logo

ÜÇ BEŞ HÜRRİYET KAHRAMANININ! ANATOMİSİ

ÜÇ BEŞ HÜRRİYET KAHRAMANININ! ANATOMİSİ

ÜÇ BEŞ HÜRRİYET KAHRAMANININ! ANATOMİSİ

Nevi şahsına münhasırdır bizim tarihimiz ve de tarihçiliğimiz. Belli bir kronolojisi, tasnifi, tenkidi hatta çoğu zaman kaynağı bile yoktur,  bize dayatılanların. Kimilerine göre kahramanlık da ucuzdur, hainlik de. Kimilerine göre ise kahramanlık da pahalıdır hainlik de.

Kasım ayı vesilesiyle çünkü kasım ayında vatanlarından kaçan hürriyet kahramanlarımızı yazmak istedim. Hem de ne kahramanlıklar; yıl 1908 Aylardan temmuz Makedonya dağlarında eşkıyalık eden, namusu gibi koruması gereken devletin kasasını soyarak dağları mesken tutan kahramandır! Resneli Niyazi Bey.

7 Temmuz 1908’de Selanik’te uzun süre balkanlarda çetelerle mücadele eden Şemsi Paşa’yı şehit eden İttihatçı Atıf Bey de hürriyet kahramanlığından yeterince nasibini almıştır.

Şehzade Yusuf İzzettin Efendi’yi intihar süsü vererek şehit ettiren belki Son dönem Osmanlısında hürriyetin en büyük kahramanı! Enver Paşa’yı da unutmayalım.  Harbiye Nazırı Nazım Paşayı şehit eden İttihatçıların tetikçilerin Yakup Cemil’de hürriyet kahramanıdır tarih simsarlarımıza göre.

Ya Talat Paşa’ya ne demeli. Balkan savaşlarında yenilmemiz için Edirne’deki birliklerimiz içinde girerek askerlerimize “Sizler Anadolu askerisiniz, bırakın Trakya’yı Trakyalı askerler savunsun” diyerek askerin şevkini kırmıştır. Çünkü savaş kaybedilirse Bulgarlar İstanbul’a kadar gelirse mevcut İtilaf ve Hürriyet hükümeti düşer ve İttihatçıların iktidar yolu açılmış olur. Son dönemin kudretli sadrazamlarından Talat Paşa ne kadar da büyük hürriyet kahramanıymış vay be!

Gelelim üçün üçüncüsüne Bahriye Nazırı,  ittihatçıların Barbaros Hayrettin’e rakip gösterdiği Cemal Paşa Filistin cephesinde terör estirmiş, yüzlerce Arap aşiret reislerini idam ettirerek Arap kıyamına sebep olmuş gerçekte büyük bir melunken ittihatçı olması onu Hürriyet Kahramanlığı koltuğuna oturtmuştur.

Şimdi yeniden dönelim bir numaralı Hürriyet Kahramanımız Enver Paşa’ya. Saraya damat ama arkasına aldığı ittihatçı güçle sarayın dolayısıyla imparatorluğun bütün iplerini ele almış, padişah dâhil herkesin canı, Paşanın iki dudağı arasındaki söze bağlıydı. Bir yandan balkanlardaki Bulgar ve Makedon terör örgütlerine karşı kahramanlıklar gösteren Binbaşı Enver Bey öbür yandan Sultan Abdülhamid’in devrilmesine hizmet ediyordu. Saraya damat ve ittihatçı olması onu 33 yaşında henüz albay rütbesindeyken harbiye nazırlığına yükseltti. Yıl 1913 artık Müstebit! Bir sultan yok, Babı Ali darbesi ile muhalefet partileri de kapatılmıştı. Sıra geldi İmparatorluğu eski sınırlarına kavuşturmaya “Büyük Turana giden yol Almanların yanında Cihan Harbine girmekti. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen Enver Paşa, kendi kaderini Osmanlı imparatorluğunun kaderi ile birleştirdi. 4 yılda, Osmanlı ordularına cepheden cepheye taarruz veya çekilme emirleri yağdırdı. Sultan Abdülhamid tahttan indirilirken söylediği “benden sonra ittihatçılar ülkeyi on yıl idare etsinler, ben yüz yıl idare ettiler diye kabul edeceğim” sözü üzerinden dokuz yıl geçmiş tiki; İtilaf donanması tüm Osmanlı mülkünü işgal edip donanmasını İstanbul Sarayburnu’na demirlemişti.

İstanbul’da kalıp mağlubiyetin faturasını ödenmesi gereken ittihatçılar topuklarını yağlayıp soluğu Almanya’da aldıklarında takvimler 2 Kasım 1918’i gösteriyordu. Ne savaşa girilmesinde, ne mağlubiyette ne de ağır ateşkes şartlarının imzalanmasında dahli olmayan Sultan Vahdettin’in Vatan hainliği! için daha birkaç yıl vardı Sultan Vahdettin hainse Mondros şartlarında mı kaçardı ülkeden yoksa zaferden sonra imzalanan Mudanya Ateşkesinden sonra mı? Ya da İttihatçılar kahramansa Mudanya’dan sonra mı yoksa Mondros’tan sonra mı çıkmalıydılar yurtdışına.

Kimlerin gerçek kahraman kimlerin hain olduğu er ya da geç elbette tecelli edecek tarih mahkemesinde.

Biz yeniden dönelim hürriyet kahramanlarımızın serüvenine. Resneli Niyazi Bey 17 Nisan 1913’te Avlonya’da ne şehit ne gazi rütbesine ulaşabildi. Nokta nokta yoluna gitti. Talat Paşa Berlin’de (1921), Cemal Paşa Tiflis’te (1922) Ermeniler tarafından öldürüldü. “Turan yapacaktık, Viran olduk” diyen Enver paşa ise Turan topraklarından bugünkü Tacikistan’da son nefesini verdiğinde tarih 4 Ağustos 1922 idi.

Kahramanlıkların ve hainliklerin üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu hürriyet ve vatan kahramanlarını bir süre sonra hatırladı. Osmanlı’nın Anıtkabiri olarak bilinen “Abidevi Hürriyet”e, yurtdışına kaçan bu kahramanlarımızın! kemikleri getirilerek defnedildi. “Hürriyet Mahallesi”, “Hürriyet Tepesi” ve “Abidevi Hürriyet Caddesi” ismini hep bu sahte kahramanlardan almaktadır.

Sultan Vahdettin ile diğer hanedan mensuplarının mezar ve kemikleri ise yurtdışında kimsesizler veya Hıristiyan mezarlıklarında.

Dedik ya “tarih er ya da geç adaletini tecelli ettirecek”

Duruşma devam ediyor.

Mehmet Özkaraman

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2189 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.