logo

DAVASI HAK OLANIN YARDIMCISI ALLAH’TIR

Yaşar YAVUZ

Yaşar YAVUZ
yasaryavuz00@hotmail.com
DAVASI HAK OLANIN YARDIMCISI ALLAH’TIR

Tarihe şöyle bir göz attığımızda nice toplumların aynı inanca mensup oldukları halde, birbirleri ile kanlı bıçaklı olduğunu, yüzyıllar süren savaşlara muhatap olduklarını, birbirlerinin kanını döktüklerini görmekteyiz.

Bu cümlede geçen “aynı inanca mensup oldukları halde ifadesi” dikkate şayan bir konudur. Aynı inanca mensup olduğu halde birbirlerinin kanını dökmek, namusunu kirletmek, mallarını gasp etmek, canına kıymak vb.

İslam’ın bu konuya bakış açısını incelediğimizde Kur’an-ı Kerim’in “dinde zorlama yoktur“ ayetini görmekteyiz. Yani bir toplum İslam’ın dışında ise o toplum inanmaya ve inanca zorlanamaz. Bu Allah’ın koyduğu net ve kesin bir hükümdür.

Peki İslam farklı inanca mensup insanlara asla dokunamazsınız. Canı, malı emniyet altındadır derken aynı inanca mensup olan insanlar aynı dinin muhatapları olmalarına rağmen, nasıl birbirlerinin canına kıyabilmişler.

İşte bu noktada karşımıza çıkan hak ve batıl dinlerin kimliği.

Şimdi bir tarihçimizin satırlarına bir göz atalım;

“Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü fethetmesi üzerine Hristiyan alemi büyük bir şaşkınlık yaşamıştı. 1200’lerin başında zamanın Papa’sı yeni bir haçlı ordusu topladı. Bunun adı 4. Haçlı Seferi idi. Bu sefere katılanlar İstanbul civarına taşındılar. Normal plana göre burada fazla kalmayacak, Kudüs’ü kurtarmak için derhal yola koyulacaklardı.

Ama hesaplar tutmamıştı. O zamanlar fakir Avrupa’nın dört bir yanından gelmiş olan askerlerin Bizans’ı görünce gözleri kamaştı. Kudüs yerine Bizans’ı almayı tercih ettiler.

Taht mücadeleleri yüzünden zaten bitkin olan Bizans bu saldırılara dayanamadı. Şehir tarihin en büyük yağmalarından birine sahne oldu. Tarihçiler söyle anlatıyor: “Askerler elbiselerinin üzerine işlenmiş olan haçın manasını unuttular, kasaplığa giriştiler. Evler, saraylar ve binalar tamamen soyuldu. Erkekler katledildi. Kadınlar tecavüze uğradı. Hemen her şey, hatta köylülerin gömlekleri bile yağmalandı.

Sıra zamanın en büyük mabedi olan Ayasofya’ya geldi. O kutsal mabet sadece yağmalanmak ile kalmadı tam bir rezalete sahne oldu. Askerler kiliseye katırlarla ve Fransız bir fahişe ile beraber girdiler. Katırlar yağmalanacak kutsal eşyalar, fahişe de içeride yapılacak alem içindi. Müthiş yağma sürerken bir tarafta saklanmış olan rahiplerin karınları deşildi, rahibeler tecavüze uğradı. Yağmalamaya yetişemeyen Katolik askerler Ayasofya’nın böbrek ve göğüs hastalıklarına iyi geldiği söylenen sütunlarından parçalar koparmaya giriştiler. Yüklenen eşyaların ağırlığı altında hareket edemez olan katırlar da kılıçlarla parça parça edildi.

Şimdi sevgili Hasbahçe gazetesi okurları!

Tarihteki insanın içini acıtan bu kara görüntüleri bir kenara bırakalım hak din İslam’ın insanlığa sunduğu güzelliklerle alakalı muhteşem bir Yavuz Sultan Selim hatırası dinleyelim:

Bir Yavuz Sultan hikayesi…

Semavi tüm dinlerce kutsal kabul edilen Kudüs, Yavuz Sultan Selim tarafından alındığı zaman ünlü Süleyman Tapınağı artık yerinde değildir. Sadece batı duvarı ayaktadır ve o da tonlarca çöp yığınları altında neredeyse kaybolmuş vaziyettedir.

Yavuz Sultan Selim, varlığını bildiği mabedin yerini merak etmekte ve mahiyetindekilerden bulunmasını istemektedir.

Oğlu Kanuni Sultan Süleyman ile şehirde dolaşırken, kan-ter içinde kalmış, başında koca bir sepet bulunan yaşlı bir Hıristiyan kadınla karşılaşırlar.
Padişah kadını durdurur ve başının üzerinde taşıdığı sepetin içinde ne olduğunu sorar:
-Gübre ve evimin çöpleri var.

-Nereye götürüyorsun?

Yorgun kadın Beth-Lehem’den geldiğini, iki günlük yol aldıktan sonra bu pislikleri eskiden Yahudiler’in kutsal mabedinin bulunduğu yere dökeceğini, bunun Hıristiyan din adamları tarafından emredildiğini ve yüzyıllardır 30 günde bir bu yere hayvan pisliklerinin ve çöplerin dökülmesi ile buranın yok edilmesine ve izlerinin tamamen örtülmesine karar verdiklerini anlatır.

