logo

ERZURUM’DA BİRLEŞEN YOLLAR ANKARA’DA NİÇİN AYRILDI?

ERZURUM’DA BİRLEŞEN YOLLAR ANKARA’DA NİÇİN AYRILDI?

“19 Nisan 1919 Gülcemal Vapuru ile Trabzon’a çıktım” Milli Mücadelenin hemen her safhasında bir kuyruklu yıldız gibi ışıltılar saçarak parlayan, bu kutsi hareketin banilerinden Garp Cephesi Komutanı Kazım KARABEKİR niçin yazılan tarihin içinde hakkıyla yer alamamıştır?

Mondros Mütarekesi akabinde iktidar sahibi mesuller yurt dışına kaçarken kendine bağlı kolorduyu dağıtmayan Karabekir Paşa, neredeyse tek başına hem Mondros’a hem de İtilaf Devletlerine meydan okumuştu. Paşa, Mütareke günlerinden boş durmamış bir yandan Anadolu’ya geçmenin yollarını ararken bir yandan da halkayı genişletmek için itimat ettiği arkadaşlarına Milli Mücadele konusundaki fikirlerini açmıştı. Karabekir Paşa’nın Anadolu’ya geçip Milli Mücadele teklifine; Mustafa Kemal Paşa: “Bu da bir fikirdir” derken Albay İsmet Bey: “Boş ver Kazım her şey bitmiş, askerlikten istifa edip tazminatımızla Kütahya’da birer çiftlik alalım. Sen Kazım Ağa ben İsmet Ağa, yaşar gideriz” cevabını vermişti.

Bu duygular ve ümitsizlik içinde İstanbul’dan Trabzon’a oradan da Erzurum’a geçen Paşa emrindeki kolorduyu dağıtmak bir yana daha da kuvvetlendirmiş ve bölgede büyük Ermeni Devleti hülyasına kapılan çeteleri takibe alarak onlara göz açtırmamıştı.

Türk Milletinin kaderini çizmiştir

Kazım Paşa askeri faaliyetlerle de yetinmemiş Doğu Anadolu’da milli ve mahalli cemiyetlere de destek çıkarak Milli Mücadelenin siyasi açıdan da güç kazanmasında etkili rol oynamıştır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa Samsun’a vardıktan itibaren giriştiği milli harekette Kazım Paşa’nın kat ettiği mesafeden yürümüştür. Mustafa kemal Paşa’nın Havza ve Amasya Tamimlerini neşretmesi, onun görevden alınmasına ve hakkında hükümet tarafından tutuklama kararına karşı Kazım Karabekir bu kritik virajda elindeki kapı gibi Mustafa Kemal’i tutuklama emrini yerine getirmeyi bırakın “Ben ve askerlerim emrinizdedir Paşam” diyerek onu teselli etmiş hem Mustafa Kemal’in hem de Türk Milletinin kaderini çizmiştir.

Erzurum’da kesişen bu yol, Kazım Karabekir Paşa’nın tüm Doğu’yu Ermeni çetelerinden temizlemesi ve nihayet Doğu Cephesi’ni kapatması gibi müspet bir netice ile sonuçlanmıştı. Doğu Cephesi komutanlığının yanında Edirne Mebusluğunu da uhdesinde bulunduran Paşa’yı, Gümrü Zaferi’nden sonra bizzat BMM reisi Mustafa Kemal Paşa tebrik telgrafına yağmuruna tutmuş ve özet olarak şu cümleyi kurmuştur: “Sizin Doğu’daki bu parlak zaferiniz Anadolu’ya güneşi doğurmuştur. Doğu’dan gönderdiğiniz yardım ve cephaneler kısa sürede Anadolu’nun tamamını aydınlatacaktır. Nitekim Doğu’dan sonra Güney Cephesinde de Kuvayı Milliye’nin Ermeni ve Fransızları mağlup etmesiyle Milli Mücadele Batı Anadolu’da Türk-Yunan Harbine dönüşmüştür.

