logo

DİN EĞİTİMİNDE YENİ BİR DİL YENİ BİR METOT GEREKLİ

DİN EĞİTİMİNDE YENİ BİR DİL YENİ BİR METOT GEREKLİ

Cumhuriyet tarihi boyunca “din alanındaki serbestlik,” bu dönemki kadar rahat olmamıştır. Bu alanda yapılan araştırmalara göre “dindar nesil” çoğalmıyor, bilakis azalıyor.

Kamuoyu araştırma şirketi “KONDA” nın yaptığı araştırmada, 2008’de %55 iken 2018’de bu sayı %51’e gerilemiş.

Din alanındaki bu imkânlar, bu kolaylıklar ve her türlü serbestlikler orta iken insanımız neden dindarlığa karşı ilgisiz?

Kimseyi yargılamak, karamsar bir tablo çizmek gibi bir niyetim yok. “Bir durum tespiti” yapmayan çalışıyorum. Buna “öz eleştiri” de diyebiliriz.

Görünürdeki kalabalık yığınlar, bizleri umutlandırıyor. Cuma günleri camiler dolup taşıyor. Kandillerde mesajlar havada uçuşuyor. Umreye gidenler devamlı çoğalıyor. Söylemlere bakıldığında insanımız dindarlığı savunuyor ama işin “ibadet bölümü” ise öyle değil.

Dindar görünen insanların büyük bir çoğunluğu, “helal-haram” ikileminde bir istikametleri yok. Çağımızın Müslümanı; “Haram olan eğlencesini” yapıyor. “Hak-hukuk” kavramına yeterince riayet etmiyor. “Tesettür” kavramı modaya dönüşmüş. “Faiz, adeta meşru” hale gelmiş. “Lüks yaşama,” bir yaşam tarzı olmuş. “Hem Allah, hem yallah,” ikisi bir arada gidiyor. İnsanımız dindarlığı bırakmıyor, ama “haram olan hayatı” da alabildiğine yaşıyor.

Bu işte bir yanlışlık var!

Gelin buna hep beraber dur diyelim!

Okullar çoğalıyor. İmkânlar genişliyor. Seminerler, konferanslar, sempozyumlar, kurultaylar, paneller, televizyonlar, cemaatler, Kur’an kursları, İmam-Hatipler, her türlü görselliklerin ve dijital ortamların hepsi var da var. “İleri teknolojinin” her imkânı kullanılıyor ama dindar insanlar çoğalmıyor. Var olanlar da azalıyor.

Peki neden?

Elbette ileri teknolojinin bunda payı var. Bu “dijital dünyaya” karşı koyabilecek; ne eğitim sistemimiz ne de din eğitimi planımız var?

Özellikle “ahlak eğitimin” de büyük zafiyetler yaşanıyor. Oysa dindarlığa giden yolun ahlak eğitiminden geçtiğini hep savunuyoruz.

Hz. Peygamberimizin (s.a.v.); “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” sözünün ne kadar önemli olduğunu yeterince kavrayamamışız.

Dikkat edilirse Yüce Peygamberimiz; “Ben dini tamamlamak için gönderildim” demiyor, “ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyor. Bütün metotların başında bu düstur geliyor.

Dini anlatan hoca efendiler(!..), hamasi nutukları, insanları cehennemle korkutmaları, menkıbeleri, kaşlarını çatarak parmak sallamaları dini sevdirmiyor, bilakis uzaklaştırıyor.

Bu güne kadar yapıla gelen “eski klasik metotlar” artık yeniden ele alınmalı ve sorgulanmalıdır.

Dünya hızlı bir şekilde değişiyor, gelişiyor ve de dönüşüyor. Aynı şekilde insanlar da değişiyor, gelişiyor ve de dönüşüyor.

Buna göre din eğitiminde yeni bir “dil,” yeni bir “metot” gerekli.

Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere, ilahiyatçılar, eğitimciler, pedagoglar, sosyologlar, felsefeciler, araştırmacı yazar ve çizerler bu konuyu ele almalı. Yeni projeler, yeni metotlar, yeni yöntemler, yeni sistemler ortaya konmalıdır.

Bu sistemin içinde;

İnsan psikolojisini, teknolojiyi, pratik hayatın gerçeklerini, diğer kültürel yapıları da içine alan, yeni bir anlayışa ve yeni bir uygulamaya ihtiyaç vardır.

Nasıl ve ne şekilde olacağı, “bir heyet halinde ortaya konmalı” ve kamuoyunda tartışılmalıdır.

Selam ve dua ile

Mustafa Kahraman TOPALOĞLU

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
631 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.