logo

Duru BARBAK: Dünya Yok Olmadan Harekete Geçmeliyiz

Duru BARBAK: Dünya Yok Olmadan Harekete Geçmeliyiz

İklim krizi ya da climate emergency. Yani dünyamızın verdiği kırmızı bir alarm. Daha önceleri iklim değişikli diye adlandırılan bu durum son yıllarda iklim krizine çevrildi. Çünkü gezegenimiz gittikçe geri dönülmez bir yola sapıyor. İklim krizinin temel nedeni küresel ısınma.

İklim Aktivisti Duru BARBAK ile İklim değişikliğini, iklim krizini, küresel ısınmayı ve dünyamızın durumunu, bizlerin neler yapabileceğini ve devletlerin bu konudaki sessizliğinin nedenlerini konuştuk…

Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Duru BARBAK kimdir?

Duru BARBAK, 17 yaşındayım. İstanbul Saint Joseph Fransız Lisesi’nde 11. Sınıf öğrencisiyim. Çalışmalarına ilk olarak okulumdaki “Permakültür ve Çevre Kulübü” ile başladım. Aynı zamanda “Gelecek İçin Cumalar” ile birlikte iklim grevleri düzenliyoruz. İklim konusunda birçok seminer ve eğitime katıldım. Bu konuyu yakından takip eden birisiyim. Bu bilinç ve farkındalığı yaymak için de arkadaşımla birlikte @1.5derece instagram hesabı açtık. Bu isimi koyma sebebimiz 1.5 derece hedefinden geliyor yani küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırda tutmak. Eğer ortalama sıcaklık 1.5 derece daha artarsa dünya geri dönüşü olmayan bir yola girecektir.

İklim krizi en temel şekliyle nedir, dünyamız nasıl bir konumda?

İklim krizi, biz insanların fosil yakıtları yakmamız sonucu dünyadaki iklimin değişmesidir yani küresel sıcaklığın artmasıdır. En temel sebebi ise yine biz insanların atmosfere çok fazla karbon salmasıdır. Bu karbon salımının birçok yönü var, fosil yakıtlar, moda sektörü, hayvancılık sektörü, ulaşım yani endüstriyel olarak yaptığımız her şey.

İklim krizi sadece çevresel değil hem sosyal, hem ekonomik boyutları olan bir şey. Genelde karbon salınımına en az katkısı olan kesimler bu krizden en çok etkilenecek olan kesimler oluyor. Mesela Bangladeş’te ki sosyal ekonomik durumu kötü olan kişileri düşünelim. Onların yıllık karbon salınımı oldukça az ama iklim krizi yüzünden yaşanan aşırı hava olayları nedeniyle onların yaşam alanları yok oluyor, göç etmek durumunda kalıyorlar. İlerleyen zamanlarda iklim mültecileri çok artacak ve tüm ülkeler bu durumdan etkilenecekler. İklim mültecisi olmak zorunda kalacak kesim ise yine doğaya zararı az olan kesim olacak. Bu konuda bile büyük bir sosyal adaletsizlik var. Bunun dışında ekonomik boyutu da oldukça ağır. Dünya Ekonomi Formu’nun dediğine göre bu yıllarda dünya ekonomisinin en büyük tehdidi iklim. İşte bu sebeplerden ötürü “kriz” kelimesini kullanıyoruz, bu sadece bir çevre sorunundan ibaret değil.

Peki, tüm bunlara rağmen büyük ülkeler ve liderler neden bu konuda sessiz kalıyor?

Bunun sebebi şu anki çıkarlarından vazgeçememeleri. Bu durum için herhangi bir konuda fedakârlık yapmak istemiyorlar ama iş işten geçtiğinde tüm ülkeler bu konu üzerinden inanılmaz boyutta ekonomik krizler yaşayacak. En önemlisi tüm bu liderlerin şu anı yaşamaları. Hiçbiri geleceği düşünmüyor. Çünkü gelecek onlar değil biziz. Benim iklim aktivisti olma sebeplerimden birisi de bu. Geleceğimizi umursamıyorlar. Çıkarlarını gezegenimizin ve insan yaşamının önüne koyuyorlar.

Bu konuda devletlerin yaptığı nadir eylemlerden birisi olan Paris Anlaşması nedir?

Paris Anlaşması 2015 yılında yaklaşık 190 ülkenin katılımı ile Paris’te imzalanan bir anlaşma.

İlk çevreyle ilgili anlaşma değil ama ilk iklim krizi ile ilgili somut çözümler ve kapsamlı olan anlaşma diyebiliriz. Ülkelerin bir araya gelip, bu konuyla ilgili masaya oturması, taahhüt vermesi bile çok umut verici. Aslında bu anlaşmayı imzalayan birçok ülke var ancak imzacı ülkeler bile sözlerini tutmadı. Türkiye bu ülkelerden birisi değil. Biz Türkiye’nin de bu anlaşmayı onaylamasını istiyoruz. Çünkü anlaşmaya uyulmadığı takdirde çıkıp hesap sorabilelim.

