logo

OKUYUCULARIMIZA CEVAPLAR

Yaşar YAVUZ

Yaşar YAVUZ
yasaryavuz00@hotmail.com
OKUYUCULARIMIZA CEVAPLAR

20 Ağustos 2021 tarihli “Horozlar gibi davranmaya çalışan tavuklar” başlıklı yazımıza kayıtsız kalmamış iki hanımefendi kardeşimiz bize yazmış:

• Kadınlar erkeklerin onlara baskı kurması için ya da erkeklere hizmet için mi yaratıldı?
• Kadın-kadın, kadın-erkek veya erkek-erkek arasında olan şeyler cinsellikten mi ibaret?
• Böyle kısıtlayıcı cümleler yüzünden insanlar İslam’dan soğuyor.
• Bir insanın başka bir insanı sevebilmesinin tek sonucu nesli devam ettirmek mi olmalı?

Yakın tarihte kaybettiğimiz büyük bir hürmet ve rahmetle ile anılan Prof. Dr. Fuat Sezgin üstadımızın bir sözü, meslek hayatımız boyunca kulağımıza küpe oldu:

“Ne zaman bir sınıfa girsem, kendimi bir mabede girercesine ulvi duygular içerisinde bulurdum.”

Konu hakikat olunca, konu İslam olunca bu imanî ciddiyeti her an ruhumuzda hissetmeliyiz. Bu duygularla cevap verebilme lütfunu bize bahşeden Allah’a hamd ediyor, verdiğimiz cevabı bu haftaki köşemize taşıyoruz.

Muhterem hanımefendi; Size karşı bilgiçlik taslayan bir insan olmaktan, fikirlerini karşısındakine acımasız dikte eden bir insan olmaktan Allah’a sığınıyorum. Öncelikle bu konuda samimiyetimi bilmenizi isterim.

Şu cümleyi de ekleyeyim ki; bazen öğrencilerimize: “Bu hakikatleri öğrenebilmeniz için gerekirse size yalvarmak isterdim” cümlesini kullanırdım.

Yani şundan emin olunuz ki; sözlerimizi kendi heva ve hevesimiz için değil, sadece hakikatler ışığında olayları yorumlayan bir kul olabilme ümidiyle yazıyoruz.

Allah bizden iman etmemizi isterken; ama’sız, fakat’sız, her şeyimizle ona teslim olmamızı ister. Ama takdir edersiniz ki günümüzün felsefi akımları “Bende Müslümanım ama ben de inanıyorum ama” diye başlayan bir format bozukluğuna insanları yönlendirdi.

Kısaca Müslüman, “teslim olan” demekti ama günümüzün insanı “Allah’ım sana inanıyorum ama şu konuda sana katılamıyorum” diyen bir noktaya getirildi.

Öncelikle şunu tespit edelim ki; nefes alıp veren bütün canlı varlıklar arasında insanın çok özel bir farkı vardır.

Çünkü insan Allah’tan iz taşıyan tek canlıdır. Kur ‘anî  ifade ile: “Allah insana kendi ruhundan üflemiştir” (Hicr,29) Bu nedenle insan yaratılmış varlıkların en şereflisidir. Bütün kâinat insanın hizmetine sunulmuştur.

Dikkat ederseniz bu ayette erkek veya kadından bahsedilmiyor. Ortak anlatım: insandır. Yani erkek de olsa kadın da olsa yeryüzünün en şerefli varlığı insandır. İslam kadın için de erkek için de yaratılışta herhangi bir  ayırım gözetmeksizin aynı değerde kabul eder.

Şu ayetin her bir kelimesine, her bir harfine bakarak ne denli buram buram kadın ve erkek arasında ayrım olmadığını anlattığını bizzat aklınızla ve ruhunuzla hissedebilirsiniz:

“Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, (gönülden Allah’a) saygılı erkekler ve (gönülden Allah’a) saygılı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (1) 

Kur’an’ın bu ayetini içtenlikle ve objektif okuyan bir insanın, İslam kadına değer vermiyor demesi söz konusu olabilir mi?

Kadın ve erkeği kendi alanında bu denli özel ve değerli kılan başka bir söz olabilir mi? Hangi davranış erkeğe değer katmış ise, kadına da o aynı değeri; hangi davranış erkeği değersizleştirmişse, kadını da aynı şekilde değersizleştirmiş olduğu bundan daha güzel nasıl izah edilebilir?

