logo

KÜRTÇÜLÜK-2

KÜRTÇÜLÜK-2

Türkiye’nin karşısına bu konu ilk kez resmi olarak Lozan’da çıkar. İsmet İnönü, Lozan’da Musul vilayetinin Türkiye’ye bağlanmasını isterken Kürtlerin Turan soyundan olduklarını da savunmuştur. Resmi tutanakta Paşa’nın şöyle bir cümlesi var: “Kürt halkının İran kökenli olduğu ileri sürülmüştür. Oysa bu iddiayı, Kürtlerin Turan kökenli olduğunu kabul eden, Encylopedia Britannica bile yalanlamaktadır.

Ocak 1923’teki bu bilgiye bir bakalım!

E. Britannica adlı ansiklopediye bu yazıyı da (1875-1889) dokuzuncu edisyonunda yayınlanmış olan “Kürdistan” maddesinde yer almıştır. Bu maddeyi kaleme alan kişi Sir Henry Crezwicke Rawlinson 1810-1895 yılları arası yaşamış bir İngiliz’dir. Rawlinson; asker, diplomat ve Asuri tarihi uzmanı ve Asuri çivi yazılarını okuyan bir kişidir. İran’da, Irak’ta, Türkiye’de uzun yıllar çalışmıştır. 16 kitabı yayınlanmış ve kazılardan çıkan, kayalara kazınmış olan Asuri belgelerine dayanarak Kürtlerin Turan kökenli bir halk olduğunu savunmuştur. Kürtler, milattan yüzlerce yıl önce bu bölgeye gelmişlerdir.

Rawlinson, 1895 yılında ölmüştür. Ölümünden sonra da onun Kürtlerin kökeni hakkındaki görüşleri ansiklopedinin 11. edisyonuna kadar (1910-1911) muhafaza edilmiştir. Sonra işler değişir ve İngiliz devleti bu bölümü ansiklopedinin içinden çıkartır. Yerine Kürtlerin İran kökenli olduğunu yazdırır! Neden mi?

Çünkü İngiliz William Pitt zamanından beri İngiliz Politikası, Rusların Asya’dan güneye doğru yayılmasını istemez onun için de Osmanlı toprak bütünlüğünü savunur. 1877-1878 Türk-Rus savaşından sonra İngilizler, bu politikadan yavaş yavaş vazgeçer. İngiltere Osmanlı toprak bütünlüğü yerine Osmanlı toprakları üzerinde küçük küçük fakat zinde ulus devletler kurarak Rus yayılmacılığının önüne set çekebileceğini düşünür ve bu planı Hayata koyar. Ve bugünde bu plan halen devam etmektedir.

Fakat bu büyük oyunun bir başka önemli ve gizli bir aklı var. O da Vatikan’dır!

Osmanlıyı yıkmak ve önce Avrupa’dan sonra Anadolu’dan çıkarmak için Vatikan Osmanlı içindeki unsurları keşfe çıkar. İlk önce Kürtleri seçer. Neden mi?

Vatikan, Kürtlerin Türklerden ayrı bir dil konuştuklarını söyler. Dil farkından yola çıkılarak Kürtlerin Türklerden ayrılabileceğini düşünmüş olmalılar ki, 1760 yılının sonlarında bazı misyonerlerini Kürtler arasında çalışma yapmak üzere görevlendirmiştir. Bu misyonerlerden biri olan Maurizio Garzoni adındaki papaz, 18 yıl Diyarbakır’da Kürtler arasında yaşadıktan sonra ve iyi kötü Kürtçe (kurmanci) öğrendikten sonra 1787 yılında Roma’da bir Kürtçe sözlük ve gramer kitabı yayınlamıştır. Garzoni “Kürdolojinin babası” sayılır. 1787 Kürtçülüğün başlangıç tarihi sayılabilir. Dil ne kadar önemli bir konu değil mi?

Bakın Atatürk Nutuk’ta ne söylüyor:

“Türk milleti aleyhine asırlardır büyük bir suikast hazırlanmış” olduğunu hatırlatır. Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri yok etme girişimi hazırlanmıştır, diyerek bizi uyarır. Sevr anlaşması ile bu işin bittiğini düşünür emperyal güçler. Ancak İstiklal Harbi sonunda Lozan Anlaşması ile Sevr ortadan kaldırılır.

Kürtçülük, yüzyıllardan beri hazırlanmış olan bu “Büyük Suikast” zincirinin bir halkasıdır.

Atatürk, büyük suikastın “Türk milleti aleyhine” hazırlanmış olduğunu belirtir. Osmanlı Devleti aleyhine hazırlanmış olsaydı, bu devlet yıkılınca suikast girişimi kendiliğinden ortadan kalkardı. Oysa Kürtçülük bugün de devam etmektedir. Demek ki, Türk milletine karşı büyük suikasttan hala vazgeçilmemiştir.

Bugüne baktığımızda gerek iktidar, gerek muhalefet partileri ve akademik çevreler olayların sosyolojik, psikolojik, kültürel (Dil), ekonomik, siyasi ve uluslararası diplomasi yönünden bir analiz yapmadığını görmekteyim. Oysa Atatürk, cumhuriyeti kurduktan sonra 3 büyük hamle yapar. (bunlar ayrı bir yazı konusu)

1. Mecburi iskân yasası çıkartarak, doğudaki Kürt aşiret, şeyh ve ağaların doğudan batı vilayetlerine göçünü yasa olarak çıkartır. Toplam 1600 kişi yani 80 aile.

2. Ardından Doğu ve Güney Doğu vilayetlerinin kalkınması ve özgür hareket edebilmesi için; 1. Umum Müfettişliği adlı kalkınma ve imar planını hayata geçirir. Çok başarılı olduğunu görünce, 2. Umum Müfettişliğini de kurarak bölgenin topyekûn büyümesini sağlar.

3. Osmanlı içindeki farklı kültür ve unsurların yarattığı kaos ve garabeti Türkçe dilinin ortak dil ve kullanımı sayesinde toplumsal bir bütünlüğü adım atar.

Fakat ATATÜRK sonrası tüm bu kazanımlar bilerek ve isteyerek yok edilir. İnşallah bir gün bunları da yazmayı Allah (c.c.) bize nasip etsin.

Ülke içinde bulunduğu durum itibarı ile önce Dilini sonra ise sosyolojik bütünlüğünü kaybetme ile karşı karşıyadır.

Yolda artık Türkçe dışında birçok dil konuşulmaya hızlıca gitmektedir. Olaylara din kisvesi altında sunanlara ve milletime, Atatürk’ün nutkunu hatırlatırım.

Necati YÜZÜAK

209 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.