logo

ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEK

ÖLMEDEN EVVEL ÖLMEK

Selâ, Arapça’da “duâ” ve “namaz” anlamlarına gelir. Hz. Peygamber’e (s.a.v.) Allah’tan rahmet ve selâm temenni eden, onu metheden ve onun şefaatini dileyen güftelerdir.

Her cuma okunan selânın yazımıza konu olan anlamı, cenazeyi haber vermesi. Bugün kulağımıza yansıyan selâ ise bizi biraz ürpertti. Canım bunda şaşılacak ne var ki; her zaman duyduğumuz şey, diyebilirsiniz. Ama işin aslı öyle değil!

Şöyle bir eğri oturup doğru konuşma ihtiyacı hissettiğinizde selânın çok derin anlamları olduğunu göreceksiniz;

Ey insan! Dün senin gibi yaşayan, hayat süren, yiyen içen bir insan vardı. Bugün o öldü, diyor selâ!

Ey insan! Hani malım mülküm diyorsun ya! Onların hiç birisinin senin olmadığını, giderken yanında götüremeyeceğini anlatıyor insana selâ!

Doyamadığın, çok yaşamak istediğin, ölmeyi aklına bile getirmediğin, içine gark olduğun dünya zevklerini bıçak gibi keserim diyor, selâ!

Kadıköy meydanına çıkıp, “Beden benim bedenim. İster doğururum ister kürtaj yaparım” diyen o kadın vardı ya. O’na: Beden senin değil, beden sana verilen bir emanet. Bu emaneti sahibi senden habersiz bir gün alıverecek diyor, selâ!

Ey insan! Farkında değilsin ama doğduğun gün kulağına ezan okunmuştu. O ezan sana hoş geldin diyordu. Şimdi ise güle güle diyen bir veda selâ!

Sahi dostlar selâdan böylesi derin anlamlar çıkarabilip hayata, bu derin manalar çerçevesinden bakabilmek ne büyük bahtiyarlık.

Hani Gazali’nin çok güzel bir sözü var: “Say ki; bugün ömrünün sonuydu. Yalvardın yakardın, sana son bir gün daha hediye edildi. İşte bu günü, o gün gibi yaşa.”

Sahi okunan selâyı kendi selâsı olarak telakki edebilmek ne kadar güzel olurdu! Evet, bugün benim geçici, aldatıcı, fani olan hayattan gerçek hayata gidişim.

Sahi dostlar geç kalmadan bu gerçeği anlayabilmeye ne dersiniz? Ne kadar akıllıca olurdu değil mi?

“Ölümü sıkça anın” diyen Sevgililer Sevgilisi (s.a.v.)’nin bu sözüne kulak vermek ve duyulan bir selâdan böylesi ince dersler çıkarabilmek. Yine o Sevgili (s.a.v.), insanı derin manalara yönelten şu uyarıyı yapmamış mıydı: “İnsanlar uykudadırlar ancak öldükleri gün uyanacaklar…”

Ölmeden evvel ölebilmek. Başaranlar her iki cihanda da zafer kazanmış olanlardır. Hani hatırlayın Çanakkale için anlatılır. Onlar kendi cenaze namazlarını kıldılar diye.

KENDİ CENAZE NAMAZINI KILAN ŞEHİTLER

Babamın dostlarındandı. Dimdik yürüdü. Hani Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemiş tipler vardır ya, öyle biriydi. Ben çok küçüktüm, evimize misafir gelirdi. “Oğul” diye seslenirdi hep. Bağdaş kurmaz, diz çöker öyle otururdu. Gaz lambası ışığında daha bir heybetli görünürdü gözüme. Hep bitip tükenmek bilmeyen harp hatıraları anlatırdı. Çanakkale, Gazze, Kafkas cephelerini dolaşmış; Sakarya, Dumlupınar’da savaşmış. Ancak İzmir’in kurtuluşundan sonra köyüne dönebilmişti. Anlattıklarında hep acı, kan, cefa vardı. Kolay mı kazanılmıştı bu vatan? Ölüm neydi ki? Şerbet içmek kadar kolaydı. “Biz kendi cenaze namazımızı kendimiz kıldık Çanakkale’de !” derdi sık sık. Olur muydu?

Kirte muharebeleri sırasında bölükler arka siperlerde hücum sıralarını beklemektedirler. Ön siperlerdekiler ileri fırlamış boğuşuyorlar. Yüzbaşı, hücum için emir bekliyor. Bütün asker süngü takmış siperden fırlamak için hazır. Sinirler gergin… Bütün dudaklar kıpır kıpır dualar okuyor, kelime-i şehadet getiriyor. Süre uzuyor. Yüzbaşı erlere sesleniyor: “Yavrularım, aslanlarım. Biraz sonra Cenab-ı Rabb’ül Âlem’in huzuruna varacağız. Abdestsiz gitmeyelim. Haydi! Tüfeklerimizin kabzalarına ellerimizi sürüp, hep beraber teyemmüm edelim…”

Teyemmüm edilir. Bekleme devam etmektedir. Biraz sonra Yüzbaşı; “Çocuklarım. Sanıyorum biraz daha bekleyeceğiz. Önümüzde biraz daha zaman var. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için hem de vakit varken, kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım”

“Kâbe Karşımızda…”

Arkadan Ali Çavuş bağırır. “ER KİŞİ NİYETİNE”

(Tamamen gerçek bir hikâyeden alıntıdır)

O gün yapılan hücumda, kendi cenaze namazını kılan pek az kişi sağ kalabilmişti.

Onlar Allah’a verdiği sözü tuttular!

Ne dersiniz dostlar? Bir salanın bizi ölmeden evvel öldürmesine müsaade edebilir miyiz? İnşallah!

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

353 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.