logo

HER GECEYİ KADİR BİLMEK

HER GECEYİ KADİR BİLMEK


Gündemi yoğun mübarek günlerdeyiz. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni arama telâşımız sürüyor. Ramazan ayının son günlerini yaşarken, tekli olanlara farklı bir dikkatle yönelmeye çalıştık. Kadir Gecesi bu gece olabilir mi? diye.
Hani önden giden güzel insanlar bizi uyarmıştı ya; “her geceyi Kadir bil, her gördüğünü Hızır bil, her verdiğini hazır bil” diye.

Bu günler, bu üç güzelliği de harmanlayabileceğimiz ne muhteşem bir fırsattır. Bugünlerde öyle bir geceyi arıyoruz ki; eğer o geceyi ihya edebilirsek, tam 83 yıla hitap eden bir kâr elde etme şansımız var.

Bir gece ama tam 83 yıl sevap elde etme fırsatı var. Böyle bir fırsat kaçırılır mı? Zaten de o nedenle kaçırmayalım diye her geceyi Kadir bil uyarısı yapılmamış mı?

O gün namazları cemaatle kılabilmek, gününü oruç ile gecesini namaz ve Kur’an ile geçirebilmek, sevdiklerimize sevgimizi anons edebilmek, muhtaçları sevindirebilmek, zamanı tefekkürle ve zikirle değerlendirebilmek geceyi ihya etmektir der büyükler.

Tabii insan kendisini ne kadar iyi görse de asıl karşıdakiler onu ne kadar iyi görüyorlarsa o öyledir. O halde asıl olan kendisini güzel görme değil, başkalarının güzelliğini sağlayarak Rabbinin huzurunda kendini güzelleştirebilmektir.

O halde, bakalım iman bizi hangi noktaya taşıyor?

Hani Kur’an’da “Karz-ı Hasen” (en güzel borç verme) diye bir ifade var. Bu tabir Allah’ın: “Ey kullarım hani muhtaçlara veriyorsunuz ya! Aslında o verdiklerinizi ben sizden borç alıyorum. Size kat kat fazlasıyla geri vererek ödüllendireceğim…” diye seslenişini anlatır der tefsirler.

Zimem defterleri, bakkallardaki veresiye defterleri bu fırsatı kaçırmak istemeyen güzel insanlar tarafından adeta kapışılarak kapatılıyor. Borçlar siliniyor. Yüzlerdeki engin güzelliklere hamd ile bakılıp, mutluluklar paylaşılıyor.

Bizler de sevinçle o haberleri paylaşıyoruz; “Falan şehirdeki şu kadar bakkal defterinden, şu kadar fakirin veresiye borç hesabı, falan vakıf tarafından sıfırlandı” diye.

Empati ile baktığımızda, Efendimiz (s.a.v.)’in, “Az kalsın fakirlik, dinde küfür olacaktı! Sözü de dikkate alındığında şu cümleyi söylemek hiç zor olmazdı herhalde: “Borçlarından kurtulan ben olsaydım mutluluktan gözyaşlarına boğulur, o borcumu ödeyenlerin bütün ceddine yetecek kadar arkalarından teşekkürler, dualar ve minnetler yağdırırdım.”

Yardım edilen açısından olay bu kadar güzelken, bir de Yaradan açısından bakalım.

“Kim bir kulumu sevindirirse, ben okulumu yarın ahirette özellikle sevindireceğim. Kim bir kulumun ihtiyacını giderirse, yarın ben okulumun ihtiyacını gidereceğim. Kim bir kulumun ayıbını hatasını örterse, ben onun ayıbını öğreteceğim” – Kutsi Hadis

Ecdadımızın tarih boyu neden bu kadar güzel insanlar olduklarının sırrı işte burada!

Duymakla gıpta ettiğimiz bu güzelliği, Mevla’m yaşama noktasında da bize içtenlikle nasip eylesin.

Ne güzel günahsız dudaklardan dua alabilmek,
Ne güzel tanımadığı güzel insanların hayır dualarına erebilmek,
Ne güzel Ya Rab! Verdiğin nimetlere olan hamdimi yine o nimetlerle yapıyorum, kullarına o nimetlerden infak ediyorum diyenlerden olabilmek.

Hani Sevgililer Sevgilisi (s.a.v.) Efendimiz her nimetin şükrünün kendisinden olduğunu ifade etmişti ya!

Öyleyse yüzümüzü; tebessümle, dilimizi; güzel sözle, evimizi; misafirle, cebimizi; zekat fitre ve sadaka ile mutfağımızı; ikramla, vücudumuzu; namaz ve oruçla, arabamızı; muhtacın hizmetine sunmakla, gözlerimizi; hikmetli bakmakla, ellerimizi; vermeye adamakla, güzelleştirelim.

Hani yukarıdaki güzel üçlü cümleyi hatırlayın. Bunlardan bir tanesi de, her gördüğünü Hızır bil şeklindeydi. Nereden bilebilirsiniz belki de duasını aldığınız kişinin Hızır’ın duası gibi dua etmediğini.

Aman Allah’ım bu günler ne kadar bereketli ne kadar feyizli günler!

Hani ilahi ifadesinde Rabbimiz: “Ettiğiniz dualarınız olmasaydı benim katında ne değeriniz vardı ki” buyuruyor. Demek ki insanoğlu da kullardan almış olduğu dualarla Yaradan katında değerli bir hale geliyor. Bu mübarek günlerin kıymetini değerini bilerek hayatına yön verenlere ne mutlu!

Hızır ve İlyas peygamberlerin yılda bir defa bir araya geldikleri gün olarak kabul edilen Hıdırellez, teneffüs ettiğimiz günler içerisinde kutlanıyor. Halk Bayramı olarak kutlanan bu baharın gelişinin müjdecisi olan günlerde inançlı bir insanın bahar geldi cümlesiyle olayı özetlemesi yetersiz kalır.

Mümin odur ki; her ağacın dalındaki çiçeğin renginde, şeklinde ve kokusunda Allah’ın muhteşem sanatını görebilmelidir. Tefekkür dediğimiz bu bakış açısının insan için Allah katındaki değerine bir göz atalım:

“Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır” – Hadis-i Şerif

Sevgili Peygamberimiz her anımızın ibadete dönüşebileceği müjdesini veriyor.

Bu konuda minik bir öğrencinin tefekkürünü dimağlara sunalım:

“Öğretmenim, Allah’ın neden gözümüzün üzerine kaş yerleştirdiğini dün gece çok iyi anladım. Annem başımı sabunla yıkarken gözlerime hiç köpük kaçmadı öğretmenim. Demek ki Allah benim gözümü korumak için üzerine kaş yerleştirmiş.”

Böylesi tertemiz tefekkür duygularıyla yoğrulabilmek hedefimiz olmalı!

Geceye dokunmakla onu 83 yıla bedel bir değer kazandıran, bir aya dokunmakla onu ayların sultanı yapan, bir şehre dokunmakla onu tüm şehirlerin anası yapan, bir faniye dokunmakla onu fanilerin en sevgilisi yapan Kur’an’ın bize de dokunması temennisiyle.

Leyle-i Kadr’imiz mübarek olsun.

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

632 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.