Bu gerçeği görmeyen veya görmek istemeyen önyargılı Batı patentli fikre mensup insanlara baktığınızda şöyle çok basit bir ifade kullanarak tezlerinin haklılığını dile getirmeye çalışıyorlar: “Ama Efendim bir bakıyorsunuz yolda göbekli bir hacı amca. Elinde tespih, elleri arkasında önde yürürken, karısı ise ezik bir şekilde dışlanmış bir vaziyette ondan beş metre geriden yürüyor”

Yakın tarihimiz de bu soru yaşlı bir amcaya sorulmuştu da alınan cevap göz yaşartıcı nitelikteydi: “Aman evladım Çanakkale’de o kadar çok şehit vermiştik ki, dul kalmış hanımefendi kardeşlerimizin acısını ruhumuzda hisseden bir tavırla eşimizle yolda yan yana yürümezdik…”

Şu asalete, şu inceliğe bakar mısınız?

İzninizle şimdi farklı farklı toplumlara bir göz atalım:

Hint kültürü: Bir erkek sabah kalktığında yüzünü yıkamadan, hiçbir şey yemeden içmeden boy aynası karşısına geçmeli, kendisini boy aynasında süzüp “kadın olmadığına” defalarca şükretmeli.

Roma kültürü: Kadın ve erkeğin ruh taşıyıp taşımadıkları tartışılmış, kadın ruh taşır diyenlere, karşı tarafın verdiği cevap şudur: “İnsan ruhu mu, hayvan ruhu mu?

İngiliz kültürü: İngiltere Kralı 8. Henry’nin kadınlarla ilgili çıkarıldığı iki yasa vardır:
1. Kadın o kadar değersiz bir varlıktır ki; kutsal kitap İncil’i okuma hakkına sahip değildir.
2. Kadın o kadar değersiz bir varlıktır ki; mülkiyet hakkı yoktur. Doğurduğu çocuğa, giydiği elbiseye “benim” diyemez.

Yahudi kültürü: Yahudilik dininde kadın, ikinci derecede ve erkeğin eşyası olarak görülür. Tevrat’ta kadın, şehvet veren, erkeği yok eden ve eşlik eden bir sinsi bir kimse olarak bilinir. Ve kadın 3 adımda erkeği alçaltıcı ve kayıtsız şartsız onurunu zedeleyen bir varlık olarak tanımlanır. (2)

Hristiyan kültürü: Yahudilikte kadın için olan tutum ve inançlar Hıristiyanlık dünyasında da yayıldı. Kadının hukuku, dinde iyi durumda değildi. Aziz Paul, İlk Ahit’te yazılmış bir mektupta belirtilmektedir: “Erkek kadının değil, fakat kadın erkeğindir, kadın erkek için yaratıldı, fakat erkek kadın için yaratılmadı” (3)

Katolik Rahip ve rahibeler evlenemezler. Evlenmeleri haramdır. Siz insan fıtratının ihtiyacı olan evliliği yasaklarsanız onun gayri meşru Yollara sürüklenmesini engelleyemezsiniz. (Bir önceki Papa’nın cinsel tacizlerin önlenebilmesinde yetersiz kalması, milyonlarca dolar tazminat ödeyerek dahi sorunu çözememesi istifasına sebep olmuştur.)

Buyurunuz şimdi de, İslam kültüründe kadın anlayışına bir göz atalım:

“Sizin Allah katında en değerliniz, hanımına en şefkatli davrananlarınızdır.” Hz. Muhammed (s.a.v.)

Burada çok sayıda ayet ve hadisler gündeme getirilebilir. Peygamber zamanında yaşanan ailevi sorunlar problemler anlatılabilir. İnanınız, kadını küçümseyen hiçbir delile rastlanmaz.

Cennet gibi ulaşılabilecek en yüksek mükâfatı kadının ayakları altına seren İslam, nasıl kadına değersiz bir varlık muamelesi yapabilir?

Kadın mı erkeğe, erkek mi kadına hizmet etmeli diye kestirmeden bir soru sorarsanız, Sevgililer Sevgilisi (s.a.v)’nin evliliği esnasında kızına söylediği su cümle bize cevap olarak yeter: “Kızım Fatıma! Sen artık bu yuvanın hizmetçisi, Ali de yine bu yuvanın işçisidir”

Sevgili peygamberimizin Veda hutbesinde sarf ettiği şu cümlesi bize bu gerçeği çok net anlatmıyor mu?

