logo

EHLİYET, KİFAYETSİZ MUHTERİSTE OLURSA

EHLİYET, KİFAYETSİZ MUHTERİSTE OLURSA

EHLİYET, KİFAYETSİZ MUHTERİSTE OLURSA

Ehliyet ve liyakat son zamanların en kullanışlı iki sihirli kelimesi. Ehliyet objektif kriterlerle -görece- belirleme imkânı olan bir hususiyet iken liyakat daha ziyade sübjektif bir niteliktir.

Mülkün/yönetimin temeli olan adaleti tesis için ne ehliyeti yok sayarak hareket edebiliriz ne de liyakatten ödün vermek doğru olur. Ancak her iki kavramı da yerli yerine oturtulduğu vakit bunu sağlayabiliriz. Liyakati, sadakat yerine koşulsuz itaat şartına bağlarsanız; sürçtüğünüzde elinizden tutan, hata ettiğinizde sizi uyaran olmaz. Zira gerçek sadakat ilkelere olur ve kardeşinin iyiliğini esas alır. Oysa herhangi bir ilkeye ya da kurala bağlı olmayan koşulsuz itaat ise; kirleneni temiz gösteren, paslananı cila eden bir marazı bünyesinde barındırır.

Hz. Ömer (r.a), “Eğer yanıldığımızda bizi düzeltecek sözü söylemezseniz sizde, o hak sözü dinleyip ona uymazsak bizde hayır yoktur” tespitiyle bize sadakatin de itaatin de formülünü tarif etmektedir. Bu tanım, yönetimde adaleti tesis edecek, güncelin istismar kelimeleri “ehliyet ve liyakat” ‘i yerli yerine koyan medeniyet kodlarımızı işaret eder.

Bugün gerçek STK’lar (yani SDK/Sivil Devlet Kurumları hüviyetinden uzak) ya da Sendikalar yöneticiye “ayna tutan” sürçtüğünde dost elini uzatarak kaldıran, hata ettiğinde “İyiliği tavsiye eden” kurumlardır. İyi yönetici, eleştirinin hikmetine, kötüsü ise “bu söz bana mı?” diyerek sözün bizatihi kendisine takılır. Doğru tutum, söyleyene bakmakla yerine söylenene odaklanmaktır.

Bu durumu uç bir anekdot ile izah edelim:

Hz. Ali (r.a.) savaşta düşmanı öldürmek üzereyken kendisine yapılan davranışın akabinde  düşmanı öldürmekten vaz geçerek; “Şu ana kadar ben Allah için savaşıyordum; ancak şimdi kılıcımı kullanırsam nefsim için kullanmış olurum!” demişti en güçlü olduğu anda..

Yöneticiden beklenen, sözün hikmetini idrak etmek ve her türden eleştiriyi hazmederek “Suçlamak bize, katlanmak sana” diyen Şeyh Edebali’nin öğütleri ile hareket etmesini özümsemektir.

Ehliyet ve liyakati bir taraftan diline pelesenk yaparken diğer taraftan koşulsuz itaat isteyen yönetici bilmelidir ki;

“Ehliyetli ve liyakatli insan konuşur, itiraz eder, karşı çıkar ama ihanet etmez; zor zamanda etrafına sahip çıkar. Kifayetsiz muhteris ise susar, itaat eder gözükür, onaylar; en kritik anda ihanet eder, satar.” (İhsan Fazlıoğlu)

Sendikalar ve STK’lar, yönetilenler adına -istifade etmesini bilene- yönetici için dünyanın parasını vererek -bir kez olsun- yanlış yaptığında uyarmayan “danışmanlar” yerine bedelsiz olarak hakikati ortaya koyan ve uyarı vazifesini yerine getiren örgütlerdir. Bu uyaranlara, bardağın dolu tarafını gösterdiğinde dikkate alıp boş tarafını ortaya koyduğunda kulak tıkarsanız etrafınızda ehliyeti olan lakin liyakat yoksunu kifayetsiz muhterislerden bir de sözün hikmetini perdeleyerek, söyleyene husumetinizi perçinleyen tetikçileriniz kalır.

Burada asla unutulmaması gereken şudur:

Bugün sizi onaylar gibi gözükenler konjonktür değişir değişmez ya da en kritik anda sizi satacak olan eyyamcı taifesidir vesselam!

İdris Şekerci
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1940 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.