logo

SÖZ CANGILI – FUTBOLİZM

Osman Koca

Osman Koca
osmankoca@gmail.com

Yirmi iki faal insanın saha adı verilen yeşil çim üzerinde, içi hava dolu meşin yuvarlağı -ikisi dikey, biri yatay- üç direk arkasına örülü ağlarla buluşturma eylemine futbol deniyor. Bu spora bağlı birtakım kural ve düzenlemeler getirilerek; stadlarda yüzbinlerce, ekran başında milyarlarca insan hipnoz ediliyor. O kadar profesyonel kurgulanmış bir sistem ki bu, üzülenler, sevinenler, kazananlar, kaybedenler, intihar edenler, çılgınca eğlenenler, bahis oynayanlar, hemen herkes bu sporun oyuncağı oluyor. Özelde futbolun, genelde sporun çıkışında yasa dışı bazı eylemlere meşruiyet kazandırma çabası yatıyor. Diğer bir deyişle kanun dışı olay ve olgulara zaman ve zemin hazırlama kurnazlığı. Hükümetlerin seçmenleri kandırma ve oyalama taktiklerinde futbol, başat enstrüman. Bu nedenle millî takım hocasının astronomik maaşı, sporculara verilen primlerin fahiş rakamlara ulaşması tesadüf değil. Sonuçta alan ile verenin de razı olduğu, adına maç ya da müsabaka denen muvakkat bir spor eylemi her kes ve kesimi bir şekilde memnun ediyor(!)            

Bu sporun atası ne İngilizler ne de Çinliler. Tarihi ve kökeni çok daha eskilere dayanıyor. Vaktiyle Eski Türklerin milli sporlarından Çevgân bu sporun kaynağı kabul edilebilir. Orta Asya coğrafyasında Çevgen ya da Çöğen olarak da bilinir. Tarihi milattan öncesine dayanan, Orta Asya Türkleri tarafından at üzerinde oynanan bir tür savaş oyunu bu spora mülhem. Oyun geniş bir alanda, iki takım halinde ayrılmış atlıların, ellerindeki ağaçtan sopalarla keçi derisinden yapılmış topu, karşı tarafın kalesine atmaları esasına dayanır. Kaşgarlı Mahmud’un Divân-ı Lügati’t-Türk’te bahsettiği oyunun amacı aynen ciritte olduğu gibi kişinin at üzerinde hareket kabiliyetlerini geliştirmesini sağlamak ve onu savaşa hazırlamaktır. Orta Asya’daki Türklerin yanı sıra batıya göçen Türkmenler de bu oyunu oynamaya devam etmişlerdir. Osmanlı zamanında Çevgan oynandığı Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde kayıtlıdır. Günümüz Türk Cumhuriyetlerinde kural ve oynanış itibarıyla Çevgana benzeyen Kökbörü namı diğer Kökpar mevcut. Çevgan, tarihi süreç içinde Polo adıyla İngiliz marifetiyle dünyaya yayılıyor.

Birçok buluş ve bilişin temelinde hikmet ve ilim yatar. Ne ki zamanla bu rahmanî ve müstefîd bilgi ve bulguları aslî hüviyetiyle karakteristik dokusundan çıkartan insanlık, kendi arzu ve istekleri doğrultusunda ifsad ve taklide sebebiyet verir. Tümü dünyevî çıkar ve hırsa dayanan bu bozulma ve yozlaşma birçok sorunu da beraberinde getirir. Bu girizgaha şunun için sundum. Bir dostumla sokak arasında karşılaştık. Hal hatır ettikten sonra hoş sohbet arasında millî takım maçlarını izleyip izlemediğimi sordu. Bazan yoğunluktan maç izleyemediğimi söyleyince, alık alık yüzüme bakarak ironik bir dille üstü kapalı vatanseverlik duygularımı sorgulamaya başladı. Tepkisine ilkin anlam veremedim ve yalnız sorguç edasını az biraz sogulayınca gayet ciddî olduğunu anladım. Şu sıralar devletin birinci kanalında gece gündüz, günbegün futbol heyecanı yaşanıyor. Avrupanın birçok ülkesi siyaseti, sanatı, medyası, ekonomisi ile bu heyecana ortak oluyor. Hatta birçok ülke bu müsabakalara ev sahipliği yapmak için tabiri caizse kırk takla atıyor. Kedinin fareyle oynaması gibi mütekebbir ve güçlü ülkelerin karşısına çıkartılan mustazaf ve zayıf ülkeler seyirlik eğlencede çerez niyetine harcanıyor. Bu sayede basiretsiz ve beceriksiz hükümetler günü kurtarma telaşına girerken, dünyanın derin ve gizil güçleri istedikleri ülkelere istedikleri nizamı rahatlıkla getirebiliyor.

