logo

İmam-ı Azâm Ebû Hanife’nin Hayatı ve İtikadî Görüşleri

İmam-ı Azâm Ebû Hanife’nin Hayatı ve İtikadî Görüşleri

Bildiğiniz gibi dört mezhep imamız vardır. Ehl-i sünnet mezhebimizin (Hanefi Mezhebinin) kurucusu da İmam-ı Azam Ebu Hanife’dir. O kadar güzel bir insan ki biraz da olsa hakkında bilgi eksikliğimiz olabilir. Gelin hep birlikte bilgilerimizi tazeleyelim.

O kendisine arz olunan mesele hakkında bir hüküm ve karara bağlamak için talebeleriyle ilim meclisini kurar, müzakere yaparak hadisleri, vaz ettiği kıyas ve kaideler için uğraşarak uygun içtihatlar vermek için hüküm kuracağı illet ve sebepleri beyan etmekteydi.

Babası küçüklüğünde Hz. Aliyi görmüş biriydi. Ebu Hanife çok iyi bir tüccardı. Kur’an okuma ilmini 7 Kurra’dan birisi olan “Asım” dan almıştır. Şa’bi’nin öğüdünden sonra kendini ilime adamış fakat ticaretini de bırakmayarak ortağı ile ticaretini devam ettirmiş, talebelerine de hep maddi yardımda bulunmuştur.

Tüm ilimleri göz önüne alarak; Kelam ilmi, Edebiyat ve Nahv, Şairlik, Kıraat ilmi, Hadis ilmi, Fıkıh ilmi vs. gibi ilimlere önder olmuştur.

İmam-ı Ebu Hanife Basra’da kadılık yapmıştır.

İmam-ı Hanife’ye göre; Fıkıh, ilimle amelden ibarettir.

Ebu Hanife’deki 4 özellik;

1- Son derece kanaatkâr, gönlü zengin biriydi,

2- Emanete son derece riayet ederdi, hıyanet nedir bilmez idi.

3- Çok cömertti, eli çok açık ve boldu.

4- Son derece dindar ve çok ibadet ederdi.

Ticaretini Hz. Ebu Bekir’e benzetirlerdi. Bir gün bir kadın, ona ipek bir elbise satmak üzere getirmiş, Ebu Hanife fiyatını sormuş. Kadın da 100 dirhem istemişti. Ebu Hanife bunun değeri 100’den daha fazladır, kaça vereceğinizi söyleyin demiş. Kadın 100’er 100’er artırarak 400’e kadar çıkmış. Ebu Hanife “daha fazla yapar” deyince Kadın; “Benimle eğleniyor musun” demiştir.

Ebu Hanife ise; Ne münasebet diyerek bir adam getirin de fiyat takdiri yapsın demiş.

Kadın bir adam çağırmış ve fiyat takdir olunca Ebu Hanife 500 dirheme satın almıştır. Böylece satıcının menfaatini korumuştur.

“Siyasete girmemiş fakat siyasilerin her türlü yaptığı hata ve kusuru da eleştirmiş hatta tenkit ederek doğru olanı halka tebliğ etmekten geri durmamıştır. Bedeli ne pahasına olursa olsun doğruları halka anlatmıştır.” Hep haklının yanında olmuştur.       

İmam-ı Azam’dan bazı sözler:

* Yemek yedirmekte çok cömert ol, herkesi doyur. Bil ki bahîl ve cimri kimse asla başa geçip efendi olamaz.

* Seni ziyaret edenleri de, etmeyenleri de sen ziyaret et. Sana ister iyilik yapsınlar ister kötülük, sen herkese dâimâ iyilik yap.

İmam-ı Azam’ın itikadi görüşleri:

Bütün peygamberlerin aynı dini fakat farklı şeriatları getirdiklerini belirtmiştir.

Fıkıh; Kişinin kendi lehine ve aleyhine olanı bilmesidir. Bunun inanç esasları ile alakalı kısmına ise fıkh-ı ekber, ibadet ve muameleler ile ilgili kısmına da el-fıkhı fil ahkam denilmektedir.

