logo

Müslümanca Yaşamak

Müslümanca Yaşamak

Ne güzel bir zamandayız, Ramazan içinde yolculuk yapmaktayız. Kendimizi tekrar gözden geçirme fırsatı verdiği için Rabbimize sonsuz şükürler olsun.

Şöyle bir yaşantımıza bakalım; inancımız ile bağlantılı olarak nasıl yaşamaktayız?

O kadar ev yapılıyor, o kadar bina ve daireler yapılıyor, bu binalarda oturan yaşlısı var, çocuğu var, oturanı var, oturamayanı var peki neden hep yüksek lavabo yapılır da abdest alabilmek için banyoda oturmalı bir abdest alma yeri düşünülüp de yapılmaz?

Bizim şöyle müteahhitlerimiz var böyle kıymetli mimarlarımız var. Şöyle lüks konutlar yapmakta; altın kaplamalı armatörler, franke vb. markalı malzemeler kullanılmış. Peki, insanın hayatına ve inancına uygun, yaşlıların da düşme tehlikesine karşı her hangi bir önlem almayız?

Abdest alırken %99 Müslüman olan ülkede lavabolara neden ayak kaldırmak zorunda bırakılmışız. Hâlbuki isteyen alsın istemeyen almasın, oturmalı bir abdest alma armatürü elbette konulabilirdi!

Osmanlı’nın yaptığı bazı evlere baktığımızda evin bir küçük odası sohbet odası şeklinde dizayn edilmiş ve orda kahve veya çay içilir sohbet edilirdi.

Şimdi modern evlerde TV‘ye esir olmuşuz; 52 ekran olmaz, 102 olsun o da yetmez led olsun, dokunmatik olsun o da olmaz akıllı TV olsun vs.

Sohbetten uzak aynı odada her koltukta bir kişi kendi iPhone veya özel telefonu ile ya oyun oynamakta veya bir şeylerle meşgul olmakta bırakılmışız.

Küçüklüğümüzden hatırlıyorum “Tandır” diye bir şey vardı etrafında kışın herkes oturur, sohbetler yapılır ve ikramda bulunulur, çoluk çocuk herkes birbirleri ile kaynaşırdı. Ne güzel günlerdi…

Tabii ki yadırgamıyorum ama Starbucks’larda buluşmalar, ellerinde yürürken kahve içmeler, bu da yeni moda oldu. Bizim terbiye anlayışımızda bir şey yer ve içerken nimete şükür babında oturarak yer ve içerdik. Ne arada bu hale geldik. Allah sonumuzu iyi etsin.

Küçük yaştan itibaren, barbie bebekler, sandy bebekler, çocuklarımıza rol model olarak bebek yaşlarından itibaren özendirilirse, kızlarımız rengârenk saçlar ve ileriki yaşlarda o güzelim saçları onarmanın ne kadar zor olduğunu anlamazlarsa, kontrolsüz bir şekilde çocuklarımız ve torunlarımız; Süperman, Micky Mouse, Pocemon, Ironman, Örümcek Adam, Snikerman, Andy, Bugs Bunny, Kaptan Tsubasa, Simpsonlar, Richie Rich, Tazmanya Canavarı, Candy, Avatar, Maske, Batman, Ninjalar, Hansel ve Gretel, Pinokyo, Robin Hood ve Peter Pan gibi yabancı karakterlerle büyürlerse o toplumda sıkıntılar artar.

Bizler; Malkoçoğlu, Şekerci Ökkeş, Çuhadar Ali, Sait Yalçın, Keloğlan, Küçük Hezarfen, Hala Sultan, Ümmü Gülsüm, Küçük Efe ve Cemal Kamacı vb. gibi nice modelleri örnek almalıyız ve Rafadan Tayfa, Aslan Hürkuş gibi çizgi film kahramanlarını seyretmeliyiz.

Büyüklerde ise bir moda tutkusudur gidiyor. Moda eğer yırtık pantolon ise kesik ve yırtık normal, dar ve her çizgisi belli pantolon ise normal karşılanmakta. Eğer vücut hatlarını kapatmış ve inancına saygılı ise bu da mı olur bu zamanda vs. gibi laflara maruz kalınmaktadır. Nerden nereye geldik yahu!

Bir taraftan her tür kılık kıyafet moda altında serbest; sırtı açık önü kapalı, alt mini veya midi üstte palto, üstte uzun bir giysi altta tüm göbek kısmı açık normal, içte gece kıyafeti gibi bir parça üste bluz veya hırka almış başını gitmekte.

Evde dahi dikkat çeken, tam hatlarını gösteren streç veya licralı tayt, midi şort,

parlak tayt, biker tayt, kısa tayt, desenli tayt, fitilli tayt rahatlıkla şu zamanda sokakta giyilmektedir.

Giysideki bu manzaradan sonra toplumda yozlaşma var mı diye bakarsak;

Bir program sunucusu başörtüsüne çul parçası diyor, bir parti başkanı da tasdik ederek evet bir bez parçası diyorsa, bir parti danışmanı bu dönemden kurtulursak selam vermek vb. gibi sözler için takiyye yapmaktan kurtulacağını söylüyorsa, LGBT’yi eşcinselliği savunan belediye başkanından tutun da bunu uluslararası anlaşmalarla mubah gösteren sivil toplum örgütleri varsa, kendini inançlı gösteren bazı parti başkanı HDP gibi, PKK gibi örgütlerle iş yapan gruplarla işbirliğine gidebiliyorsa, bu ülkeye zarar veren FETÖ ve HDP’li kişilerin mağdur olduğunu savunuyorsa birileri ülkemizi bölmek veya halkların özgürlüğü adı altında seçimden sonra Suriye-Irak’tan sonra Türkiye’mizde de sınırları çizmekten bahsediyorsa çok dikkat etmek gerekmez mi?

Evet, çok dikkat etmemiz gerek! Atalarımızın dediği gibi “At izi it izine karışmış” durumda!

İnancımızın gösterdiği yolda, vicdan ve insaf sahibi müteahhitlerimiz, demirden çimentodan çalmayan inşaatçılarımız, karşısındakini kendi gibi gören ve düşünen yardımsever insanlarımız, yaşanan deprem felaketindeki birliktelik ve seferber olan insanlarımız bizlere ümit vermekte fakat daha çok safları sıklaştırmak gerekiyor.

Diyanet İşleri Başkanımızın dediği gibi 60 milyar USD ülkemizde zekât potansiyeli olmasına rağmen 1-1,5 milyar USD toplanıyorsa daha çok seferberliğe ihtiyaç var demektir.

İşte bu güzel Ramazan Ayı ve inancımız hürmetine dosdoğru yol olan İslam yolu-teslim olmak yolu insanlarımızı birbirine bağlamaktadır.

Ne mutlu bu güzel yolda olanlara, ne mutlu ülkesini düşünen onun için kalpleri kıpır kıpır atan genç ve ihtiyarlarımıza ve de ne mutlu geleceğimizin teminatı olan çocuklarımıza.

Fethullah FAKIOĞLU

Etiketler: » »
246 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.