logo

İslâm ve İnsan

İslâm ve İnsan

İslâm ve İnsan

islam ve insan

Yüce Allah, dünyayı insanın yaşayabileceği bir dengede donatmış ve insanı da diğer varlıklarda bulunmayan özellik ve yeteneklerle yaratmıştır. Kur’an, insana sunulan bu üstünlük ve özelliklerinden bir kısmına; “Gerçek şu ki, biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık, kendilerini temiz besinlerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın pek çoğundan üstün tuttuk.” ( İsrâ, 17/70) diyerek dikkat çekmektedir.

Allah, insandan başka var olan her şeyi ona hizmet için yarattığı gibi, insanı da kendisini tanıması ve yalnız kendine kulluk etmesi için var etmiştir. “Ben cinleri ve insanları ancak beni tanıyıp bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56) ayeti bu gerçeği ifade etmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki, Yüce Allah, bu kadar değer verip, lütufta bulunduğu insandan, Îman, ibadet ve şükür etmesini istemektedir. İnsanın şerefi, Rabbini tanıyıp, O’na iman etmesine; değeri de Allah’a ibadet ve taatte bulunup, güzel ahlaka sahip olmasına bağlıdır. Çünkü insanların Allah katında en değerli ve en üstün olanları, Hucûrât suresinin 13. ayetinde şöyle açıklanmaktadır: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah katında en üstün olanınız, O’na karşı derin bir sorumluluk bilincine sahip olanınızdır. Allah her şeyi bilendir,  her şeyden haberdar olandır.”

İnsanlar, Hz. Âdem ile Havva’dan çoğalmaları itibariyle eşittirler. İslâm, insanların rengine, diline, ırkına, kavmine, kabilesine, zenginliğine, makam ve mevkiine bakmaz, onların niyet ve davranışlarına bakar, ona göre değerlendirir. Nitekim Hz. Peygamber; “Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Fakat sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” buyurarak bu gerçeği dile getirmiştir.

İslâm dini, insanları hor görmeyi, alaya almayı, lakap takmayı, gıybet etmeyi, yalan söylemeyi ve onları küçük düşürücü tüm davranışları hoş görmemiştir. Hucûrât suresinin 11. ayeti bunu şöyle açıklamaktadır: “Ey Mü’minler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasınlar. Belki onlar/alaya alınanlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir! Kim tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir.”

İslâm nazarında insan, sevgiye ve hürmete layık olan varlıktır. İslâm insanın öldürülmesini değil,bilakis yaşatılmasını ister. Bir insanın yaşamasına sağlamak bütün insanları yaşatmak; bir insanın öldürmekte bütün insanların hayatına son vermek gibi değerlendirilir. (Maide, 5/32)

Allah insanın doğruyu görüp, aydınlanması, dünya ve ahiret mutluluğuna erişebilmesi için ona kutlu elçilerini rehber kılmış, ilâhi kelamıyla hitap ederek kendisine muhatap seçmiş, cenneti de insan için var etmiştir. İnsanın ölüsüne de dirisi kadar değer vermiş, yıkanması, kefenlenmesi, kıbleye doğru konularak namazının kılınması ve omuzlar üzerinde taşınıp, kabre itina ile yerleştirilmesi şeklinde gerçekleştirilen cenaze işlemiyle onun saygınlığını tescil etmiştir.

Hz. Peygamber, bir gün yakınlarından geçirilen bir cenazeye hürmeten ayağa kalkmış, cenazenin bir Müslüman olmadığının hatırlatılması üzerine; “O bir insan değil mi?” (Buhârî, Cenâiz 50) cevabını vererek, bu saygının sadece Müslümanlarla sınırlı olmadığını da ortaya koymuştur.

Kısaca söylemek gerekirse, İslâm’ın insana bakışının temelinde sevgi, saygı, hoşgörü ve merhamet gibi ulvî hisler yer almaktadır.

Yüce Rabbimiz, kalplerimizi bu duygularla donatıp, bu güzel ülkemizde ve dünyada kardeşçe yaşayabilmeyi nasip etsin…

Mevlüt HALİLOĞLU
Kağıthane Müftüsü

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
7852 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.