logo

SUBLİMİNAL SİSTEMİN MİMARLIĞI

SUBLİMİNAL SİSTEMİN MİMARLIĞI

Günümüzde yaşanılan hala çağdaşlaşmaya, halkla bütünleşme mayası oluşturulamamış zihinlerle, ileri hareketin tam sonuçlarını alamayız. Birileri AB’yi mi eleştirmiş, ABD aleyhine mi konuşmuş, ulusal değerlere sahip mi çıkmış? Yabancı çevrelerle ortak çıkarlar çerçevesinde işbirlikçileriyle hareket edenlerin sonu elbet hüsran olacaktır. Yabancıları kollayan, Türklere zarar veren girişimlerde bulunur. Ne talihsiz bir halkız ki bu tutum her kesimden muhtelif odaklarca da kabul görmüştür. Ekonomik krizlere sürekli sokulmaya çalışılan ülkemizde kaynaklarımız her defasında yabancılara akıtılmıştır ki bu üzücü gelişmelere önlem alabilme kabiliyetine daha yeni yeni kavuşmaktayız.

Sömürgeci devletlerce hedef ülkenin insanlarının önceden kararlaştırılan duygu ve düşünceleriyle biçimlendirilerek yönlendirilir. Aydınlarımızca subliminal yabancı hayranlığı ve teslimiyetçiliği geniş bir çerçeve içinde yeni kuşaklarımıza bulaşıcı şekilde yaygınlaştırılmaktadır. Emperyalistler, O ülkenin geleceği üzerinde söz sahibi olabilecek kişileri, kendi ülkelerinde eğiterek istediği kalıba sokar. Bu arada da geniş bir propaganda faaliyeti başlatır ki halkın kendi ideolojilerini benimseyecek, çıkarlarını koruyacak şekilde yoğurmak için.

Söz konusu dünya mimarlığının nihai hedefi tek dünya devletini kurarak sömürgeci kaynaklarının yalnız kendilerine akıtılarak istifade edilmesi hedeflenmiştir. ABD eski Dışişleri Bakanı CFR üyesi Henry Kissinger 1993 yılında yazdığı NAFTA ile ABD, Nihayet Yeni Dünya Düzeni’ni kuruyor başlıklı makalesinde “Bu klasik bir ticaret antlaşması değil yeni uluslararası sistemin mimarlığıdır.” Sadece IMF adı altında aşırı borçlandırılarak çaresiz kalmış ülkelere yıllarca dayattıklarına bakmak bile işin içinde ne şekil bir mimarlık olduğunu açıkça göstermektedir.

Emperyalist sömürgeci kişiler 1913 yılında Amerikan Merkez Bankası Federal Rezerv’i kurarak Amerikan dolarını basmayı ellerine aldıktan sonra 1921 yılında CFR yani Dış ilişkiler Konseyi kurumunu oluşturarak o günden bu zamana kadar tüm ABD Başkanları, Dışişleri Bakanları, Hazine Bakanları sürekli bu kurumdan çıkmıştır ki sürdürülebilinir sistemin kemik çatısı konumunu sağlayabilmişlerdir. Sonrasında yine bu gizemli şahıslarca 1944-45 yıllarında Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası ve IMF, 1954 yılında Bilderberg organizasyonu, 1973 yılında Trilateral Komisyonu, 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü kurularak günümüzde sistemlerini halen canlı tutmaktadır.

Bu örgütler sömürgelerine mantar gibi sızdırılarak fikirleri aşılandırılarak gözle görülemeyen birtakım siyasi politik oyunlarla hedeflerine ulaşmalarının sağlanması için öngörülen büyük yatırımlar daha sonra fevkalade şekilde geri dönüşü uzun vadede katlarca geri sağlanır.

Toparlamak gerekirse esasen “tek dünya devletine geçiş süreci” olarak nitelediğimiz “karşılıklı bağımlılık’” da bir kandırmaca olup çoğunluğunun iradesini aşındırmak gayesiyle ileri sürülmüştür. Oysaki mimarlar hem kapitalizmin hem komünizmin hem de demokrasinin içinde her zaman vardılar.

Kalın sağlıcakla.

Volkan Yaşar BERBER

215 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.