Böylece, bir önceki semavi din Yahudiliğin, kutsal yapısı tapınağın, bin sonraki din “temsilcileri” tarafından yok edilip “kökünün kazınması” amaçlanmıştır.

Sultan araştırır, soruşturur ve yaşlı kadının söylediklerinin tamamen doğru olduğunu tespit ettikten sonra çevresindekilere emir verir:

Derhal bir çok kesecik hazırlayın, hepsinin içine altın ve gümüş sikkelerle doldurun ve şu gördüğünüz çöp dağlarının çeşitli yerlerine gömün. Halka da haber verin, altın-gümüş keselerini kim bulursa onun olsun.

Kaplarla, kovalarla çöp yığınının çevresine koşan fakir halk, çöp dağlarını temizlemeye koyulurken, kendisi de eline kazma-kürek alıp, taşlaşmış yığınları dağıtmaya koyulur.

Kısa sürede amacına ulaşan Yavuz Sultan Selim şehrin dört bir yanına tellallar çıkartıp şu fermanını okutur:
Her kim Padişah’ı sever de onu memnun etmek isterse, yaptıklarına baksın ve onun gibi yapsın!

Sonuç olarak on bini aşkın insan, 30 gün süreyle çalışarak o koskoca pislik dolu tepeyi dümdüz etmiş ve “Kotel Ha Maraavi (Bet-Hamikdas’ın batı duvarı- ya da Ağlama Duvarı)” bugünkü haliyle dimdik ortaya çıkmış olur.

Bunu gören Yavuz Sultan Selim çok mutlu olur ve tapınağın eski yerinin güzelce temizlenmesini, duvarının da gül suyu ile yıkanmasını emreder.

Son nefesinde Hasancan’ın Yasin okumasını isteyen Yavuz bize şunu göstermektedir ki; davası hak olanın yardımcısı Allah’tır.

Cumanız mübarek olsun.

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

579 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Savaşın Namussuzu Olur mu Demeyin!

    30 Nisan 2024 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Sivil Toplum, Siyaset, Tüm Manşetler

    Bir tarafta; Almanlar-Naziler tarafından evinden yurdundan edilmiş, türlü işkenceler çekmiş, aç susuz bırakılmış, tüm özgürlüğü ve insanî hakları elinden alınmış Yahudi bir halk, diğer tarafta* ise Yahudiler tarafından aynı zulme uğrayan Müslüman bir halk var. Zulmün zihniyeti ve amacı aynı fakat kişiler farklı. Sadece tarih tekerrürden ibaret ediyor ve değişen tek şey zaman, millet, ırk ve din. Değişmeyen yegâne şey ise mazlumların ve gücü yetmeyenlerin çektiği acılar ve ellerinden alınan hayatlar. Bu bir savaş değil; bu nedenle kazanan...
  • Şehidin Makberi Göklerdir

    26 Mart 2024 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Kağıthane, Köşe Yazıları, Siyaset, Tüm Manşetler

    Tevrat Hz. Musa'ya, İncil ise Hz İsa’ya indirilmiş ilahi kitaplardır fakat yıllar içerisinde Musa'nın ve İsa'nın dinleri bozulmuş, kitapları deformasyona uğratılmıştır. Yani iki kitapta insan eliyle değiştirilmiştir. Şu an piyasada yüzlerce farklı çeşit İncil ve Tevrat var ve her birinin içeriği diğerinden farklıdır. Hiç bir ilahi kitapta, insanı da geçtim, hiç bir canlının, hele de bir masumun öldürülmesi emredilmez, tavsiye edilmez. Kur'anı Kerim bunun için var ve kıyamete kadar İslâm dini ve Kur'an-ı Kerim teminat altındadır ve nihai ...
  • Haksız Hukukun Kanlı Elleri

    13 Aralık 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Zulüm ile kendi "haksız hukukunu" sağlamaya çalışan İsrail, hem kendi halkına, hem Dünya'ya ne kadar rezil, ne kadar acımasız hatta nasıl gaddar ve kalleş olduğunu her fırsatta gösterdi utanmadan. Sanmasınlar ki zalimlik ile âbâd olurlar! Neyi kurtarmaya çalışıyorlarsa bilsinler ki ilk önce ondan olurlar. Ve elbet mazlumun sahibi Allahtır. Bir gün kimin kimde ne hakkı varsa Allah (c.c.) herkesin hakkını iade edecektir. Gerek bu dünyada gerek ahirette. Hainlik ve gaddarlık ile zafer kazanılmaz bunu er geç anlayacaklar ya ahirette y...
  • Bir Yerlerde Birilerine Hep Yazık Oluyor

    08 Ekim 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İnsanın her şeyi, layıkıyla hak ettiğini yaşadığı bir hayat yok.Bir yerlerde birilerine hep yazık oluyor.Bir yerlerde hep birilerinin hakkı çiğneniyor.Bir yerlerde hep birileri istemediği şeylere mecburen katlanıyor.Yaşamak güzel ama birileri bunu hep zorlaştırıyor, kendilerine de bize de! Olan olur üzülürsünüz, içiniz burkulur ama anlamazlar hislerinizi, anlamazlar gerçekleri.Boşuna anlatmakla heba etmeyin kendinizi. Aynı yere aynı pencereden bakmak, aynı şekilde görmek demek değildir. Gözle görülen aynıdır da gönüllerin gördüğü bamba...