logo

Osmanlı’da Esnaf ve Zanaat Ehli

Osmanlı’da Esnaf ve Zanaat Ehli

Osmanlı’da Esnaf ve Zanaat Ehli

Osmanlı’da Esnaf ve Zanaat Ehli

Osmanlı’da her loncanın bir tasarruf sandığı olup Lonca mensupları gedik sahibi, kalfası, çırağı, ustası, amelesi, kazancından yüzde iki veya bir, bu sandığa koyarlardı. Her loncanın reisi olarak bir “pir” i, inzibat amiri olarak da bir Yiğitbaşı’sı bulunup, o lonca mensupları tarafından seçilirlerdi. Her loncanın birebir hükümet ile münasebetini idame ettiren “Kâhya Kethüdası” vardı lakin bu şahısları hükümet tayin ederdi. Bu kethüdanın sorumluluğu ağır idi ki, memur olduğu loncanın idari ve mali işlerini takip ederler ve de o lonca mensuplarının devletçe olan işlerini gözeterek, herhangi bir yolsuzluktan ve suiistimalden devlete karşı mes’ul olurlardı.

17. Asır’da İstanbul’da IV. Murad Bağdat Seferine çıkmadan evvel organize tertiplerdi ki uzun zaman konuşulmuştur. Der ki, “Bu gazada Hasbetenlillah, orduyu hümayunca İstanbul’un büyük, küçük bilcümle esnafını çıkaracağım. Ne kadar asker, ne kadar dükkân sahibi varsa hepsi kanun-u kadimleri üzere, pirleri, şeyhleri, kethüdaları, ağaları, yiğitbaşıları, çavuşları ile atlı, piyade güruh güruh, sekiz kat Mehterhanelerini çalarak Alay Köşkü’nün dibinden geçecekler, daire ve saz söz ile geçiş etsinler. Bunun üzerine 17. Asır İstanbul’un bütün esnafını gösteren bir esnaf alayı, tertip üzere Alay Köşkü’nde bulunan IV. Murad’ın önünden geçmiştir.

Esnaf ve Zanaat ehlinden sırasıyla; Alay çavuşları, Tahir Subaşı, Hidaman-ı Gilman, Acemi Oğlanları, Arayıcılar, Kör Kazanlar, Lağımcılar, Salahuran, Lağımcıbaşı Yıldıran, Asasbaşı Askeri, Şehir Subaşısı Esnafı, Celladlar, Yankesici, Seyisler, Mekkari Esnafı, İstanbul Bekçileri, Alemdaran ve Sancaktaran, Sailer, Muhzırlar, Vüzera, Mirmiran, Ayan İmamları, Hatipler, Kadı Mollaları, Şeyhler, Vaizler, Nasıhlar, Müfessirin, Muhaddisin, Müezzinler, Sofiyun, Mütevelliler, Bevablar, Mahkeme Şerriye Mukayyidleri, Marifani Cevami, Naathanlar, Hattatlar, Yazıcıyan, Sahafan, Şairan, Sultan, Vüzera, Ayan Meddahları, Hanendagan, İlahiciler, Müneccimler, Müneccimbaşı Örfi, Sitar, Sancaklı Abayisi, Kadıasker, Sanayii Nakibleri, Sanayii Reisleri, Sanayii Şeyhleri, Sanayii Çavuşları, Sanayii ve Ehli Tarik Firaşları, Cenaze Peykleri, Ölü Yıkayıcıları, Sıbyan Mektebi Hocaları, Dilenciler Şeyhleri, Şeyhülarasat Esnafı, Talibi İlim, Sadat-ı Kıvam, Hekimbaşı, Kemalan, Tütyacıyan, Macunciyan, Cerrahan, İlaç Şerbetçileri, Külabciyan, Edharı Edviye Esnafı, Bimarhaneciler, Çiftçiler, Bağcılar, Aşçılar, Zerzevatçılar, Ekmekçiler, Yeniçeriler Ekmekçileri, Tuzcular, Lokmacı, Gözlemeci, Simitçiler, Kadayıfçılar, Yeniçeri Sakaları, Sokak Sakaları, Değirmenciler, Uncular, Çalkayıcılar, Kalburcular, Elekçiler, Ukkamlar, Karadeniz Gemicileri, Kalafatçılar, Marangozlar, Urgancılar, Kendirciler, Yelkenciler, Ziftçiler, Puslacılar, Kum Saatçiler, Haritacılar, Dalgıçlar, Dülekçi, Çörükçü, İlçi, Kazlıcı, Kahveciler, Ağıcılar, Kirişçi, Tutkalcı, Esirci Bezirgancıları, Cevahirciler, Elmasçılar, Mühürcüler, Hakkaklar, Sırmakeşler, Büreciler, Tenekeciler, Divitçiler, Pehlivanlar, Avcılar, Yelpazeciler, Sorguçcular, Tavukçular, Kuşbazlar, Bülbülcüler, İpçiler, Dolmacılar, Kapamacılar, Hallaçlar, Kellepuşçular, Zencef Ütücüler, Gömlekçi, Tülbentçiler, Yağlıkçılar, Kazzarlar, Çaldırcılar, Tınancılar, Kolancılar, Kürkçüler, Saraçlar, Kaltakçılar, Tirkeşçiler, Gedelciler, Nükleticiler, Debeciler, Sepetçi, Sandıkçı, Paşmakçılar, Haffaf Tellalları, Haberciler, Buhurcular, Kibrit Bağcıları, Seyyar Attarlar, Şişeciler, İspenciyarlar, Masuran, Oymacılar, Nabılcılar, Alcıbalcılar, Yağlıkçı Nakkaşları, Atlasçılar, Kadifediciler, Daraiciler, Mümeşşimciler, Hilalcılar, Kaşıkçılar, Varilciler, Zilciler, Zerdesçiler, Keresteciler, Mermerci, Löküncü, Su yolcu, Tahta Kurşuncu, Kayagancı, Kurşun örtücü, Tabutçu, Gergefçi, İskemleciler, Kuyucu, Irgat, Lağımcı, Mutrib, Rakkas, Oyunçakcılar, v.s birçokları geçiş alayının emekçileriydiler.

Osmanlıda, geçim yolunu devlet kapısı harici arayarak dükkân açmak, imalathane kurmak serbest değildi. “Gedik” denilen bir etiğe tabi idi ve her lonca sıkı ve müteselsel kefalete bağlanmıştır. Gedik sahibi ölünce dükkân veya imalathane, o işin başında bulunmak, çalışmak şartıyla evladına kalırdı. Evladı yok ise o “gedik” malul addedilir ve lonca tarafından, kendi başına dükkân veya imalathane sahibi olmağa layık addedilen bir kalfaya devrolunurdu. Eski gedik sahibinin veresesine işi terk eden evladına da dükkânda veya imalathane kalan malın, alet ve edevatın değer bedeli ile gediğe takdir edilen bir peştemallik bedeli ödenirdi. Aynı işle meşgul zanaat ehli ve esnaf genellikle bir büyük han içerisinde veya bir çarşıda toplanmış olurdu. Nice zanaatkârların yetişmesi ve yetiştirilmesi temennisiyle.

Volkan Yaşar Berber

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
3583 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.