logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-40

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-40

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-40

İbn-i Sina, Biruni ve Kâinat

İbn-i Sina’nın eğitimindeki en büyük eksiklik karakter meselesiydi. 997 de emir Nuh’un ölümü ile İbn-i Sina’nın babası ortada kalmıştır. Ama Saray devreye girerek, birçok hediye ile kabiliyetli oğlu içinde bağışlar göndermiştir. Çocukluğundan bu yana şımartılan ve pohpohlanan İbn-i Sina ömür boyunca sürecek bir kibrin kapanına kısılacaktır. 37 yaşındaydı, ama tevazuyu kazanamamıştı. Yenilmez olduğu inancı İbn-i Sina’yı asabi kılmıştı. Bu özellikleri Natili’nin Ebü’l Ferec isimli bir talebesiyle yaptığı mektuplaşmada görünür.

Ebü’l Ferec hem Latinceye hem Yunancaya hâkim olan bir hekimdi. “El Kuvat Tabiyye” (Tabii kuvvetler) adlı bir eserin sahibiydi. Ferec Bağdat’taki bir Hristiyan Piskoposun kâtibiydi. İbn-i Sina, Ferec’in tıpla ilgili kısımlarını kabul etmiş fakat felsefi fikirlerine insafsızca eleştirmiştir.

Ferec de bu eleştirilere karşılık verince, İbn-i Sina da kendisine reddiyeler yazarak hakarette bulunmuştur. Kısa bir süre sonra esaslı bir itiraz yükselmiştir. Bu itirazın sahibi İbn-i Sina’dan 11 yaş büyük olan El Biruni’dir. Çünkü Biruni de çok ünlü ve saygındı. Birbirlerine eş değer âlimlerdi. Her ikisi de kendilerini bütün ilimlerin üstadı olarak görüyorlardı.

Biruni, Harezm’in yeni başkenti Ürgenç’e yeni taşınmıştı. Ürgenç’te hem Natili’den hem Ferec’ten İbn-i Sina hakkında bilgi almıştı. Kendisine 18 soru göndererek İbn-i Sina’yı sınamakla işe başlamıştı. Bu sorular ve cevaplar uzar gider. Bu aslında o dönemin entelektüel derinliği açısından çok önemlidir.

Şimdi bu yazışmalara bakalım. Biruni ile İbn-i Sina arasındaki bu mektuplaşmalar eşsizdir. 998 ila 999 yılları arasında devam etmiştir. Düşüncenin iki genç devi felsefe ve bilimin en temel meselelerinde birbirine girmiştir. Toplamda 50 soru ve cevap vardır.

Bir kaçına bakalım.

Mektuplaşmada bilim adamları ve felsefecilerin dar çemberi dışında kalanlar için hayata dair oldukça önemli meseleler vardı. İbn-i Sina’nın temsil ettiği ilk taraf; akla, hayati bir rol biçiyordu ancak vahye karşı gelme salahiyeti vermiyordu. Bu yaklaşım araştırmaya ve deneyimlemeye müspet yaklaşsa da günün sonunda mantığı ve dili her şeyin üstüne koyuyordu.

Biruni’nin temsil ettiği ikinci taraf ise hayata dair büyük sorulara cevap bulabilmek için ilham ya da vahiyden ziyade gözleme, deneyimlemeye ve matematiğe bel bağlıyordu. Biruni aklın ve inancın alanlarını keskin bir şekilde ayırıyordu.

1956 senesinde İngiliz Bilim adamı ve romancı. C. P. Snow, Cambridye Üniversitesinde bir ders verir. “İki kültür bu!” isminde bir de kitap yayınlar. Kitabında bilim (matematik de dâhil) ile beşeri ilimlerin (felsefe ve metafizik de dâhil) dünyalarının birbirlerinden uzaklaştığını ve bu artan entelektüel ve ahlaki uçurumun modern medeniyet için tehdit arz ettiğini savunuyordu. Bin sene önceki bu kavgayı da sorunun geçmişi olarak ortaya koyar. Snow ve şöyle der. Bu iki kültürü rakip olarak değil, yan yana konulması söz konusudur der. Meselenin metafizik üzerine inşa eden filozof ve karşısında matematiğe güvenen bilim adamı.

Mektuplaşmadan sonra herkes kendi yoluna gider. İbn-i Sina tıp ve metafiziğe, Biruni ise gökbilimi ile fizik ve sosyal bilimlere eğilmiştir. 999’dan son Samani Emiri Muntasır Buhara’dan sürülmüştür. 1004 ise Samani Devleti yıkılmıştır.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

843 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.