logo

KÜRTÇÜLÜK İLE İLGİLİ TESPİTLER

KÜRTÇÜLÜK İLE İLGİLİ TESPİTLER

1800’lerin başında Paris’te, Lille Sokağı No: 2 adresinde bir okul açıldı. Okul Paris Üniversitesine bağlı bir yüksekokul idi. Okulun adı Türkçe “Yaşayan Doğu Dilleri Yüksekokulu” anlamına geliyordu. Bu okulda enteresan olan sadece Osmanlı tebaası milletlerin dilleri öğretiliyordu; Yunanca, Sırpça, Bulgarca, Makedonca, Arnavutça, Azerice, Arapça, Farsça vs. ve birde Kürtçe öğretiliyordu.

Dikkat edin lütfen! Batı, ülkenin ve devletin üzerine askeri olarak saldırmadan önce Osmanlı Devletini oluşturan tüm unsurların önce dillerini öğrenerek, iç karışıklık ve kaos öncesi milletleri dil üzerinden tanzim ve isyana hazırlamak gibi bir serin strateji geliştiriyor.

Bu okulda Kürtçe derslerini Kamuran Ali Bedirhan veriyor. Bu aile, geçmiş dönemde 1840’da devlete isyan edip Başları Girit’e sürülmüş bir aile. Yukarıdaki Bedirhan ise 1895’te Şam’da doğmuş daha Sonra Fransa’ya kaçmış bir kişi. 1960’lı yıllarda bu okulda Kürtçe dersler veriyor. Ayrıca Irak’taki Kürtlerden Mustafa Barzani ile de yakın çalışma yürütüyor.

İlk Kürt dili grameri ve sözlüğü 1787 yılında Vatikan tarafından yayınlandı. Ardından 19. yüzyılda 32 kitap çıkarıldı. 20. yüzyılın ilk yarısında bu sayıya 75 kitap daha eklendi.

Şimdi bir bakalım hangi ülkeler işin içinde!

Yayınlar listesi:

Fransa = 23 yayın (1840-1966 arası)

Rusya = 18 yayın (1856-1957 arası)

Ermenistan = 16 yayın (1930-1956)

Almanya = 15 yayın (1809-1926)

Arap ülkeleri =12 yayın (1920-1965)

İngiltere = 8 yayın (1913-1966)

Avusturya = 4 yayın (1853-1965)

İtalya = 2 yayın (1787-1818)

Buradan da anlaşılacağı üzere Kürtçülük Avrupa’dan kaynaklanmıştır. Kürtçülüğün tohumları önce Avrupa devletlerince atılmış ve Kürtçülük tohumları önce bu ülkelerde yeşerip köklenmiştir. Yukarıdaki bu ülkeler önce Osmanlı Türk Devletini sonra da T.C. Devletine karşı kullanmak üzere önce dili sonra din daha sonra kültürü üzerinden Türkler ile Kürtlerin ayrılması ve mümkünse savaşması için var güçleri ile çalışmaktadır.

Çok şükür bugüne kadar bu toplumsal bazda gerçekleşmedi.

Ancak Apo’yu ve PKK’yı oyuna sürenler son 40 yıldır bu ülkeye çok büyük zararlar verdi. Vermeye de devam ediyor.

Ülke siyasetinin 1947’den sonraki iktidarlar maalesef bu olaya sadece güvenlik gözü ile baktı veya baktırıldı. Oysa bu sorun önce dil ile başlayan sonra da ortak değerlerimizin yok edilmesi ile yani ortak aidiyetlerin kaybı üzerine inşa edilmiştir. Kimler tarafından olduğunu yazmıştım.

Eğer bu farklılıktan vazgeçilmez ve siyaset kurumu bu konuyu derinlemesine inceleyip, kavramlar ve çözümlerini iyi analiz etmezse korkarım ki sıkıntı çok daha başka bir evreye geçecek. Niye böyle düşünüyorum? Çünkü: 1975’te Apo ve arkadaşları tarafından kurulan PKK ilk kongresini 27 Kasım 1978 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinin Ziyaret (Nis) köyünde yapar. Apo Komünist ve Kürtçü PKK’nın genel sekreteri olur ve PKK’nın manifestosunu açıklar. Ben bu manifestoyu onun yazdığına hiç inanmıyorum! Aşağı da göreceksiniz. Ve Şöyle der: Kürdistan sömürgeci 4 devlet tarafından 4’e bölünmüştür. Türkiye, İran, Irak ve Suriye. O kadar cahil ki. Hâlbuki bu bölünmeyi İngiliz ve Fransızlar yapmıştır.

En büyük parça Türkiye’de. Burada yarı feodal ilişkiler geçerlidir. Devrime Türkiye Kürdistanı liderlik edecektir. Asgari hedef sömürgeciliği yıkarak bağımsız, demokratik ve birleşik bir Kürdistan Devletini kurmaktır. Azami hedef Marksist Leninist ilkelere dayalı bir devlet kurmaktır. Ve devam eder: PKK’nın parti programının A maddesinin 5. fıkrasında şöyle denilmektedir; “T.C.’nin sömürgeci boyunduruğunu parçalamayı hedeflemeyen bölgesel özerklik otonom vs. gibi sömürgecilikle uzlaşmayı getiren teslimiyetçi arayışları teşhir etmek, bunlara karşı kararlı durmak ve mücadele etmek gerekmektedir.

Bu hakları bile Kürt hareketine ihanet görmektedir. Hedef birleşik Kürdistan’dır. Bu tesadüf olabilir mi?

1947 yılında Fransız Lucien Rambout adlı hain yazar, “Kürtler ve Hukuk” adlı eserinde büyük emel olarak birleşik Kürdistan’ı gösterir.

Tüm bu gerçekleri dikkate aldığım da gördüğüm resim şudur: Ülke içindeki tüm ayrılıkçı yapılar, tüm cemaatçi yapılar ülkenin dışında planlanmış ve oyuna sokulmuştur. FETÖ ve benzeri diğer yapılar ülkede cirit atmaktadır. Bunlara karşı devletin bir planı maalesef görülmemektedir. Devletimiz ivedi plan yapmalıdır!

Sorun sadece güvenlik sorunu değil ki? Bunların sosyo ekonomik, siyasi, kültürel ve askeri birçok alanda arka planı vardır.

Karşı çıkışlar, buna göre planlanmalı ve devletin tüm kurumları da bu plana göre eylem bütünlüğü içinde hareket etmelidir.

Vesselam.

Necati YÜZÜAK

204 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.