logo

TÜRK SAĞ SEÇMENİ VE TROLLER

TÜRK SAĞ SEÇMENİ VE TROLLER

Türk siyaset tarihin omurgasını oluşturan 1950 sonrası siyaset sahnesinde yer alan sağ siyaset, bu dönemlerde ağır bir süreçten geçiyor.

Parti eksenli olağanüstü değişikliklerin olması ayrı bir konu. Birde sağ seçmenin zihin ve fikir yapısını ârafta bırakan muazzam kaotik süreci hep birlikte görmüş olacağız. Seçmen zorla tercih noktasında bir yere sevk edilmek istenmektedir.

Her defasında birkaç tercih arasında sıkıştırılan, bir partiye oy verdiğinde diğer partililer tarafından tu kaka edilen, sürekli verdiği oyun haklı olduğunu izah etmek zorunda olan büyük bir camia olan sağ seçmen korkunç bir sona doğru ilerlemektedir.
Bu süreç geriye doğru Menderes’e kadar gitse de 1970 sonrası 2000 yılına kadar, sağ seçmen açısından dominant karakterler, her biri kendi içinde seçmeni etkileyen şahsiyetler olarak DEMİREL, TÜRKEŞ, ÖZAL ve ERBAKAN arasında tercihe zorlanmıştır. 
Bu süreç ortama ülkenin otuz yılına mâl olan bir döneme tekabul eder.

Kitleleri parçalayarak yekpare olmayan bir sağ seçmen profili ortaya koymuştur.
Bu süreç ikibinli yıllara kadar bu şahsiyetlerin ağırlığı ve rekabeti ile suregelmistir.

2000 yıllardan sonra sağ blok ERDOĞAN etrafında toplanarak ilk defa yekpare bir görüntü ortaya koymuş Erdoğan’ı tek başına iktidara taşımıştır.

18 yıllık kesintisiz Erdoğan iktidarından sonra asıl incelenmesi gereken sağ seçmenin ve iktidarının geldiği noktadır.

Menderes’ten Demirel sonrasına kadar sağın en etkin siyasetçisi Erbakan, sağ blokta hiç şüphesiz en etkin figür olmuştur.

Biraz incelemeye çalışalım.

Hadi Demirel-Erbakan tercihinde ki sağ seçmenin kendini ifade edebileceği ayrışma zeminini görmek mümkün.

Peki, Özal-Erbakan mukayesesinde tercih yapmak zorunda kalan sağ seçmenin arada nasıl sancılar çekebileceğini tahmin edebiliyor musunuz?

Türkiye’de siyasi tercihler itikadi tercihler gibi algılanır. Kime oy verdiğiniz sizin hayat görüşünüzü ortaya koyar ve komşuluklar ilişkiler maalesef ki çoğu zaman bu tercihler üzerinden şekillenir. Yahu ben siyasi olarak sağcı olsam da yaşadığım semtteki solcu bir belediye başkanına iyi iş yaptığı için oy verebilirim diyen sağcı bir seçmen neredeyse bulamazsınız. Bu sol seçmen içinde hemen hemen aynıdır. Türkiye’de seçme biçimi inanç temellidir.

Biz, yine sağ seçmenin bunalımlı süreçlerine geri dönelim!

Gelelim sonraki süreçlerdeki duruma, bu daha bir şey değil diyeceğimiz dönemlere. Asıl zorda kalan zavallı sağ seçmenin sancılı süreci bundan sonra başlıyor.

Süzüle süzüle, elene elene tercihleri zorlanan, iradeleri sürekli iki tercih arasında sıkıştırılan Türk sağ seçmenin, acımasız bir sürece asıl şimdi geldiğini görmek çok zor değil.

Mikro düzeyde hiç bu kadar parçalanmamış sağ siyaset, bundan sonraki süreçte çok şeylere gebe.

Biraz yakından inceleyelim.

Milenyum yılından sonra çok radikal bir fikri çatışma zeminine evrilen sağ seçmeni AK Parti ile Saadet Partisinin, onun efsane liderinin arasına sıkışıp kalması süreci, en sancılı süreçtir. Çünkü Erbakan yaşarken partisi % 10’un üzerinde oy alırken, bu birikimi alıp giden bir yapının kalanlar için nasıl bir sancı ürettiğini görmek çok zor değil elbette.

Kalbinde Erbakan sevgisi taşıyarak, değişen dünyanın şartlarına daha uygun olduğunu düşündüğü, tercihini ezilmiş sağ halkların sesi olarak gördüğü Erdoğan’dan yani siyaseten AK Parti’den yana kullanan milyonlarca sağ seçmen enerjik ve popülist bir sürecin ilk defa gururunu yaşadı. Çünkü ilk defa bir sağ blok oluşmuş ilk defa sağ seçmen tek başına iktidar olmuştu. Bu şüphesiz büyük bir başarıydı.