Erzurum’da birleşen yollar 1924’te Ankara’da ayrıldı

Milli ve Mücadele konusunda hemfikir olan Kazım Karabekir ve Mustafa Kemal’in yolları İnkılaplar aşamasında ayrılmıştır. Özellikle Cumhuriyetin İlanı ve Hilafetin ilgası Kazım Karabekir Paşa’nın bilgisi ve iradesi dışında gelişmişti. Paşa İnkılapların devrim yoluyla değil evrim yoluyla gerçekleşmesi kanaatindeydi. Fakat Ankara kendisi gibi düşünmüyordu. Bu nokta da Erzurum’da birleşen yollar 1924’te Ankara’da ayrılıyordu.

Mustafa Kemal Paşa’nın orduyu siyasetten ayırma teşebbüsü üzerine Kazım Paşa ile Ali Fuat, Refet Bele ve Rauf bey de Askerlikten istifa ederek Mecliste muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurarak “Halk isterse inkılap yaparız” düşüncesiyle demokratik bir yol izlemişlerdi. Ancak zannımca Cumhuriyet Tarihinin bu en önemli kavşağında tarihi ve siyasi büyük bir hata yaptılar. Çünkü halka rağmen yapılan inkılaplar ordu desteğine dayanıyordu. Bu Paşalar da zannettiler ki demokrasi geldi düşüncesiyle ordudan istifa ederek ordu desteğini kaybettiler ve kaygan bir siyasi zemine çekilmiş oldular. Nitekim Şeyh Said Kıyamı bahanesiyle partileri de kapatılınca hem ordudan hem de siyasetten el çektirilmiş olarak bir köşeye çekildiler. Hele hele İzmir Suikast teşebbüsü vesilesiyle bir de idamla yargılanınca “Her ihtilal önce evlatlarını yer” kaidesi bir kez daha tarihi tekerrüre mahkûm kıldı.

Milli Mücadele öyle olmadı, aslında şunlar da vardı!

1927’de Mustafa Kemal maruf nutkuyla Milli Mücadele’nin tek taraflı tarihini yazarken Kazım Karabekir’in başarılarından bahsetmez. Lüzumsuz meseleler sayfalarca anlatılırken Doğu Zaferi’nden sonra Paşa’ya çektiği onlarca zafer telgrafından biri dahi nutka girme başarısı gösteremez. Kazım Paşa da basın yoluyla Nutka cevap vermeye başlayınca fırtına kopar. Paşa’nın önce matbaadaki basılmış eserleri sonra da evindeki eserleri İstanbul emniyeti tarafından yok edilir. “Milli Mücadele öyle olmadı, aslında şunlar da vardı” diyen Kazım Karabekir Paşa susturulmuş ve ev hapsine mahkûm edilmişti.

KİTAPLARIMI YAKTIRANA

Sen de kuvvet varsa bende de hakikat var
Kuvvet sistir kalkar, hakikat güneştir doğar.
Ben korkmam kuvvetten, sen de korkma hakikatten
Ondan korkanlar ayrılamaz zulüm ve zulmetten.

Hâlbuki
Kimde hakikat gördünse sen ondan çok korktun.
Tevkifler yaptın, evleri bastın.
Neydi kastın, çok insan astın.
Tevkif olundum, köşküm basıldı,
Dört çuval evrakımda alında
Üç bin kitabım gece yakıldı,
Yıllarca peşime hafiye takıldı.
Fakat gördün ki, hiç korkmam ben

Niçin ya hala
Korkuyorsun hakikatten?

Kazım KARABEKİR

Paşa bu durumu böyle bir şiirle dile getirmiş. Ancak Mustafa Kemal’in ölümüne kadar Erenköy’deki evinden çıkamamış, onun ölümünden sonra İsmet Paşa’nın lütfuyla! Milletvekili ve meclis başkanı olmuş ancak Milli Mücadele’deki başarısı tarih ders kitaplarına girme başarısından hala mahrumdur.

Paşa’nın dediği gibi hakikatten korkmadığımız günler geldiğinde Tarih yeniden ve de aslına uygun olarak yazılacaktır.

Mehmet ÖZKARAMAN

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » »
587 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.