logo

ERMENİ MESELESİ-2

ERMENİ MESELESİ-2

Bu konuda birde ABD’ye bakalım. Birinci bölümde bahsi geçen Avrupa ve Osmanlı arasındaki yapılan Paris Anlaşması’nda ABD yoktur. Niye yok? Çünkü ABD, Monroe Doktrini’ne uygun bir politika izliyordu. ABD Başkanı James Monroe’nün (1758-1831) adıyla anılan bu doktrin, Avrupa Devletlerinin ABD’nin iç işlerine karışmayacağı yönünde bir anlaşmadır. ABD yeterince güçlenmek için Avrupa’yı kendinden uzak tutuyordu. Kendisi de Avrupa’nın iç işlerinden uzak duruyordu. Demek ki bir başka ülkenin iç işlerine karışmadan önce kuvvetli olmak gerekiyor. Hele ki bu komşu bir ülke ise!

Ancak ABD bahse konu o tarihte Osmanlı ülkesini keşfetmiş ve kendince bir vaziyet almıştı. Kim üzerinden Ermeniler üzerinden ancak bunu yaparken Avrupa aksine devlet olarak değil, STK’lar ve iş insanları üzerinden plan yaptı. Çok akıllıca değil mi?

1810 yılında Boston’da kurulan misyoner bir örgüt olan Amerikan Board of Commis sioners for foreing Missios 1819 yılında Türkiye’yi programına aldı. Ardından 1830 yılında Osmanlı Devleti ile ABD arasında bir ticaret anlaşması yapıldı. Ve ardından Osmanlı toprakları hem ABD tüccarlarına hem de Protestan misyonerlere ardına kadar açıldı.

ABD misyoner örgütü Amerikan Board tarafından Türkiye ye gönderilen Levi Parsons adındaki ilk Protestan misyonerleri 14 Ocak 1920’de İzmir’e çıktı. Parsons, İzmir’e çıktığında şöyle dedi: “Tanrı’nın yardımıyla, bu kudretli günah imparatorluğunu tamamen yıkacak bir sistem kurmaya” diye and içtiğini yazdı. Bu dönem Osmanlı Devleti, Mora Yarımadası’ndaki Yunan İsyanları ile uğraşmakta idi. Parsons, İzmir’e çıktıktan iki yıl sonra öldü. Ancak yerine gelenler onu çok büyük bir kahraman ve dava adamı olarak anlatan şiirler ve hikâyeler yazdı.

ABD misyonerleri 1820’den 1839’a kadar İstanbul, İzmir, Adapazarı, Bursa, Trabzon, Erzurum, Yozgat, Rumeli’de, Samakov ve Beyrut gibi yörelerde faaliyetlerini geliştirdi ve ardından 1831 yılında Türkiye’de resmi “Protestan Misyoner Merkezi” ABD’li bir misyoner William Grodel tarafından İstanbul’da kuruldu.

Peki, Godel ilk iş olarak ne yaptı?

İncil’in Ermeni harfleriyle Türkçe basılmasını sağladı ve Ermeniler arasında çalışmaları yoğunlaştı.

Çünkü Türkiye’deki Ermeniler evlerinde ve kiliselerinde Türkçe konuşmakta idi. Osmanlıcayı ve Arapçayı hiç bilmiyorlardı veya çok zorlanıyorlardı.

İncil, Ermeni harfleri ile Türkçe basıldı ve Osmanlı ülkesinde unutulmaya yüz tutmuş Ermeniceyi diriltende Gorel ve ekibi olmuştur. Hızlıca Ermenice için gramer ve sözlük kitapları yazıldı, basıldı ve dağıtıldı.

Türk milletinin yakın tarihteki iki büyük sorunlarından birincisi Ermeni, ikincisi ise bölücü Kürt sorunudur. İkisi de Osmanlı toplumunun inşa ve isyana hazırlığı dil üzerinden olmuştur. Yukarı da Ermeniceyi anlattım. Diğeri ise 1760 yılında Vatikan tarafından Türkiye’ye gönderilen papaz Maria Garzoni adlı misyoner 18 yıl Diyarbakır’da kalır ve geri dönüşte Vatikan’ın emri ile Kürtçe sözlük yayınlar.

Üç yüz yıl önceki planı ve bugün ki sonuçlarını düşünebiliyor musunuz?

Her iki toplumda dil üzerinden kimlik kazandırılmış ve Türk’e karşı kullanılmıştır.

Peki, bu tehlikeyi ve tehdidi ilk gören kim? Atatürk’tür.

Atatürk, bundan yüz yıl önce devleti ve milleti özgür kıldıktan sonra ilk işi Türk Dil Kurumunu ve Türk Tarih Kurumu’nu kurmak olmuştur.

Ya arkadaşlar niye harf devrimi yapıldı ve niye Türkçe anladınız mı? Eğer bu iki konuyu doğru bir şekilde çözmemiş olsa idi, bizi çoktan yok ederlerdi.

Daha durun! Bir diğer çok önemli hamlesini bilelim!

Hristiyan misyonerleri ne yaptı teoloji üzerinden geldiler. Ne ile İncil’i Ermenice harfleri ve Türkçe yazarak.

Atatürk de bin yıl sonra Yüce kitabımız olan Kur’an Kerimi Türkçe’ye çevirterek yaptı. Eğer tüm bu olanları yapmamış olsaydı bizi muhtemelen İkinci Dünya Savaşı sırasında veya sonrasında bitirirlerdi.

Dikkat çekiyorum. Dil ve dinimizi korumanın yolu dilden geçer. Bu aynı zamanda ülkemizi de korumak demektir.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
156 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.