Yakın zamanda hayatımıza “karbon vergisi” girebilir

Bu anlaşmanın içeriğinde ise; sıcaklık artışını dengede tutmak (1.5 derece), yeşil enerji yani yenilenebilir enerji kullanımının artması, fosil yakıtlardan yatırımların çekilmesi yani sürdürülebilir yatırımlar yapılmasını hedef alan maddeler var. Ülkelerden de ekonomilerini buna göre düzenlemesi bekleniyor. Buna ek olarak yakın zamanda “Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı” da geliyor. Bu mutabakata göre yakın zamanda hayatımıza “karbon vergisi” girebilir. Tükettiğimiz ürünlerin üretiminde ne kadar karbon salınıyorsa o kadar vergi alınıyor. Bu uygulama sayesinde insanların fazla karbon salınımı yapan ürünlere olan ilgisinin azalacağı düşünülüyor.

Peki, karbon ayak izi nedir, bu izi azaltmak için neler yapabiliriz?

Karbon ayak izi bizim bireysel olarak günlük hayatta tükettiğimiz şeylerle saldığımız karbondur. Kendi ayak izimizi azaltmak için yapabileceğimiz birçok şey var. Mesela toplu taşımayı kullanmak, bir arabaya tek kişi binmemek gibi. Beslenme şeklimiz de çok önemli. Et ve süt ürünlerinde metan gazı ve karbon salınımı çok fazla, metan ve karbon sera gazıdır yani sera gazlarının atmosferde artması demek küresel ısınma demektir. Bu yüzden et ve süt ürünlerinin kullanımını da azaltabilirsiniz.

İnsanların gün geçtikçe artan bu tüketim çılgınlığı doğada nelere sebep oluyor?

Pandemi sebebi ile artan online alışveriş imkanları sayesinde tüketimimiz oldukça arttı. Tüketim en çok moda sektöründe gerçekleşiyor dolayısıyla oradan örnek vermek gerekirse, moda şirketleri su kirliliğine büyük oranda katkı sağlıyor. Ucuza mal etmek için zararlı boyalar kullanılıyor ve oldukça su israfı yapıyorlar. Bir kot pantolon için yaklaşık 10 bin litre su harcanıyor. Bir pamuklu tişört ise 4 bin litre. Yani bizim indirimde görüp ihtiyacımız olmamasına rağmen fazla fazla aldığımız bu ürünler doğada inanılmaz bir leke bırakıyor. Aynı zamanda moda sektörü gıda sektörünün yanında plastik tüketimini de arttırıyor.

Tek kullanımlık plastiklerden olabildiğince uzak durmalıyız. Mesela plastik pipetler, bardaklar, pet şişeler gibi. Geri dönüşüm konusunda plastikler çok önemli o yüzden eğer oturduğunuz yerde geri dönüşüm kutuları yoksa hemen belediyenizle iletişime geçin çünkü belediyeler bu imkânı sağlamak zorunda. 

Son olarak şunu sormak istiyorum, şu an bizim ülkemizde bir grup lise ve ortaokul öğrencisi iklim aktivistliği yapıyor ve bu konuda yetişkinlerden daha fazla bilince sahipler. Tüm bunlar nasıl başladı?

Ben çocukluğumdan beri doğaya oldukça düşkündüm ancak bu aktivizm ateşini yakan Greta Thunberg oldu. Onun ilk olarak İsveç Parlamentosu önünde yaptığı “iklim için okul grevi” eylemleri ve çağrısını tüm öğrencilere duyurmasıyla bu aktivizm yayıldı. Bizim ülkemizde çocuk aktivist kavramına sıcak bakmayan insanlar var. Çocuktan aktivist olmaması gerektiğini düşünüyorlar ancak bu gezegen için gelecek biziz. Dolayısıyla yaşanılabilir bir dünya için mücadele etmesi gereken en temel grup biziz. Bizler gelecekte sağlıklı bir gezegende yaşamak istiyoruz. Biz bu konuda elimizden geleni yaparak kolektif bir bilinç oluşturmak istiyoruz. Her cuma “Gelecek İçin Cumalar” diyoruz, küresel iklim grevleri için tüm dünyadan arkadaşlarımızla belli bir tarihte sosyal medya eylemleri yapıyoruz. Mesela 19 Mart tarihinde hep beraber #BoşVaatlerİstemiyoruz diyoruz. Tüm akranlarımızı geleceğimiz için harekete geçmeye çağırıyoruz.

Hasbahçe Gazetesi olarak tüm bu bilinç ve farkındalık için Duru BARBAK’a ve bu mücadeleyi yürüten herkese teşekkür ediyoruz. Ama bu konu hepimizin gündeme getirmesi ve mücadele etmesi gereken bir konudur.

Ve diyoruz ki;

Bu gezegen hepimizin evi. Gençler olarak yaşanılabilir yarınlar için ortak bir çalışma yürütmek zorundayız. Çünkü gelecek biziz!

Siz de Duru ve onun gibi arkadaşlarının mücadelesine katılmak isterseniz instagram hesaplarından ulaşabilirsiniz @1.5derece ve @durubarbak

Haber Muhabiri: İrem KARAGÖZ

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1201 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.