logo

OKUL YÖNETİCİSİ Mİ MARABA MI?

İdris Şekerci

İdris Şekerci
idrissekerci@hasbahcegazetesi.com
OKUL YÖNETİCİSİ Mİ MARABA MI?

Bizim sendikal anlayışımızın ana ekseninde yanlısı işaret etmenin yanı sıra o yanlıştan vazgeçirme vardır. Yanlıştan vazgeçirme mücadelemiz medeniyet kodlarımızda var olan üç esasın yansıması ile  ete kemiğe bürünür. Mümkünse “elimizle düzeltmek”, olmadı “dilimizle düzeltmek” bu da mümkün değilse yanlış ile aramıza mesafe koyarak “kalbimizle buğzetmek” anlamında tavrımızı ortaya koymaktır.

Bizim bakanlıkta yöneticiler değişiyor usul erkân hep aynı kalıyor. Döneme damgasını vuran, taşları yerinden oynatan eski bakanlardan Ömer Dinçer, bugün de sorun olarak varlığını sürdüren okulların ekonomik imkansızlıklarına, okul yöneticilerinin OAB marifetiyle fiili durum oluşturarak bağış üzerinden çözüm üretmesi üzerine “Ben bakanım benim sözümü nasıl dinlemezler” diyerek soruşturma açması üzerine ben de müdür yardımcısı olarak bu soruşturmalardan nasibimi almıştım. 

Yazımızı okuyan işin içerisindeki arkadaşlarımızın “Yıllar sonra bu örneği niye veriyorsun?” diyen  bakışlarını görür gibiyim. Elbette derdim Sayın Dinçer ‘i yeniden eleştirmek değil. Buradan hareketle o gün yaşadığımız travmanın benzerini bugün yaşayan yönetici arkadaşların serzenişine tercüman olmak niyetim.

Dün  bir  çok okul müdürü arkadaşın mesajı ile  Ömer Dinçer zamanında yaşadığımız soruşturma usulü yüzünden yaşadığım travma geldi aklıma. Tüm yöneticiler olarak  ifade vermek için hepimiz aynı saatte bir okula davet edilmiştik. Sırasını bekleyen suçlular(!) olarak o gün yaşadığımızı bugün  bakanlık tarafından zamansız gönderilen paranın harcamasını yapamayan okulların yöneticileri, verilecek üç beş bin TL için aynı anda dört beş ilçe olarak yine aynı saatte bir okula davet edilmeleri. Yetmezmiş gibi harcama evraklarının ibrazı için bir şube müdürüne yönlendirilmeleri..

Şimdi bu yanlışın neresini düzeltelim. Yaz tatilinde gönderilen paranın usulüne uygun harcama yapılabilmesinin imkansızlığını mı, bu şekilde bir muamelenin onur kırıcı olduğunu mu yoksa -amiyane tabirle- çıkardığımız sesin ürküttüğümüze değip değmeyeceğini mı? Ya da ya da…

Etmeyin diyoruz olmuyor, yapmayın diyoruz duyulmuyor. Seçenekler tükenmek üzere.. Tuz da kokmadan bu iş tutuş biçimine bir an önce son verilmelidir.  Okul yöneticisi hiç kimsenin ne dolgu malzemesidir ne de marabası. Artık devletin zamansız işlerini WhatsApp üzerinden talimatla yönetme yanlışına bir an önce son verilmelidir vesselam!..

İdris Şekerci

EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

366 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Önce kanat taktılar, sonra onları kırdılar

    15 Nisan 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Soru/Yorum, Tüm Manşetler

    Bazen kör, sağır, hissiz ve unutkan olmak istersin.Bazen, bazı yerlerden geçmemiş, bazı insanları hiç tanımamış,Bazı şeyleri yaşamamış, bazen de dünyaya hiç gelmemiş olmak istersin.Sanırım henüz ölmüyoruz ama ne tezattır ki yaşamıyoruz da… Çok şey geliyor dilime, çok şey geçti içimden, gözümden.Sonra "neyse neyse” deyip içime atıyorum hepsini.Anlatsak da bir anlatmasak da.Olsa da boş olmasa da artık bazı şeyler. İnsansızlık çekiyoruz efendim, insansızlık.Tek ve onulmaz, kanayan yara; insansızlık.Sanırım bu kahır ve bu yalnızlık öldürecek...
  • El alem ne der diye yaşamak

    15 Nisan 2025 Aile, Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Sivil Toplum, Tüm Manşetler

    Yazılı ve sözlü kurallar hayatı idame ettirme ve sosyal bilinç açısından önemlidir fakat hangi bilincin ürünü olduğunu bilmediğimiz örf ve adetlerimizin de bir kısmına yazılı kanun gibi sıkı sıkıya bağlanmanın ne denli doğru olduğunu düşünmekte fayda var. Birkaç örnekle açıklamak gerekirse; - Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar, yuva kuran genç kızlarımıza uygulanan tarife; Gelinliğinle gidiyorsun, kefeninle çık. Kocadır döver de sever de (başkasını da sevebilir) sen kocana sahip çık, yuvayı dişi kuş yapar. - Eve misafir geldiğinde el öpm...
  • Gayretsiz Tevekkül Olmaz

    16 Mart 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Onlarca duygunun, binlerce kelimenin arasında kendimizi kaybettiğimiz, kendimize teşhis koyamadığımız zamanlarda, okuduğumuz bir cümle gelir ok gibi saplanır kalbimize. Sanki bizden önce birileri bizim yaşadıklarımızı yaşamış ve bizim duygularımızı dile dökmüştür. Kalan bütün edebi cümleler o an için anlamsızdır. Öyle ki idrak kapanır düşünme, algılama, karşılaştırma yetisini kullanmak istemez insan. Çünkü kolaydır acımızı bir başkasının tecrübesinin gölgesine saklamak. Duygu durumumuz değiştikçe isabet eden, yön veren cümlelerde elbette...
  • Acı geçer ama acı çekmiş olmak geçmez

    08 Ocak 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Fazla düşünmek öldürür, fakat düşünmemek daha fecidir. Ortası ise olayları, kavgaları, kargaşayı, anıları ve hatıraları yeterince, yerli yerince bırakmaktır. Elbette ki acı geçer ama acı çekmiş olmak geçmez. Çok irdelemek, çok peşine düşmek aynı düşüncelere veya bir olaya fazlaca saplanmak, takılıp kalmak sorunları çözmüyor, aksine daha fazla sorun yaratıyor. Daha geriden, daha sakin ve objektif bakıldığında zihin daha rahat seçip, daha doğru ayırt edebiliyor yaşamı ve olayları. Akabinde çoğu şey, hiç bir şey gibi geliyor. İnsanın gönlü ...