“Ey insanlar! Kadınlarınızın haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınlarınızı Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır…”

İnanınız bu kısa deliller ışığında, ne kadının erkeğe  üstünlüğü, ne de erkeğin kadına olan üstünlüğü İslam’da söz konusu değildir.

Madem böyle diyorsunuz, peki İslam’daki 4 evliliğin sebebi nedir? Sorusunu sorduğunuzu işitir gibiyim.

Bu konuyu ve diğer cevaplarımızı inşallah önümüzdeki hafta köşemizde ele almaya çalışalım…

Hayırlı cumalar.

Selam ve dua ile.

Yaşar YAVUZ

548 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Savaşın Namussuzu Olur mu Demeyin!

    30 Nisan 2024 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Sivil Toplum, Siyaset, Tüm Manşetler

    Bir tarafta; Almanlar-Naziler tarafından evinden yurdundan edilmiş, türlü işkenceler çekmiş, aç susuz bırakılmış, tüm özgürlüğü ve insanî hakları elinden alınmış Yahudi bir halk, diğer tarafta* ise Yahudiler tarafından aynı zulme uğrayan Müslüman bir halk var. Zulmün zihniyeti ve amacı aynı fakat kişiler farklı. Sadece tarih tekerrürden ibaret ediyor ve değişen tek şey zaman, millet, ırk ve din. Değişmeyen yegâne şey ise mazlumların ve gücü yetmeyenlerin çektiği acılar ve ellerinden alınan hayatlar. Bu bir savaş değil; bu nedenle kazanan...
  • Şehidin Makberi Göklerdir

    26 Mart 2024 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Kağıthane, Köşe Yazıları, Siyaset, Tüm Manşetler

    Tevrat Hz. Musa'ya, İncil ise Hz İsa’ya indirilmiş ilahi kitaplardır fakat yıllar içerisinde Musa'nın ve İsa'nın dinleri bozulmuş, kitapları deformasyona uğratılmıştır. Yani iki kitapta insan eliyle değiştirilmiştir. Şu an piyasada yüzlerce farklı çeşit İncil ve Tevrat var ve her birinin içeriği diğerinden farklıdır. Hiç bir ilahi kitapta, insanı da geçtim, hiç bir canlının, hele de bir masumun öldürülmesi emredilmez, tavsiye edilmez. Kur'anı Kerim bunun için var ve kıyamete kadar İslâm dini ve Kur'an-ı Kerim teminat altındadır ve nihai ...
  • Haksız Hukukun Kanlı Elleri

    13 Aralık 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Zulüm ile kendi "haksız hukukunu" sağlamaya çalışan İsrail, hem kendi halkına, hem Dünya'ya ne kadar rezil, ne kadar acımasız hatta nasıl gaddar ve kalleş olduğunu her fırsatta gösterdi utanmadan. Sanmasınlar ki zalimlik ile âbâd olurlar! Neyi kurtarmaya çalışıyorlarsa bilsinler ki ilk önce ondan olurlar. Ve elbet mazlumun sahibi Allahtır. Bir gün kimin kimde ne hakkı varsa Allah (c.c.) herkesin hakkını iade edecektir. Gerek bu dünyada gerek ahirette. Hainlik ve gaddarlık ile zafer kazanılmaz bunu er geç anlayacaklar ya ahirette y...
  • Bir Yerlerde Birilerine Hep Yazık Oluyor

    08 Ekim 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İnsanın her şeyi, layıkıyla hak ettiğini yaşadığı bir hayat yok.Bir yerlerde birilerine hep yazık oluyor.Bir yerlerde hep birilerinin hakkı çiğneniyor.Bir yerlerde hep birileri istemediği şeylere mecburen katlanıyor.Yaşamak güzel ama birileri bunu hep zorlaştırıyor, kendilerine de bize de! Olan olur üzülürsünüz, içiniz burkulur ama anlamazlar hislerinizi, anlamazlar gerçekleri.Boşuna anlatmakla heba etmeyin kendinizi. Aynı yere aynı pencereden bakmak, aynı şekilde görmek demek değildir. Gözle görülen aynıdır da gönüllerin gördüğü bamba...