logo

VI. MEHMED VAHDETTİN VE HAŞHAŞİLER

VI. MEHMED VAHDETTİN VE HAŞHAŞİLER

Osmanlı Devletinde tüm yargı makamlarının ortak özellikleri, bu kişi ve kuruluşların yerine getirdikleri bütün görevleri Sultan adına ve onun müsaadesi ve iradesi doğrultusunda yapmakta olmalarıydı. Lakin iç Haşhaşiler’in Saray içerisinde ve dışarısında faaliyetleri o kadar yoğundu ki Sultan’a kabul ettirilmiş gibi gösterilerek diplomatik birçok gayri meşru faaliyetlerde bulunmuşlardır.

Osmanlı Devleti’nde görev yapan her türlü kararlar Divan-ı Hümayun’da dâhil Sultan tarafından bozulabilir, değiştirebilir veya lav edebilirdi. Padişahın haberi olmadan aleyhinde birçok olaylar icra edilmiştir. Osmanlı mahkemeleri, gerek ceza ve gerekse de hukuk davalarında şer’i usullere göre yargılama yapılırdı. Yargılamaya ait hükümler ”fıkıh” altında ”Mecelle” de sonradan bir araya toplanmış ve ”Kitabü’d Dava”, ”Kitabü’l-Kaza”, ”Kitabü’l Beyyinat” isimleriyle betimlenen kuralları oluşturmuştur.

İngiltere’den milyonlarca altın alacağımız var

1909 senesinde çok partili sisteme geçilmiş, birçok siyasetçi dış mihrakların da elçisi görevini üstlenmişti. Osmanlı Devleti 1913 yılında İngiltere’ye bedelini peşin ödeyerek iki adet büyük zırhlı ısmarlamıştır. Sultan Osman ve Reşadiye ismi verilen bu zırhlılar için büyük bir kısmı halktan toplanarak 6.775.000 altın lira ödenmiştir. Fakat 1. Dünya Savaşının çıkmasıyla birlikte İngilizler bize bu zırhlıları teslim etmeyip, paramızı da geri vermemişlerdir. Bugün zırhlıların karşılığı olarak İngiltere’den alacağımız olan bu paranın, tazminatıyla birlikte yaklaşık 32 trilyon lira olduğu sahih kaynaklarca hesaplanmıştır. 

Yönetime el koyan Enver, Talat ve Cemal Paşalar maceracı ve gözü karadırlar. Almanlar özellikle İstanbul’dan kalkan trenlerin üstüne dahi ”Berlin-Enverland” yazarlar. Talat Paşa ortaokul diploması bile olmayan bir postacıdır. Ancak Mason olunca önü açılır. İttihat ve Terakki militanlığından, Dâhiliye Nazırlığına çıkartılır. Hatta ki komitacılıktan vazgeçmeyerek rakiplerini katlede katlede yükselir ki kanlı Bab-ı Ali baskını bunlardan sadece biridir.

Dış ve İç mihrakların baskısıyla, 30 Ekim 1918 tarihinde Düşmanlarla Limni adasında Mondros limanında Agamemnon zırhlısında mütarekenin imzası; Birinci Cihan harbinin çarpışma safhasının elim bir şekilde sona ermesi Mütarekeyi müttefikler adına Amiral Calthorpe, Türkiye adına da Bahriye Nazırı Rauf Bey imzalamıştır. İçeriği, Çanakkale ve Karadeniz boğazlarının açılması, her iki boğazın galip müttefiklerin askeri işgali altına girmesi, Hudut muhafazasına ve dâhili asayişe kifayet edecek askerden gayri Türk ordusunun derhal terhisi, Bütün Türk harp gemilerinin galip müttefiklere teslimi ve bunların gösterilecek Türk sularında mevkuf bulundurulması. Galip müttefikler kendi selamet ve emniyetlerini tehdit eder bir hal görürlerse istedikleri stratejik mevkileri askeri işgal altına alacaklardır. Türk demiryollarından galip müttefikler serbestçe istifade edeceklerdir. Müttefikler Türk Ticaret gemilerinden de aynı şekilde istifade edeceklerdi. Toros tünelleri müttefiklere teslim olunacaktır. Telsiz, telgraf kabloları müttefiklerin kontrolü altına verilecektir. Bütün askeri teçhizat, silahlar, cephaneler ve askeri nakil vasıtaları, istedikleri anda galip müttefiklere teslim olunacaktır. Türkiye deki bütün esirler iade olunacaktır, müttefiklerin elindeki esirler sulh akdine kadar esarette kalacaktır.

Maalesef zamane Sultan’ın onayı olmadan yapılmış antlaşmalar Anadolu da yeni bir Kurtuluş Savaşının doğmasına vesile olmuştur. Hatta ki İtilaf devletleri, ateşkesi istismar ederek Osmanlı topraklarını işgal ederken İngiltere, Kars ve civarında bir Ermeni Devleti kurmaya çalışıyordu.

Unutmayalım ki gittiği her yerde darağacı kurdurtan, karışıklıklarda evvela Müslümanları astıran, müstehzi, kibirli ve zalim Cemal Paşa’nın yanına yaklaşılmaz. Ermeni hayranıdır ve bunu saklamazdı. Buna karşı çıkan yöre halkı Kars İslam Şurası isimli bir Hükümet kurarak Ermenilere karşı topraklarını savunurken, Şıra Hükümeti 25 Mart 1919’da Kars merkezli Güneybatı Kafkas Cumhuriyetine dönüştü. Başkenti, bayrağı, cumhurbaşkanı ve 18 maddelik bir de anayasası vardı.

Hukuken Osmanlı Sultanlığına bağlı olan Kars’ta, Sultanlık karşıtı bir siyasi oluşuma sarayın da doğu ordusunun da örtülü destek vermeleri düşündürücüdür. Osmanlı toprakları üzerinde Kars merkezli olarak kurulan bu yeni devletin Türk tarihinde kurulan ilk Cumhuriyet olduğu kesindir.

Anayasalarında ”Kanuni Esasi” yerine ”Teşkilat-ı Esasiye” teriminin kullanılması ile 1921 de Ankara’da hazırlanacak olan anayasaya isim babalığı yapmıştır hatta ki 18 yaşına seçme ve 25 yaşına da seçilme haklarını tanıma maddesi dahi eklenmişti. Maalesef Güneybatı Kafkas Cumhuriyeti’nin, İtilaf Devletlerine karşı ayakta durması çok zordu. Kuruluşunun altıncı ayında İngilizler hile ile Kars Parlamentosunu basıp milletvekillerini tutuklamışlardır.

Volkan Yaşar Berber

382 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.