logo

Mesele Terzi Değişikliği Değil Kumaşın Değiştirilmesidir

Mesele Terzi Değişikliği Değil Kumaşın Değiştirilmesidir

Toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken “Kem âlât ile kemâlât olmaz” demiştim. Yedincisini tamamlanan bu toplu sözleşmede de maalesef farklı bir sonuç çıkmadı. İmzalasak bir dert imzalamasak bin dert denilebilecek bir toplu sözleşme sistemi nihayetinde, bir defa daha gördük ki bu kurul genel başkanımızın da ifadesiyle apaçık bir kamu işveren hakem kurulu gibi çalışmıştır.

Mutabakatsızlık sonrasında hakeme -gerçeği görecek- gözlük, kamu işverenine ise -hakikati teslim edecek- insaf lazımdı o da olmadı maalesef. Nihayet, muhtemel enflasyon tahmini üzerinden geriye dönük alacağımızın zam diyerek illüzyon yapan bir anlayışın gölgesinde,  imzalamadığımız gerçek zam oranları (2024 için 15+10, 2025 için ise 6+5 ) olduğu gibi kabul etti Hakem (!) Kurulu.

Her toplu sözleşme sürecinde, işçi sendikalarının toplu sözleşme sonuçları ile mukayese edilerek başarı ya da başarısızlık analizi yapılıyor. İlahiyat fakültesinde okuduğum öğrencilik yıllarında, İslâm Hukuku dersinde bize bir şey öğretilmişti. Birbirine benzemeyen şeyler arasında mukayesenin/karşılaştırmanın (Kıyas-ı meal fârık) doğru olmadığı ilkesi. İşçilerin toplu sözleşmesi ile memurların toplu sözleşmesi tam da buna uygun bir örnektir.

Kamu görevlisi memurları kapsayan toplu sözleşme ile kamu işçilerini kapsayan toplu sözleşme, zaman bakımından ve yöntem bakımından birbirine benzemektedir. Birisi var olan/yaşanmış enflasyon üzerinden dün, bugün ve yarın üzerine masaya otururken, ötekisi (memurlar) yaklaşık 6 ay sonra başlayacak ve 2 yıl süreli bir sözleşme için masaya oturmaktadır.

Her seferinde bozuk plağın sarması gibi geriye dönük kazanımları müzakere edilerek,  imza altına almak zorunda kalınan, üzerine ne konabilirse kârdır düşüncesiyle her seferinde yeni maddelerin eklenmeye çalışıldığı, 1 ay içerisinde tasnifi, müzakeresi ve neticesi ile 11 hizmet kolunu ilgilendiren bir sözleşmenin bağıtlanmasını uzaktan gazel okumak ile değerlendirmek adil olmasa gerek.

Tüm olumsuzluklara rağmen Memur Sen’in her seferinde ilave kazanımlar ile bugünlere geldiğimizi kabul etmeliyiz. Uzlaşmazlık olduğunda hakem heyetinin tutumunu bugün olduğu gibi dün de defalarca tecrübe ettik. Geçmiş kazanımların tehlikeye girdiği, uzlaşamadığımız dönemleri de biliyoruz.  Memur Sen kim ne derse desin bu toplu sözleşme sürecinde yeni bir yol açmayı başarmıştır. Cebimize kuruş olarak girmese de bu kazanım, önümüzdeki süreçte bize yeni kazanımların yolunu açacaktır. Hizmet kollarında imza atılıp, oransal zam konusunda mutabakatsızlık, sonraki toplu sözleşme süreçlerinde kamu çalışanlarına iyi bir tecrübe olarak hizmet edecektir.

Peki, bu ahval ve vaziyette sendikalara düşen vazife nedir?

Memurları temsil etmek için birbirimiz ile yarıştığımız doğrudur. Her Mayıs ayında yetkili olanımızı belirlediğimiz de doğrudur. Hatta toplu sözleşme sürecinde yetkili sendika ve konfederasyonun hepimiz adına kamu işvereni ile masaya oturduğu da doğrudur. 

Yanlış olan nedir öyleyse?

Yanlış olan, her toplu sözleşme sürecinde,  kamu işverenine gösterilmesi gereken tepkinin, imzalamadığı toplu sözleşmenin faturasını Memur Sen’e kesilmek istenmesidir.

Unutmayalım ki hepimiz aynı taraftayız. Geçmiş dönem kamu işvereni heyet başkanı bir bakanın dediği gibi,  hiçbir sendikaya üye olmayanların tamamı bir tarafı yani -dönemin bakanın ifadesi ile- hükümeti, sendikaların her birine üye olanlar ise bir tarafı yani emeğin tarafını temsil etmektedir.

Bu malûl yasa ile memurların toplu sözleşmede eşit şartlarda mücadelesi mümkün değildir. O hâlde, hep birlikte daha adil bir toplu sözleşme ve sendikalar kanunu için mücadele etmeliyiz.

Maalesef bu kumaştan daha iyi bir elbise çıkarılması mümkün değildir. Mesele terzi değişikliği değil, kumaşın değiştirilmesidir vesselam!

İdris ŞEKERCİ
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » »
207 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.