logo

Milli Eğitim Bakanlığının Havuz Problemine Çözüm Bulmak Gerekir

Milli Eğitim Bakanlığının Havuz Problemine Çözüm Bulmak Gerekir

Gençlik yıllarımda duymuştum sanırım. Valilik atamaları açıklanırken kullanılıyordu; “falan kişi filan şehrin valiliğine atandı. Filan şehrin valisi ise merkez valiliğine atandı” diyordu. Belki de çoğu benim gibi -o dönemde- merkez valiliğinin fiilen bir anlam ifade ettiğini sanıyordu. Oysa özlük hakları itibariyle vali olan lakin görevleri sona eren kişileri kastediyormuş bu açıklamalar. Sonradan anladık ki görevden el çektirilen bürokratlar için bugünlerde havuz dediğimiz meselenin başka adıymış bu.

Merkez Valileri konumuz değil elbet. Merkeze alınan Valilerin sonra ne olduğu, tekrar görev verilip verilmediği, an itibariyle kaç tane merkez valisinin olduğunu sorgulayacak da değiliz.

Adına, “Havuz” dedikleri; rivayete göre fiilen görevleri sona eren binlerce üst düzey ya da taşra teşkilatından kamu görevlisinin bilinmezliğe terk edilişini gündeme taşımak istiyorum. Bazen iyi niyetle bir yol açarsınız; sonrasında ise bu yol yönetilemez bir hal alır.

Diğer Bakanlıklarda durum nasıldır bilemem. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki havuz hikâyesi ise çok su kaldırır. Hani matematikte “havuz problemi” vardır. Bizim Milli Eğitim Bakanlığındaki havuz konusu da artık masaya yatırılması, çözüme kavuşturulması gereken bir probleme dönüştü desek abartmış olmayız.

2002 yılından beri, Milli Eğitim’in başına ona yakın Bakan gelmiştir. Her Bakanın, adeta hükümet değişmiş gibi davranması; devraldığı müktesebatın üzerine koymak yerine, “sil baştan” bir politika izlemesi, işler iyi gitmediğinde ilk iş çalışanlara yüzünü çeviren işverenler gibi -her Bakanın- yukarıdan aşağıya bürokratları değiştirmeleri gelinen noktada artık yönetilemez bir hâl almıştır.

Son dönemde yapılan üst düzey atamalar, taşra teşkilatında yapılan İl Milli Eğitim Müdürü ve İlçe Milli Eğitim Müdürü değişiklikleri, ilaveten vicdanları yaralayan sayısız 76. maddeden şube müdürü atamaları, Sayın Bakanın -STK’lar ile ilişkiler bağlamında- ifade ettiği “kantarın topuzu” benzetmesi, tam da burada altı çizilmesi gereken bir gerçeği ifade etmektedir.

Gençlik yıllarımdan beri sivil toplum ve cemiyet işlerinde teşkilat içerisinde geçen yılların bana öğrettiği gerçek, “Dostun söylediği acı söz, hasmın iltifatından evlâdır.” Yapılan iyi niyetli eleştirilerden hikmet arayarak ders çıkarmak yerine, yetki paylaşımı isteyenlerin hazımsızlığı olarak değerlendirmek bir yönetim zaafı değil midir?

Yapılan her değişikliğin sonrasında “gelen mi, giden mi?” denilerek kıyaslama yapıldığı bir süreçte, artık bir probleme dönüşen havuz meselesine kafa yormak  gerekmez mi? Bakanlığın hafızasını, atalete mahkûm eden, “iş yapar mı” dan “işimizi yapar mı” ya evrilen sarmalda, tecrübeyi rafa kaldırıp bankamatik memuru haline getiren anlayışa son vermenin vakti gelmedi mi?

Elbette hiçbir makam kimseye kalıcı değildir. Ancak, ortada bir başka durum var. Araştırmacı, Uzman veya başka başka sıfatlarla bir dünya nitelikli insanın yok sayıldığı bir yönetsel bakış açısı doğru değildir. Bir taraftan yaparken öte taraftan yıkan anlayışın eseri bu havuz problemine bir an önce çözüm bulmak gerekir. Devlete küstürülen onca insanın vebali hiç birimizin taşıyabileceği bir yük değildir. Yol yakınken çözüm üretmek herkesin ortak görevidir. Zira havuz doldu taşıyor.

Bizden söylemesi!

İdris ŞEKERCİ
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » »
144 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.