logo

Söyle Yar Bize Ne Oldu

Söyle Yar Bize Ne Oldu

Şuradan yola çıkıp birkaç İslam ülkesine gideyim, Müslüman kardeşlerimi ziyaret edeyim, hal diliyle de olabilir biraz Arapça biraz Türkçe biraz İngilizce konuşup anlaşayım, tarihi yerleri gezeyim, her memleketin Kuran kokan mescitlerinde namaz kılayım, dua edeyim diye düşünsem herhalde sadece düşünmek, üzülmek ve çaresizlikle baş başa kalır, hayalimden vazgeçer “Söyle söyle yar bize ne oldu, Yine gönlüm derbeder oldu” diye söylenir ve otururum oturduğum yere…

Oysa tam ters yöne batıya doğru yol almak istesem karşıma uçak, otobüs veya kocaman gemi turları; onlarca Avrupa ülkesini görme gezme fırsatı, tarihi yerlerde fotoğraf çektirme, güvenle seyahat etme imkânı veren esenlik bildirileri, kapımıza kadar gelip bize çok uygun ve taksitle ödeme kolaylığı olan fırsatları önümüze sererler. Ah batı ne şeker şeysin sen (!)

Benim coğrafyamda (İslam coğrafyasında) insan hayatının değeri koca bir sıfır haline getirildi. Leblebi, çekirdek gibi ölüyoruz, öldürülüyoruz, bombalanıyoruz. Küçük büyük demeden seher vakti, öğle vakti, gece karanlığında, uykudayken, uyanıkken, bir parkta oynarken, alışveriş yaparken, bir de bakmışız ölmüşüz. Ölen de öldüren de genelde kimlik kartında Müslüman yazan kişi/ler.

Ne tarih ne din ne kan bağı ne kardeşlik ayetleri hiçbir şey durduramıyor modern dünyanın cehalet bataklığında debelenip aklını kullanmayı bilmeyen Müslümanlarını.

Suçlu Batı ve Batılı işbirlikçileri artık eskisi kadar inandırıcı gelmiyor. Emperyalizmin sömürdüğü Doğu diye başlayan cümleler bir kulaktan girip diğerine varmadan yok olup gidiyor.

Ne güvenle inilecek havaalanı kaldı, ne rahatça gidilip okunacak fakülte. Şehirler harabe; camiler, kütüphaneler, okullar, parklar, bahçeler, hayvanlar hepsi yok hükmünde. İnsan denilen canavar kayışı kopardı mı mahvetmediği hiçbir şey kalmaz. Kinini her yere hiç acımadan kusar.

Nerdeyse her on kilometrelik alana bir örgütün düştüğü, mezhepçilik oyununun milyonları etkilediği, sınır karmaşalarının bilinçli olarak çizildiği Bizans entrikalarına benzer İngiliz oyunlarının cirit attığı, küçüğünden büyüğüne herkesin silahla dolaştığı bu coğrafyaya “huzur” sadece birkaç bölümlüğüne televizyon dizilerinde gelir.

Oysa İslam silm; yani barış, teslimiyet; yani Allah’ın dediklerini dinleyen ve teslim olan kişiler, selamet; yani esenlik ve kurtuluş hatta ebedi kurtuluşun reçetesi anlamını içinde barındıran çok anlamlı bir kelime ve insanlık tarihinin tek gerçek dini. Bu yüzden bu yapıya bağlı olan kişiler ilk peygamberlerden beri kendilerini “Ben Müslüman’ım” diye tanıtıyor Kuran’da.

Bir değerli yazarımızın İslam’ı tarifi ne kadar gerçek ve anlamlı ise reel hayatta karşılığı o kadar çaresizlik içersinde. “İslam dünyada barışı yani silm’i ve ahirette ebedi kurtuluşu selameti sağlamak için Allah’a kayıtsız şartsız teslimiyet yoludur diyor” yazar.

İslam barışın, kardeşliğin ve huzurun simgesi olması gerekirken Müslüman’da bir barış gönüllüsü, iyi insan, yardımsever insan, merhamet sahibi insan olması gerekirken maalesef bugün isminin çok uzağında ömür geçiriyor.

Rabbim aklını kullanan kullar içine katsın tüm Müslümanları.

Ramazan bayramınız mübarek, daimi mekânınız cennet olsun duasıyla bitiriyorum.

Selam ve dua ile

Serdar Çil

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2196 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.