Yenilikçiler olarak sahneye çıkan Erdoğan, Arınç, Gül, Şener gibi Erbakan’ın döneminde her biri bakanlık yapmış isimler, siyasi kalkışmada Erbakan’a kazan kaldıran, Erdoğan’ı yalnız bırakmayan isimlerdi. Her biri öznel ağırlığı olan lider vasıflı siyasilerdi hiç şüphesiz.

Türk sağ seçmeni bu yenilikçi kanadı çok sevmişti. AK Parti bu isimlerle muazzam bir başarıyla meclise giren iki partiden biri olmuş Türk siyaset tarihinin en uzun iktidarı olma unvanını da ayrıca kazanmıştı.

Fakat ilerleyen süreçte mazide Demirel, Özal ve Erbakan arasına sıkıştırılan sağ seçmen mikro parçalanmayla sürekli bir tercih arasında bırakılmaya devam edecekti.

Önce Abdullatif Şener partiden koptu. Ağır konuşmalar yaptı. Parti kurdu, fakat başarı yakalanamadığı için CHP seçmeni olarak silinip gitti.

Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını nasıl devrettiğini herkes hatırlar. Erdoğan’la arasında soğuk ve sessiz bir sürecin halen devam ettiğini görmek mümkün.

Seçmen olup bitenlerden bir mana çıkartamıyor ama sürekli her gidene rağmen büyük güç, Erdoğan’ı yedirmemeye yemin ediyor, güç çizgisini bozmuyordu.

Birde küçük muhalefet olarak yıllardır varlığını sürdüren Milli Görüş serüveninin ev sahibi
Saadet Partisi’ni de seçmen açısından incelemek gerekiyor!

Önce Erbakan’a rağmen Numancılar sahneye çıkmış Saadet Partisi’ni ikinci kez bölmüştü. Erbakan-Erdoğan derin muhalefeti yetmiyormuş gibi küçük sağ seçmen, bir umut diye kurulan HAS Parti ile saadet arasına sıkıştırılarak, küçük partinin büyük bir umutla çoğunluğu çekip HAS Parti sürecine yönelttiği bir umut hevesini yeniden yok etmişti. Sonrasında Numan beyin Erdoğan’ı ziyaret etmesinden hemen sonra yeni bir süreç başlatılmıştı. 

Numan Kurtulmuş daha muhabbetin sıcaklığı gitmeden evden çıkar çıkmaz HAS Parti’yi kapatıyoruz, meğersem kimse Karun değilmiş söylemleriyle şarteli indirmesi yep yeni bir sürpriz olarak tarihteki yerini almıştı.

Saadet Partisi’nden Has Parti’ye geçen tüm illerde AK Parti kayığına binememiş Saadet Partisi’ni ağır eleştirmiş sağ kitleler sukutu hayale yeniden uğramıştı.

Numan Kurtulmuş Türk sağının yavru muhalefetinin umutlarını böylece yeniden suya düşürmüştü.

Seçmen açısından şöyle bir düşünün; Erbakan-Erdoğan-Numan arasına sıkışmak.

Sonrası çok daha vahim!

Fatih Erbakan’ın rahmetli Erbakan sonrası partiden ailecek ihracı ve kurduğu Erbakan Vakfı ile başlayan siyasallaşma, küçülen sağ muhalefette ayrı bir seçmen travmasını da beraberinde getiriyordu. % 2’lik bir tabanın yirmi yıldır nasıl bir cendereden geçtiğini ayrıca incelemek gerekiyor!

Erdoğan’ın fikri zeminde Milli Görüş söylemlerinin en büyük parçasını elinde tutarak Milli Görüş geleneğini baskılaması, derin ihtiyar heyetinin başı Oğuzhan Bey tarafından kontrol altında tutulan Saadet Partisi tabanının psikolojik hali, Has Parti seçmeninin o büyük kavgalardan çıkıp umut olduğu bir dönemde birden AK Parti’ye evrilmesi, Fatih Erbakan’ın babasının partisini terk ederek yeni bir siyasal akım başlatmasının da sağ seçmenin zihin yapısını nasıl dumura uğrattığını görmek zor değil.

Sağ seçmen bloğunda MHP’yi de incelemek gerekiyor!

Sağ seçmen dünya tarihinde belki de kitaplara konu olacak bir sınavlar silsilesi içinde muazzam bir sabır ile sandık sınavıyla ilerlemeye devam ediyor.

Gelelim son viraja. Burası tam bir muammaya dönüştü.

Türk siyasetinin bir akıl tarafından ikili bloklaşmaya icbar edilmesi, sağ seçmenin zihninde derin yaralar açmıştır. Bloklaşmanın sağı daha da güçlü kılacağı düşünülürken sağ seçmenin sol seçmenle kucaklaşması belki de hiç hesaba katılmamıştır.

Türkiye’de ilk defa sağ seçmenin bir kısmı siyasal baskı sebebiyle sol kesime oy vermiştir. Bu da ayrı bir incelme konusu!

