logo

İktidar Muktedir Kavgası

İktidar Muktedir Kavgası

İktidar Muktedir Kavgası

Türk siyaset tarihi, içinde bulunduğu hâli kendi döngüsü içerisinde her daim devinimli kılarken onlarca müphem algıları da beraberinde sürüklüyor. Ülkemize münhasır bu tablo içerisinde siyaset tabelalarının dışsal yansımasıyla içsel yansıması da bu bağlamda her zaman farklılık gösterir.

Lider eksenli köklü geleneğin düşünsel ve eylemsel duruşu içerisinde, zaman zaman sivrilen aynı yapıdan sadır olmuş kolektif yapılar ortaya çıksa da gövdeye zarar vermekten ve kısa zaman içinde yok olup gitmekten kendini kurtaramamıştır. Doğru söyleme sahip olsalar bile konjonktürsel zemin ve geleneksel döngü bu tip hareketleri her zaman kadük bırakmıştır. Yetkin olduğunu zanneden bu tip kopmalar aslında siyaset plancılarının ideolojik partilere menfi-müspet yön verme eğilimi içerisinde huruç hareketi görevi gören yapılardan ibarettir. Alan içerisinde algısal operasyonlarla nereye sürükleneceği, nasıl bir sonuç vereceği üst aklın belirlediği kadar olacaktır.

Türk siyasetinde kimin nereye hizmet ettiği başlangıçta çıplak gözle görülmeyebilir, ancak sonuca odaklanıldığında bazı şeyler çok daha iyi algılanacaktır. Kendini siyaset rüzgârına bırakan kime hizmet ettiğini bilemez ve müphem mecralara doğru sürüklenir.

Bana göre Türk siyaseti üç ideolojik temel eksenli düşünce partileri üzerinden dizayn ediliyor. CHP, Osmanlı sonrası yeni Türkiye’nin sol/ulusal devletçi bloğuna hitap ediyor. MHP tarihe dayalı ırk temelli devletçi referansıyla sağ kesime hitap ederken, Milli Görüş Hareketi bu topraklara ait kadim değerlerle birlikte çok daha öteleri hedefleyen ciddi ve kullanılabilir reçeteyle tüm ideolojileri yutabilecek, herkesin teveccüh gösterebileceği değerlere sahiptir. Bu bağlamda genel olarak siyasetin görünen yüzünü bu sacayak üzerine oturtabiliriz.

Peki, nasıl oluyor da en sağlam referanslı görüş olan Milli Görüş olması gerektiği yerde değil. Kendini halka anlatmakta mı zorlanıyor? Yoksa birikim ve tecrübeleri elinden alınarak, halka kabuk gösterilmek suretiyle zemin katması mı sağlanıyor? Bu soruların cevabı çok net. AK Parti başından sonuna kadar necip Türk milletinin sağduyusunu konsolide etmekte ve Milli Görüşe teveccüh gösteren ciddi bir kesimin oyunu alabilmektedir. Öz olmasa da kabuk itibariyle yakın söylemler içindedir.

Bu bakış açısı içerisinde biraz daha yakından bakarak AK Parti’nin beklenmedik çıkış yapmasını nasıl değerlendirmek gerekir diye soracak olursak, AK Parti, Milli Görüşün söylemlerini terk ettiğini ifadelendirse de kurucu kurmaylarının eylem bakımından öteden beri Milli Görüş ve Erbakan tedrisatından geçmesi ve planlanan fırtınalı büyük rüzgar sayesinde sağ bloğa hâkim olması çok şaşırtıcı değil. Siyaset dizayncıları nereye taş atacaklarını nereye gül atacaklarını çok iyi bilirler!

Geldiğimiz süreçte biraz daha yakından bakacak olursak Saadet Partisi’nden kopan Has Parti, her zaman sert muhalefet yapan MHP, meydan okuyan Demokrat Parti, geriye doğru baktığımızda, Erkan Mumcu, Mehmet Ağar, Abdullatif Şener, Yaşar Nuri Öztürk gibi etkin siyaset adamlarının yapmış olduğu tüm çıkışların iktidar partisini daha da güçlendirdiğini ve reçete olabilecek Milli Görüş hareketini bloke ettiğini görebilmek mümkün. Çünkü sahadaki bloklaşma biçimi özellikle son seçimlerde Türk siyasetini iki partili olmasa da sağ ve sol olabilecek iki kutuplu algıya doğru yöneltiyor.