Fıkhın en faziletli olanı ise kişinin Allah’u Teala’yı ve onun koyduğu hüküm ve kanunları, çizdiği sınırları bilmesidir.

İman dil ile ikrar ve kalp ile tasdikten ibarettir. Tek başına bilgi ve tek başına ikrar iman sayılmaz. Eğer böyle olsaydı münafıklar ve ehl-i kitabın mümin olması gerekirdi.

Akıl, anne karnından en güzel bir şekilde çıkan çocuğun Allah’ın takdiri olmaksızın yıldızların ve tabiatın tesiriyle meydana geldiğini imkânsız görür. Akıl, dalgalı bir denizde yük dolu geminin kaptansız doğru seyretmesinin imkânsız olduğu gibi bu âlemin de yaratanı olmadan mevcut olmasını imkânsız görür. İmam-ı azam bu yaklaşım ile burhan-ikna yolu arasında bir metod tercih etmiş olmaktadır.

İbrahim Ethem Hz. ile görüşmesinde Efendim diye hitap edince etrafındakiler nedenini sormuş; “O devamlı olarak Allah ile meşgul, biz ise işin zahir ve ifadesiyle meşgulüz” demişti.

Siyaset olarak İmam-ı Azam Emevi Devletinin son zamanlarında Abbasi devletinin ise ilk yıllarında bulunmuş ve onların kendi çıkarları için ilmi kullanmalarına izin vermemiştir.

Efendimizin (s.a.v.) “Bana dünyamızdan üç şey sevdirildi. Güzel koku, gözümün nuru namaz, Saliha kadın” buyurmuştur.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin de saliha bir annesi olması çok iyi gelişmesine öncü olmuştur. Çünkü kadınların saliha olması, bütün insanlığın salih ve saliha olmasına vesile olacaktır.

İmam-ı Hanife’nin fıkhından ve kitaplarından bahsedersek;

Siyer-i Kebir ve Siyer-i Sağir kitapları ahkâmı itibariyle tamamen İmam-ı Hanife tarafından rivayet olunmuş, İmam-ı Muhammed tarafından yazılan son eserlerdir.

İçerik olarak; Cihad hükümleri, harpte caiz olmayan şeyler, mütareke hükümleri ve bozulma sebepleri, eman verme ahkâmı, ganimet hükümleri, fidye ve harp esirleri meseleleri anlatılmıştır.

İmam-ı Hanife’ye göre fıkhın delilleri yedidir: Kitap, Sünnet, Sahabe sözleri, İcma, Kıyas, İstihsan ve örfler.

Şeriatın aslı kitap ve sünnettir.

İmam-ı Hanife’nin Halife Ebu Cafer Mansur’a gönderdiği mektupta; “Ya emirel müminin ben evvela Kitabullah ile amel ederim. Sonra Rasulü’nün sünnetiyle, sonra Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’nin hükmettikleriyle sonra ashabın ahvaliyle hüküm veririm. Sonra da eğer aralarında ihtilaf var ise kıyas yaparım” diye açıklamalarda bulunmuştur.

İslam kadına erkeğe vermiş olduğu hakları vermiştir. Kadın da erkek gibi her şeyle mükelleftir. Teklife ehliyet konusunda erkek ile eşittir. Erkeğin sahip olduğu mali haklara kadın da sahiptir. Kadının vazifeleri erkeğin vazifeleri gibidir. Kadın her türlü iltizam ve taahhüt altına girebilir. Akıl ve mümeyyiz ve reşit oldukça bunları yapabilir. Şeriatın kabul ettiği bütün tasarrufları kadın müstakil irade ile yapmaya sahiptir.

İslam’ı iyi bilip iyi yaşayanlar olabilmek ümidiyle.

Sağlık ve afiyetle kalınız.

Fethullah FAKIOĞLU

Etiketler: » » » » » » »
349 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.