logo

İSLAM FELSEFESİ VE BATI FELSEFESİ

İSLAM FELSEFESİ VE BATI FELSEFESİ

Çağlar boyu insanoğlu daima yenilikçi fikirlerle daha ve daha ilerici mantıksal düşünsellere yol almıştır. İslam’ın klasik döneminde dinsel düşüncelerle adalet ve siyasi iktidarın meşruluğu daima meşruluğu tartışılagelmiştir. Hukuksal ve Toplumsal birçok değerler, kanunlar Kuran-ı Kerim kutsal kitaba uyumluluğu her ne kadar sağlanıla gelmişse de uygulanılabilirliği mezhepsel fetvalarla değişkenlik sağlamıştır. Kuran ve Peygamberlerin hadisleri benimsenmiş, ama öngörülmediği zamanlarda akla başvurmayı istişareli olarak uygun bulmuşlardır. Düşünsel felsefeyi benimserken Yunan felsefesinden faydalanmış olsa da İbni Rüşd, İbni Sina ve Farabi gibi öncü düşünürler yeniden düşünsel fikirler ortaya koyarak tasavvufi akılla temellendirilmeye çalışmışlardır.

Batı felsefesi başta lafız ve ruh arasında bağlantılı iken zamanla arasındaki bağıntının sürekli sorunlar çıkartacağı ön görülerek dini tamamen ayrıştırarak aklın öncü olduğu kanısıyla evrensel dogmatik akım başlatmıştır. Batı felsefesinin öncülerinden Platon ve Aristoteles dünyanın ezeli ve ebedi olduğu görüşüyle hiçlik üzerine Tanrı’nın etkisi olmayacağı mamafih hiçlikten bir şey yaratılması söz konusu olamaz görüşündeydiler. Batı kutsal olanla mahremiyet kurmak gibi daha ileri giderek tarihte yaşanmışları kendilerince kurgulayarak sapkın düşüncelere ulaşmıştır.

İslam tasavvufunun kurucusu kabul edilen Hasan el Basri (642-728) Allah ve İnsan arasında bir bağıntı kurulabilmesi için benliğin bir yana bırakılarak ruhun aydınlanarak insan üstü uhreviyata ulaşılabileceğini İnsanın içinde her şeyin var olduğunu bunu keşfetmenin kendi iradesinde olduğunu savunmuştur. İslam Felsefesinde İlahi hakikatler iki kısımdır ki birincisi tasavvur düzeyi dört bilgi türünden biridir ki bunlar “maddi, manevi, duyular, akıl ve hayal” dir. Duyular bilinenden bilinmeyene intikal olup “İlletle malulun istidlali, iki şeyden biriyle diğerinin istidlali, malulle illetin istidlali” dir. İkincisi ise Tasdik yani iki şey arasında ilişkinin olup olmadığı konusunda kabul, izan aşamasıdır.

İslam felsefesinde öncü düşünür Gazali, felsefe ve Mutezile kelamından kaynaklanan tevhid dışı düşüncenin Müslüman bireyde meydana getirdiği manevi ve imani yıkımı, çok yüksek bir mantık ve kelam gücüyle önlemiş Ahmet Yesevi ise Gazali’nin bıraktığı yerden hareketle tasavvufi yoluyla iman kurtarma misyonunu ifa etmiştir. Tevhid, yani aşkın ve dünyadan ayrı tek bir Tanrı kavramı olup yarattıklarının düzen içinde kâinatta yer aldığıdır.

Mantığı ve diyalektiği dine karıştırmak yozlaştırmaya sebep vereceğinden felsefenin zorunlu kanıtlamalarına ulaşamayan ilahiyatın dinin hitabetine dayanan kanıtlarıyla yetinilmesinin doğruluğu kanısındayımdır.

Volkan Yaşar Berber

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
355 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.