AK Parti’ye yaklaştırılan MHP, CHP’ye yaklaştırılan İyi Parti aslında birini aşağı çekerken diğerini yukarı çıkartma eyleminden başka bir şey değil.

Bugüne kadar AK Parti iktidarı kendi taraftarlarına her zaman içi boşaltılmış Milli Görüş ruhunun sadece kabuğunu göstermekle bile kitlelerin sürüklenmesini sağlamıştır. Ancak bundan sonraki süreç AK Parti adına ve maalesef Türkiye adına hiçte öyle iç açıcı görülmemektedir.

Vakti zamanında MHP’den kopan Büyük Birlik Partisi nasıl ki hiçbir çıkış ortaya koyamadıysa, Saadet Partisi’nden ayrılan Has Parti merkez sağa oturan AK Parti’ye sığıntı olduysa bundan sonra çıkacak ve çıkmış olan partilerde mevcut iktidarın ekmeğine yağ sürmekten öte geçemeyecektir. Çünkü Türk siyaseti kişi endekslidir ve siyasete yön verenler, örneğin Yeniden Refah Partisi tıpkı Has Parti gibi bir çıkış yakalamış; kendinizi nasıl tanımlarsınız sualine, tıpkı eski Has Partililer gibi; AK Parti ile Saadet Partisi arasında boyu uzamayacak cevaplar verebilmektedirler.

Sonuç itibariyle siyaset, sürekli mitoz bölünmeyle ideolojik partilerin sivriltilmesinden ya da aşağı çekilmesinden başka bir şey değildir. Nasıl ki Milli Görüşün köklü değerleri unutturulup algısal operasyonlarla boyu kısa tutuluyorsa, muhtelif Babacan, Gül ve Davutoğlu çıkışıyla da yeniden merkez sağda AK Parti’nin iri gövdesini bilerek, isteyerek aşağı çekme ve küçültme çıkışlarıdır. Sağ bloğu solun altında ezik bırakmaktan başka bir sonuç vermez. Ki Türkiye maalesef iki bloklu sürecin içerisinde parçalanmış ve yıpranmış, yozlaşmış bir sağın artık insanlar nezdinde, umut ışığı olma özelliği ciddi manada dumura uğrayacak gibidir. Bir yönüyle böyle okumak mümkün.

Son yerel seçimleri de yakından incelemek gerekiyor. Çünkü yukarıdaki iddiamızı doğru kılacak bir süreci görmek mümkün. Tecelli eden bazı algısal operasyonların hali hazırda doğru okunduğu kanaatinde değilim. Gökçek’in, Topbaş’ın ve Altepe’nin görevden alınma biçimi, yerel seçimlerde yapılan ittifak ve kullanılan dil, özellikle AK Parti’nin kaybetmesi üzerine kurgulanmıştır.

Az farkla İstanbul’u kazanan Ekrem İmamoğlu yeniden seçime götürülmüş, ciddi manada yıpranan sağ kesimin oylarını da alarak bir sonraki genel seçimlerde Ankara’nın kimler tarafından yönetileceğinin provası da yapılmıştır. Daha da güçlendirilerek yapılacak gibidir. İmamoğlu’nun kim olduğu iyi mi kötü mü olduğu, İstanbul’a ne katacağı vs gibi düşünce geliştirmek yerine, üst aklın ülkeyi sağdan sola nasıl evirdiğini görmek gerekiyor.

Korkarım ki yakın gelecekte Türk sağı kendi içinde çetin savaşlara hazırlanırken Türk solu biraz sağa yaklaştırılarak iktidar yapılmaya çalışılmaktadır.

Sonuç itibariyle görünen o ki CHP yeniden iki bloklu seçim tablosunda yeni dönemin muhtemel iktidar adayıdır. Sağdaki kaynamalar buna zaten yeteri kadar zemin oluşturduğu gibi, imkânlarını kötüye kullanan AK Parti kadroları ve  algısal operasyonlar yakın tarihteki muhtemel CHP iktidarını şimdiden perçinlemektedir.

İstanbul’un kaybettirilmesi kullanılan dil, devletin en başı da dâhil kollektif bir akılla sürecin yönetilmesi, akıl sahipleri için yeteri kadar bilgiyi önümüze koymaktadır.

Sağ Partiler oyunu görüp değişmezlerse şimdiden CHP iktidarı için hayırlı olsun demekten başka yapacak bir şey yok.

Fatih Alim Daşpınar

Etiketler:
1916 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.