logo

HAZAR TÜRK DEVLETİ-2.Bölüm

HAZAR TÜRK DEVLETİ-2.Bölüm

Prof. Douglas Morton Dunlop diyor ki; “Hazar ülkesi Arapların doğal ilerleme yolu üzerinde bulunmaktaydı. Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ölümünden (M. S. 632) sonra halifelik orduları iki imparatorluğun kalıntıları üzerinden her şeyi önlerine katarak kuzeye doğru ilerlemiş ve doğal bir engel olan Kafkas dağlarına varmıştı. Bu engel aşıldığında Doğu Avrupa’nın topraklarının yolu açık demekti.

Oysa Arapların Kafkas engeline vardıklarında düzenli bir ordu tarafından karşılandığını ve bu ordunun onların Avrupa yönünde ilerlemesini durdurduğunu bilmekteyiz.

Araplarla Hazarlar arasında yüz yılı aşkın bir süre devam eden bu savaşlara ilişkin pek az bilgimiz olmasına karşın, bunların tarihsel öneminin büyük olduğu ortadadır. Frankların Charles komutasında Arapları Tours Meydan Savaşında durdurması ne kadar önemli ise aynı tarihte Doğu Avrupa’yı tehdit eden Arap ordularının Kafkaslar’da durdurulması da aynı derecede önemlidir.

O güne kadar peş peşe zaferler kazanan Müslümanlar, Hazar kuvvetleri tarafından karşılanmış ve durdurulmuştur. Eğer Kafkasların kuzeyinde Hazarlar bulunmasaydı, Avrupa uygarlığının doğudaki sınırlarını oluşturan Doğu Roma kendini Araplar tarafından kuşatılmış bulacak, bugün okuduğumuz Hristiyanlık ve Müslümanlık tarihi çok daha başka olacaktı” diyor ve tarihi bir tespit yapıyor.

Bu olaylar ışığında M.S.732 yılında yani Hazarların Arapları yenmesinden hemen sonra, Doğu Roma İmparatoru Kostantinos’un bir Hazar prensesiyle evlenmesi bizleri pek şaşırtmamalıdır. Bu evlilikten doğan erkek evlat, imparator 4.Leon’dur ve Hazar Leon adıyla tanınmaktadır.

Garip olan nokta M.S. 737 yılındaki son savaşın, Hazarlar tarafından kaybedilmiş olmasıdır. Fakat Cihad ruhu eski ruhunu kaybetmiş ve halifelikteki iç karışıklık Arapların geri çekilmesini sağlamıştır. Oysa Hazarlar bu tarihten sonra çok daha güçlenir ve büyük bir devlet olurlar.

Bundan bir kaç yıl sonra M. S. 740 yılında Hazar Hanı’nın, Sarayının ve askeri komutanlarının Musevi dinini benimsediğini ve bu dinin Hazarların resmi dini durumuna geldiğini görüyoruz. Bugün Arap, Doğu Roma, Rus ve İbrani kaynaklarında bu olayları okuyan tarihçiler bu duruma ne kadar şaşırıyorsa, o çağda yaşamış kimselerin de bu karar karşısında aynı şaşkınlığı duymuş olduğuna hiç kuşku yoktur.

Bu yazı dizisinde bunun da arka planını yazacağım. Çünkü bu karar tamamen siyasi bir karardır!

Kısaca değinmek gerekirse eğer; Hazarlar, o günkü şartlarda Hristiyanlığı seçerlerse otomatikman Doğu Roma’nın hükmü altına gireceklerdi. Eğer İslam’ı seçerlerse yine halifenin hükmü altına gireceklerdi. Oysa Museviligi seçerlerse hem semavi bir dini seçmiş olacaklar hem de ve en önemlisi Museviliğin yegâne temsilcisi olarak dünyada kendilerine büyük bir statü kazandırmış olacaklardı. Hem ekonomik olarak, hem askeri olarak, hem de siyasi olarak o günkü dünyada söz sahibi olacaklardı. Çok akıllıca bir hamle idi.

Biliyorsunuz hilafet İslam’ın bir emri değildir. Tamamen siyasi bir unvandır. Papalık da öyledir.

Musevilik seçimi de Hazar Türk devletine bir dini otorite kazandırmıştır. Olaylara bakar iken arka planı ve neyi ifade ettiğini iyi bilmek gerekir.

Çünkü bu hamle ile bağımsız kalabilmenin de önü açılmış oluyordu.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » »
645 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.