Ekran karşısında mankurtlaşan, gömüldüğü koltukta göbeğini kaşıyan, meşin yuvarlağın aldığı pozisyon gereği hop oturup hop kalkan, sevincini de hüznünü de bu spora göre ayarlayan, sıradan bir müsabakayı millî dava olarak algılayan, milyarlarca yoksulun kıt kanaat rızkını gaspederek binlerce varsılın doymak bilmez iştahına meze yapan, rüşvet, bahis, kumar gibi illegal yol ve yöntemlerle haksız malına yine haksız mallar katan sözde insanlar için spor bir geçim ve kazanç kapısı olabilir. Metezori de olsa bunu anlayabilirim. Ama kendini Müslüman sayan, en azından bu minvalde kimlik taşıyan, sözümona İslam ülkesinin müdavim, mücavir ve sakinlerine ne diyelim peki!

Futbolizm; seküler çağın spotif dini oldu artık. Mabedlerine stadyum, kutsal aracına meşin yuvarlak, liderlerine teknik direktör, mümessillerine futbolcu, müntesiplerine seyirci, mukaddes kitabına spor risalesi, kıblesine kale, ibadet süresine doksan dakika adı verilen bu yapay dinin etkisi o kerte büyük ki, bütün dünyayı kasıp kavurabiliyor bir anda. Hükümetler kurup düşürüyor, halkları canından bezdiriyor, toplumları birbirine düşürüyor, yuva yıkıyor, huzur bozuyor, inancı silip süpürüyor.

Modern çağın sahte dayatmalarına karşı daha ne kadar dayanabiliriz bilemiyorum. Bildiğim tek şey batıl argümanlara karşı her daim hakkı savunacak yetiler kazanabilmemiz lazım geliyor. Bunun için de ısrarla, inatla çalışmalıyız. Çünkü müfsid her eyleme bizi tanık tutuyor Rahman. Bunu yaparken de bizden istikamet, mukavemet, direniş bekliyor. Kendisine açık, apaçık taraf olmamızı istiyor. Aksi takdirde ilahî müdahale kaçınılmaz olacaktır. O zaman da iş, işten geçecek; son pişmanlık fayda etmeyecektir.

Etiketler: » » »
419 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Önce kanat taktılar, sonra onları kırdılar

    15 Nisan 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Soru/Yorum, Tüm Manşetler

    Bazen kör, sağır, hissiz ve unutkan olmak istersin.Bazen, bazı yerlerden geçmemiş, bazı insanları hiç tanımamış,Bazı şeyleri yaşamamış, bazen de dünyaya hiç gelmemiş olmak istersin.Sanırım henüz ölmüyoruz ama ne tezattır ki yaşamıyoruz da… Çok şey geliyor dilime, çok şey geçti içimden, gözümden.Sonra "neyse neyse” deyip içime atıyorum hepsini.Anlatsak da bir anlatmasak da.Olsa da boş olmasa da artık bazı şeyler. İnsansızlık çekiyoruz efendim, insansızlık.Tek ve onulmaz, kanayan yara; insansızlık.Sanırım bu kahır ve bu yalnızlık öldürecek...
  • El alem ne der diye yaşamak

    15 Nisan 2025 Aile, Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Sivil Toplum, Tüm Manşetler

    Yazılı ve sözlü kurallar hayatı idame ettirme ve sosyal bilinç açısından önemlidir fakat hangi bilincin ürünü olduğunu bilmediğimiz örf ve adetlerimizin de bir kısmına yazılı kanun gibi sıkı sıkıya bağlanmanın ne denli doğru olduğunu düşünmekte fayda var. Birkaç örnekle açıklamak gerekirse; - Yaklaşık 20 yıl öncesine kadar, yuva kuran genç kızlarımıza uygulanan tarife; Gelinliğinle gidiyorsun, kefeninle çık. Kocadır döver de sever de (başkasını da sevebilir) sen kocana sahip çık, yuvayı dişi kuş yapar. - Eve misafir geldiğinde el öpm...
  • Gayretsiz Tevekkül Olmaz

    16 Mart 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Onlarca duygunun, binlerce kelimenin arasında kendimizi kaybettiğimiz, kendimize teşhis koyamadığımız zamanlarda, okuduğumuz bir cümle gelir ok gibi saplanır kalbimize. Sanki bizden önce birileri bizim yaşadıklarımızı yaşamış ve bizim duygularımızı dile dökmüştür. Kalan bütün edebi cümleler o an için anlamsızdır. Öyle ki idrak kapanır düşünme, algılama, karşılaştırma yetisini kullanmak istemez insan. Çünkü kolaydır acımızı bir başkasının tecrübesinin gölgesine saklamak. Duygu durumumuz değiştikçe isabet eden, yön veren cümlelerde elbette...
  • Acı geçer ama acı çekmiş olmak geçmez

    08 Ocak 2025 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    Fazla düşünmek öldürür, fakat düşünmemek daha fecidir. Ortası ise olayları, kavgaları, kargaşayı, anıları ve hatıraları yeterince, yerli yerince bırakmaktır. Elbette ki acı geçer ama acı çekmiş olmak geçmez. Çok irdelemek, çok peşine düşmek aynı düşüncelere veya bir olaya fazlaca saplanmak, takılıp kalmak sorunları çözmüyor, aksine daha fazla sorun yaratıyor. Daha geriden, daha sakin ve objektif bakıldığında zihin daha rahat seçip, daha doğru ayırt edebiliyor yaşamı ve olayları. Akabinde çoğu şey, hiç bir şey gibi geliyor. İnsanın gönlü ...