logo

İŞTE KURTULUŞ VESİLESİ: RAMAZAN AYI

İŞTE KURTULUŞ VESİLESİ: RAMAZAN AYI

Merhaba dostlar.

“Üzerine güneşin doğduğu en güzel gün: Cuma Mübarek olsun.

Bir gün arabada seyir halindeyken, radyodan bir bayan spikerin dinleyenlerle yaptığı röportaj kulağımıza yansımıştı;

Spiker hanımefendi dinleyenlere soruyordu: Bu dünyada sizin için de en kıymetli şey nedir?

Her soruya muhatap olan kendince önemli olan şeyleri bir bir sıralıyordu:

“Para, makam, rütbe, şöhret, zenginlik vs.”

Program bitince yanımda oturan kızım bana dönerek, baba cevaplar dikkatini çekti mi, diye sordu. Hayırdır senin dikkatini çeken ne dediğimde verdiği cevap Allah’a olan hamdimizi artırıyordu:

“Dikkat etmedin mi baba! İnsanlar para, makam, servet, unvan gibi şeyler istediler. Hiç kimse benim için iman değerlidir, demedi. Sahi bu sayılan şeyler bu fani dünyanın geçici, yok olucu şeyleri değil miydi? Bizi ahirete taşıyacak olan en büyük servet imanımız değil miydi?”

Kızımın tespiti şükrümüze vesile idi. Elhamdülillah!

Evet, kıymetli dostlar. Maalesef insanlık fani dünyanın geçici, yok olucu şeylerini bu denli önemserken, iman gibi bir nimeti göz ardı edebiliyor.

Bu hakikati Sevgililer Sevgilisi Hz. Muhammed (s.a.v) ne kadar da güzel izah etmişti hâlbuki:

“Kul malım, malım, der. Hâlbuki malından sadece giydiği, sadece yediği ve sadece verdiği vardır…”

Kişiye soruyoruz gardırobunda kaç tane gömlek veya tişörtün var. Yirmi kadar diyor. Hâlbuki sadece üzerinde giydiği gömlek ona ait. Öldüğü an gardıroptaki gömlekler ihtiyaç sahiplerine hayır, hasenat modunda dağıtılacak.

Kişi benim restoran zincirim var diyor. Hâlbuki sadece ağzını alabildiği bir kaşık çorba onun. Öldüğü an tüm zincirler varislerinin olacak. Param var diyor adam. Hâlbuki o para kendisinin değil. Ancak ihtiyaç sahibi insanlara tasadduk ettikleri, infak ettikleri var ya! İşte gerçekte onlardır kendisine ait olan. Geride kalan parası ve malı varisleri arasında paylaşılacak, belki de az bıraktı diye kendisine sistem edilecek.

Evet, sevgili dostlar üzerimize mübarek bir Ay’ın gölgesi var. Adı Ramazan olan bu ayın kelime anlamına baktığınızda; yakan yakıcı olan demek. Bu ay insanların günahlarını yakan, onları temize çıkaran bir aydır. Allah böyle bir ayı bize nasip etmişse, bu belki de bize verilen son kısmettir. O halde bu ay kurtuluşumuza son demde vesilesi olabilir.

Öyle ya bu ayda yapılan bir iyilik diğer aylarda yapılan yetmiş iyiliğe bedel değil midir?

Öyleyse bu fırsatı değerlendirmek gerekir. Ramazan’ı Şerif ayının bu denli mübarek olmasının sebebi onda Kur’an’ın inmesidir. Bakar mısınız, Kur’an öyle bir kitap ki; indiği şehri dünyada şehirlerin anası yapmış. Bu Kur’an öyle bir kitap ki kendisine indiği faniyi âlemlerin en sevileni yapmış. Bu Kur’an öyle bir kitap ki indiği geceyi gecelerin en zirvesine çıkarmış. Öyleyse bu ayda yapılacak en büyük nimet, Kur’an’la buluşma değil midir?

Hani Sevgililer Sevgilisi (s.a.v.) bir ifadesinde: Bir çocuk Euzü-Besmele öğrendiği gün, Allah üç ferman imzalar. Bunlar cehennemden kurtuluş fermanıdır. Birincisi çocuğun kendisine, ikincisi ona Kur’an’ı öğretene, üçüncüsü çocuğun anne babasına verilir, buyurur.

O halde ey anne babalar! Çocuklarınız sayısal derslerde zirvelere oynasınlar. En yüksek puanları alsınlar. En kalite üniversitelerde öğrenim görsünler. Birkaç yabancı dil öğrensinler. Ama bütün bunların başında Kur’an öğrensinler. Bu fani dünyadan çekip gittiğinizde onların okudukları kuranlar mana âleminde sizin yoldaşınız, kabirde nurunuz, sıratta can dostunuz olacak.

Ey Kur’an’la bugüne kadar yolu kesişmemiş olan kişi! Belki şu anda yapacağın en güzel dua, belki hayatının en güzel ve anlamlı duası, herhalde şu olmalı: Allah’ım bana gönderdiğin ilahi mesajını, Kur’an’ını öğrenemeden beni bu dünyadan alma!

Bunun insana vereceği hazzı küçük bir örnekle dillendirmeye çalışalım. En sevdiğiniz şarkıyı türküyü düşünün. Büyük bir salona müzik aletleri doldurulsun. En sevdiğiniz o parça icra edilsin ve siz doya doya o parçayı dinleyin. Kaç defa dinleyebilirsiniz? Bir noktaya gelir, o şarkıyı duymak istemez, belki nefret noktasına gelirsiniz. Ama düşünün seksen yıllık ömründe bir Müslüman ortalama bir milyon civarında Fatiha suresi okur. Ama doymaz, doyamaz.

Ölümünden önce evlatlarını başında toplar, beni sakın Fatiha’sız bırakmayın diye tavsiyelerde bulunur. Bu da kendisine yetmez. Ben ölünce mezar taşıma ruhuna Fatiha yazın ki, oradan geçenler bana Fatiha okusunlar der.

Nedir bu Fatiha’nın sırrı?

En sevdiği şarkıyı üç, beş defa dinledikten sonra bıkan, artık yeter diyen kişi nasıl olurda binlerce kez Fatiha suresini okur ama hala doymaz?

Çünkü o şarkı, türkü kendisi gibi bir faninin eseridir.

Fakat Fatiha Âlemlerin Rabbinin sözleridir.

Faniyi fani nimetler doyurmaz. O bakinin sevdalısıdır.

İşte baki zevklere ulaşabilmenin muhteşem bir fırsatı.

İşte Ramazan’ı Şerif.

Selam ve dua ile

Yaşar YAVUZ

433 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.