Ahmet Davutoğlu, danışman, bakan, başbakan iken Bilge Kral sempatizanlığı içindeyken birden bire kötü ve hain adam konumuna sokulmuştur. Güçlü gövdede kalan seçmen tarafından ağır suçlamalarsa maruz kalsa da sevgi besleyen bir kesim de onu bağrına basmış parti kurmasına destek vermiştir.

Yine yeni bir bölünme sağ için.

AK Parti tabanındaki büyük bir kesim ihanet içinde görüyor giden, ayrılan ve küsen herkesi. Oysaki onlarda büyük düşünce eksenli bir yapıdan kopmuş değil miydi yıllar önce!

AK Parti yola çıktıklarının neredeyse tamamını ihanet ile suçlamıştır. Bu da ayrı bir inceleme konusu!

Giden eski AK Partili siyasiler şehirde insan içine çıkamıyor son zamanlarda. Giden herkes hainlikle ve davaya ihanetle suçlanıyor. Seçmen de ne yapacağını şaşırmış vaziyette.

Fatih Erbakan parti kurduğu için küskün muhalefet Saadetçilerin hedefinde. O da siyasette yer edinmek için AK Parti’ye saldırmak zorunda. Bu sefer de AK Parti seçmeninin hışmına da maruz kalmayı göze almak zorunda. İşi oldukça zor!

Çember daralıyor.

Ali Babacan da bu sırada yeni parti kurarak topluma DEVA olacağını düşünüyor. Söylemleri yabana atılmayacak düzeyde.

Seçmen yine bunalımda, kime ne diyeceğini şaşırıyor.

Gidenlerin birçoğu ihanetle suçlanıyor. Kalanlar radikalleştikçe radikalleşiyor.

Seçmen bunalımda.

Babacan bir TV programında acemi siyasi tavrını ortaya koyarak; Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın karşısına millet ittifakının adayı olarak çıkması sürecinin kilit adamı olduğunu söyledi.

Sağ seçmen yine bunalımda. Seçmen neye uğradığını şaşırmış vaziyette. Bu nasıl bir tercih Allah’ım diyor kendince.

Bir sağ seçmen olarak MHP tabanını da ayrıca incelemek gerekiyor. Onlar da sağ muhafazakâr seçmenden farksız değil.

Lider eksenli bir akımın temsilcileri olarak birden AK Parti’ye evrilmelerinin henüz travmasını atlatmış görünmüyor.

MHP’nin sert muhalefet sonrasında 15 Temmuz darbesini milat kabul ederek başka bir kulvara girmiştir. AKP ve MHP yakınlaşması muazzam bir vuslatla hayatiyetini devam ettiriyor.

Bu tarafta da seçmen açısından işler oldukça karışık.

Yıllarca Erdoğan’ı ihanetle suçlayan ülkücü seçmen, Erdoğan’a “devlet ebet müddet” esasınca sahip çıkmaya zorlanıyor.

Zorlanamayanlar da bir taraftan İYİ Parti’yi kurup başka bir sağ muhalefet bayrağını açtı ve hızla ana muhalefet sürecine doğru ilerliyor. İYİ Parti de bir sağ seçmen sürecinin içinde. Yani bu tarafın seçmeni de oldukça zor durumda. Çünkü diğerleri gibi onlar da ihanetle suçlanıyor.

Tabanındaki dostluklar tıpkı AK Parti ve Milli Görüş tabanında çatışmaya döndüğü gibi bu tarafta da aynı görüntüyü yansıtıyor.

Son seçimler çok şeylere gebe. Seçmenin bu denli irite edildiği, sağdan sola geçtiği, soldan sağa geçtiği, dün hain olanların bugün kahraman, bugün kahraman olanların yarın hain olabileceği muazzam çelişkiler yumağı.

Sağ seçmen aklını kaybetmediğine dua etmeli aslında! Böyle bir baskı ve mobbing, dünyanın hiçbir yerinde öyle tahmin ediyorum ki yoktur.

Evet, sağ cenahta işler oldukça karışık. Sol seçmen de bunalımda. Onlar da sağcı olmakla, İYİ Parti’nin şemsiyesi altına girmekle suçluyor partilerini!

Şimdi bir de rabia, ülkücü, mukaddesatçı, akılcı ve garip ilişkiler sarmalının içerisin de Sedat Peker çıktı ortaya başka bir telden saza vurarak. Sağ seçmen; AKP, MHP, İYİ, DEVA, SAADET, YENİDEN REFAH, GELECEK Partileri arasında param parça edilmişken!

Şimdi birde Sedat Peker söylemleri ile zihni allak bullak edilen seçmen profili olmaya icbar edilmiş vaziyette.

Allah kimseyi bu kadar zor süreçten geçen bir seçmen konumuna sokmasın!

Türk sağ seçmeni ağır imtihandan geçiyor.

Fatih Alim DAŞPINAR

344 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.