logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-21

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-21

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-21

BAĞDAT-1

Binbir gece masallarında anlatılan Bağdat’a, gelin birlikte bir bakalım. O Bağdat’ı kimler ve ne şekilde imar ve mamur etmiş. Aslında o dönem Arapların altın çağı olarak yıllarca bize anlatıldı. Abbasiler döneminde Arap düşünürlerin büyük başarılarını tercüme ve dolayısıyla da muhafaza edilmiş yunan klasik metinleri sayesinde elde ettikleri düşüncesi hâkimdir. Daha sonra batıya intikal edecek olan bu metinler batının asırlar süren durgunluğundan kurtularak Rönesans ateşini alevlendirmesine yardımcı olacaktı.

Bu kanaat batılı yazarların genel bakışıdır. Yunan klasiklerinden faydalanmak için Arap tercümesine niye ihtiyaç duysunlar ki?

Oysa doğru olan şudur. Türkistan’da 8.asırda başlayan 12.asırda zirve yapmış olan Türk aydınlanması hep karartıldı. Bu kafa karıştırıcı söylemde roller biraz Arap Abbasî’ye, biraz da yunan klasiklerine bağlanmaktaydı.

Gerçek olan ise Yunan klasiklerini tercümesini yapan Türklerdir. O tarihte Arap dünyasının böylesi bir aydın kesimi zaten yoktu.

Bir diğer realite de şuydu: Yunan klasikleri o tarih için zaten yeterli değildi. Eğer yeterli olsa idi niçin kendi dilinde olan metinleri anlamak ve uygulamak için başka bir milletin insanına ihtiyaç duysunlar?

Gerçek olanı iyi anladık umarım.

Yunan klasikleri yetersiz.

Konuyu doğru ve samimi anlamak için, Türkistan’da kurulan yüksek medeniyet yakın tarihe kadar ya yok sayılmış. Ya bulunamamış ya da bir maksatla karartılmış. Ben en son kısma inananlardanım. Sebebini ilerleyen her bölümde daha iyi göreceğiz.

Batıya ilim ve yüksek teknoloji Türkistan Türkleri tarafından önce kendi coğrafyasında yaşanır. Daha sonra Abbasiler döneminde Arap coğrafyasına oradan Akdeniz havzasına, en son olarak ta tüm Avrupa ve batıya taşınır. Arap Abbasi devleti için olsa olsa taşıyıcılık üzere olduğu konuşula bilinir.

Şimdi bunu biraz daha açalım.

Sizler de bilirsiniz ki bir perspektif resme baktığınızda, bakan kişi en yakındaki nesneyi büyük görür. En uzaktaki nesne ise küçük görünür. Onun için batılı yazarlar önce Arapları görmeyi yeğlediler. Sonra Orta Asya Türkistan’ına baktılar. Bunun birçok sebebi vardı. Benim kanaatim batılılar Türkleri tanıyorlardı. Ancak kadim düşmanlıkları bunu itiraf etmeye izin vermiyordu.

Emevi Devletinin büyük zulmü ile uğraşan Türkistan halkları ki çoğunluk Türklerdedir ve idare de onlardadır. Halife Mansur ile başlayan süreçte Mansur’un ikna metodu ve barışçıl tutumu Türklerin hem İslam’a girmelerini sağladı hem de Abbasi hilafetinin ana omurgasını oluşturmasını sağladı. Aksi bir tutumda Abbasi ailesinin bunu başarması mümkün değildi.

Türkler önce ordu ve askerde, sonra ilim ve bilimin taşınmasından sonra ise tüm Abbasi halifelerinin baş vezir ve vezirlerinin Türklerden olmasına, Ayrıca, burası çok çok önemlidir: İktisadi hayatın neredeyse tamamını kontrol altına almasına, hilafet bizzat izin verdi. Aksi zaten mümkün de değildi.

Demem o ki Abbasi hilafeti dâhil (her alanda) ve daha sonra ki İslam âleminin yegâne başrolünde Türk milleti vardır.

Beni bilenler bilir. Bir yerde konuşmacı İslam medeniyeti dediği zaman hemen itiraz ederim. Doğru tanım şudur. Türk İslam Medeniyeti demek gerekir. Neden böyle dediğim ilerleyen bölümlerde daha iyi anlaşılabilmesi için bu yazıyı yazıyorum.

Dinin medeniyeti olmaz. Medeniyet insanın aklı ile ulaşabileceği bir seviyenin adıdır. Din ise Allah (c.c.) ile kulun arasındaki tüm ilişkilerin genel adıdır.

Dinin kısaca tarifi ise AHLAK demektir. Kişiseldir.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
1004 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.