logo

Müteşebbislik Suçu

Müteşebbislik Suçu

Müteşebbislik Suçu

girisimci-kararlidir

Müteşebbis, teşebbüs de bulunan, iş yapmaya niyetlenmiş, üretmeye iştirake yeltenmek fiilidir. Takdire şayan ödüllendirilmesi teşvik edilmesi gereken bir durumdur. 

Müteşebbislik. Ülke açısından önemi anlatılamayacak kadar çok, riskli zor bir yoldur. Yakın zamanlardaki ülkemizdeki saygın müteşebbislerin kendi canlarına kıymaları görüldüğünde hakikaten ürpertici bir şey olduğu inkar edilemez. Ancak bir ülkedeki; çocukları, memurları, emeklileri, ev hanımlarını, askerleri, öğretmenleri çıkardıktan sonra kalan sayının iştirakçiler olduğunu düşününce; ülkeyi ayakta tutan parasını kazanan kitlenin iştirakçiler olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bir ülkeyi herhalde kalkındırabilecek olan kitle en başta müteşebbislerdir. Ne kadar ilminiz ne kadar paranız olursa olsun bu iştirake yönlendirilmedikçe sandıktaki altın gibi artmayan çevreye faydası olmayan bir şeydir yarımdır. Asıl olan sahaya koymaktır buda müteşebbisliktir…

Bir müteşebbis olarak şahsi meselemizi kendi sorunlarımızı anlatıyor olmamız aslında edebimize uymasa da tüm memleketin ciddi bir meselesi herkesi ilgilendirdiğini düşündüğümüz için bu memleket meselelerini paylaşmayı insani bir görev saydık…

Adalet hukuk herkese lazım olan olmazsa olmaz bir şey. Adalet mülkün temelidir diye Hz. Ömer neden söylemiş? Çünkü adaletin olmadığı hukukun işlemediği yerde zorbalık kaba kuvvet vardır mülk edinme yolu yoktur. Gücü yeten zayıfın elinden alır neyi var neyi yok… İnsanımızın arasında yayılan Ankara’da dayın yoksa iş yapamazsın, bir üstte para sahiplerinin iş yapacaksan siyasetsiz olmaz şeklinde düşüncelere girmiş olmaları hazin bir durumdur. Belediyedeki bir memurun ‘iki memurun imzasına bakar işyerinizin kapatılması’ diyebilmesi maalesef insanların bu düşüncelere kapılmalarının doğruluğunu adaleti hukukun artık tabelalarda kaldığını gösteriyor. Acı gerçek sahada uygulamada olan keyfi adamına göre uygulamalardır. Siyasette adamı olan her engeli aşar olmayan düz yolda şaşar… Mahallemizdeki bir market işletmecisinin aracının belediye tarafından gasp mı desek ne desek yok bağlanması deniyor, anlaşılır gibi değil. Nedir mesele… Market aracının indirimlerini anons etmesi… Yasak mı evet yasak… tamam peki yasak  sadece bir zümreye mi.? Olamaz olmamalı… İnsanlar bu seslendirmelerden rahatsız olur yapılmamalı.. Doğru..Öyleyse seçimlerde hiçbir anons yapılmasın, hiçbir sesli anons yapılmasın…

Avrupa da köpekler otobüslere alınır insanlarla binebilirmiş, bizim Anadolu insanı da almış kuzuyu, kurban için, otobüse binecek.. Şoför no no nooo deyince bizimki yabancı dil bilmiyor ‘hav hav yeees meee noooo’ demiş. Yaniii…

Geçen bir esnaf arkadaşı ziyarete gittik işler nasıl dedik demez olsaydık. Cevap yok.

Açtı önündeki bilgisayardan bir türkü başladı bize dinletmeye; hiçbir şey söylemeden dinlettiği türkü çok manidar: Derdim çoktur hangisine yanayııım. Başladı anlatmaya Sonra : Gittim bir yabancı memlekete sabahın erken saatleri baktım kamyonlar vızır vızır dolaşıyor sordum bizi götüren taksiciye bu kamyonlar neyin nesi yasak yok mu bunlara taksici dövecekmiş gibi baktı neden yasak olsun. Bunlar bizim ülkemizin yükünü taşıyor onlar olmazsa nasıl iş olacak? Bizdeki kamyona bakışa bakalım, en son kamyonlar için çıkarılan bir K belgesinin bedelinin en az 10 bin liradan başlaması 40-50 bin liralara kadar rakamların çıkması bu belgeyi almayanlara 3 bin lira gibi yüksek cezalar uygulanması iş hayatı açısından bakıldığında anlaşılmayan bir resim.

girisimci

Sanki işveren bir hedef tahtası gelen vuruyor giden vuruyor.. Yüzde doksan işveren haklıda olsa işveren hukuk önünde yüzde doksan kaybeder sözü ciddi bir hukukçunun günümüzü tarif eden ifadeleri. Ne acı. Halbuki tarih bize gösteriyor ki adaletsizlikle

bir yere varılamaz. Haklının hakkını teslim şarttır. Hak yaradanın adıdır. Haklı iken haksızmış gibi muamele edilmesi iş hayatına yapılan bir kötülüktür. Trafik sıkışıyor suçlu kamyoncu yoldan geçilmiyor suçlu dükkanlar… Hiç sormuyoruz bu yolları geçilmez yapan araçlar için otopark yapmayan belediyenin suçunu neden işverene yüklüyoruz. Bu şehre bu kadar insanın yığılmasına sebep olanların hiç mi suçu yok. Kentsel dönüşüm diye yapılan binalardan hiç mi utanmıyoruz. Ne otoparkı var ne çocuk parkı var ne yolu var ne ağacı var ne yeşil alanı var. Bumudur kentten anladığımız. Yazık bu şehre ,yazık bu şehirde yaşayanlara..Türkiye ortalamasına göre yüzölçümü küçük olan İstanbul’a bu kadar yığılma yapılması anlaşılır gibi değil. Trafikteki sıkışıklıktan dolayı boşa giden akaryakıtımız ekonomiye çok ağır bir yük iş hayatına bu kadar garazkar yaklaşım ülkeye hayır getirmez. İşveren ülkenin taşıyıcısıdır. 

Tekelleşmeye mahal vermeden iş hayatının önü açılmalı. Olaylara birde işveren açısından bakmalı. Ben yaptım oldu amakatinden derhal dönülmeli. Tabelaya dahi vergi alınması insana bak iş yaparsan cezanı çekersin demektir. Medeniyette zirve yapmış bir milletin evlatları için bu durum ayıptır. İş hayatı sahipsiz bağ gibi. Gelişmiş ülkelerde tapulu mülküne insanlar bir işyeri açarken müracaat ettikleri makamlar burada sizin açmak İstediğiniz iş için ihtiyaç yoktur.Bu iş için burayı açarsanız hem siz hem diğer mükelleflerimiz zarar eder.. izin veremeyiz  diyor ya bizde?bir sokakta dahi bir yılda On işyeri açılıyor ihtiyaç varmı, yokmu bakılmaksızın sonra kapatılıyor. Bu semtin tükettiği ekmek sayısı şu kadar bunun için gerekli fırın sayısı budur. Hesabını yapabilecek kurumlarımız layıkıyla işlerini yapsa bunlara izin verirken daha hassas bilimsel yollara müracaat edilse ülkemiz kazanır. Emeğimiz ziyan olmaz. 

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
1518 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.