logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-52

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-52

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-52

Karahanlılar dönemi.

Bu dönemi kültürel gerileme çağı olarak iddia eden Rus tarihçi Wilhelm Barthold’dur. Karahanlılar dönemini, bir kültürel gerileme dönemi olarak görür. “Hükümdarların iyi niyetlerini rağmen Krallığı Han ailesinin şahsi mülkü gören bakış açısı (kaçınılmaz, bir biçimde) tarımın, ticaretin ve sanayinin de en az entelektüel kültür kadar gerilemesine sebep olmuştur” der.

Wilhelm Barthold, Türkistan tarihi, Türki halklar ve Türkistan mucizelerine değindiği kitabında aslında kendisi ile çelişiyordu.

Kaşgarlı Mahmud’un yazdığı Divan-ı Lügati’t Türk kitabından bir nüsha günümüze ulaşmıştır. İstanbul’dadır. Barthold’un kitabı yazıldıktan bir süre sonra 1917-1919 yılları arasında Divan-ı Lügati’t Türk neşredilmiştir. Yusuf Has Hacip’in 3 nüshası vardır. O da bir kuşak sonra neşredilmiştir. Barthold’un bunlardan haberi yoktu.

Karahanlılar dönemi bir kültürel gerileme dönemi olarak görülsün veya görülmesin, bu yıllardaki yaratıcı hayatın karakteri ve örgüsü yeniden incelemeye değerdir. Matematikçi, gök bilimci, hekimler veya kimyacılar yetişmemiş olabilir fakat başka alanlarda önemli başarılar elde etmediği manasına gelmemektedir.

Bu konu ile alakalı ancak daha bütüne ait bir bakışım ve görüşüm var. Biz Anadolu Türkleri olarak tüm enerjimizi Osmanlılar dönemine azda olsa Selçuklu dönemine ait çalışmalar ile sınırlarız. Bu niyedir hiç anlamam. Oysa ben Türk tarihinin ta Sümerlerden itibaren çalışılması gerektiğine inanırım. Bu bütünsel bir bakıştır. Böyle olursa tüm Türk devlet ve siyasi yapılarının incelenerek gereken ilhamın ve derslerin alınması gerektiğini düşünürüm. Hun Hakanı Mete de bizimdir, Timur da bizimdir, Şah İsmail de bizimdir, Babür Şah da bizimdir. Roma’yı kuran Etrüskler de bizimdir, Truva savaşlarındaki Troyalılar da bizimdir, Oğuz Kağan (Zülkarneyn) de bizimdir. Tüm bunlara sahip çıkarsak inanıyorum ki bugüne dair başka bir sözümüz olacaktır.

Konumuza geri dönersek, Karahanlılar göçebe olmalarına rağmen mimariye ve inşaat sanatlarına destek olmuşlardır. Semerkand’daki Hisarı ele geçirir geçirmez süslü kahverengi, mavi beyaz ve yeşil renklerle, bitki desenleri barındıran girift ve üzerinde çalışılmış resimlerle süslü, çok sayıda köşkler inşa etmişlerdir. 2002 yılında tesadüfen keşfedilmiş olan Karahanlı dönemine ait daha ne kadar freskin kayıp olduğunu merak edilmektedir.

Başkenti Uzkend için türküler yakılmış. Uzkend’den “Ruhlarımızın kenti ve bizim özel kentimiz” diye bahsedilmektedir.

Bu zarif ve sofistike binaların diğer başkent olan Balasagun’u da süslediğini görmekteyiz.

Çok sayıda arkeolog ve filoloğun bulguları özetlendiğinde, Karahanlıların merkezinin Kırgızistan’ın bugünkü başkenti Bişkek’in 80 km. doğusunda Çuy nehri vadisinde yer alan Burana’da olduğu kesindir. Diğer ihtimali teşkil eden Ak Beşim 60 km. daha kuzeydedir. 1961’de burasının 6 ila 9. asırlarda parlayan ama Karahanlılar döneminde sönmeye başlayan ticaretin ve üretimin devasa merkezlerinden olan Suyap (Ordu Kent) olduğu tespit edilmiştir. Balasagun da Suyap da bugün bizim çok kültürlü dediğimiz merkezlerdendi. Suyap’ta, Hristiyanlara ait 2 kilise, Zerdüştlere ait tapınaklar ve Budistlere ait 2 adet manastır vadı. Balasagun’da ki ana camide olmak üzere -düz arazisi olan bu şehrin- yok edildikten sonra keşfedilmeyi ve kazılmayı bekleyen çok büyük bir tarihi vardır.

İnşallah bir gün tüm bu kazıları ve araştırmaları Türkler yapar. Sahi bu işleri niçin hep batılı ve Doğulular yapar?

Aradıkları tarihin tamamı Türk milletine ait!

Sizce niye?

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
885 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.