logo

Teşkîlât-ı Mahsûsa 16.Bölüm

Teşkîlât-ı Mahsûsa 16.Bölüm

Balkan Savaşı’nın 1. evresi bütün şiddetiyle devam ediyordu. Kara Sait Paşa’nın emriyle Serez’den 3. Süvari Bölüğü ile hareket ederek Urfane Körfezi’nden Kabala limanına kadar sürüp giden sahilin korunması ile görevlendirilmiş ve karargâhımı, Kavala civarında İbrahim Paşa Çiftliğine ve bu sahillere mayın dökülmüştü. Çünkü köylerde yaşayan Rumların sandallarla denize açılmaları ve Yunan donanması ile ilişki kurmaları olanaklıydı. İşte biz bu yasağı uygulamakla görevliydik. Balkan Savaşı başladığında Kara Sait, Cavit, Fethi Paşa’lara, Kolordularının, savaşa karşı cephe tutmaları emredilmişti. Fethi Paşa Kolordusunda Arnavutlar vardı. Bunlar bir süre sonra Sırp propagandacılara uyarak cephenin bu kesimini çökertmiş, Kolordularından ayrılarak karşı cepheye geçmişlerdi. Bu surette Cavit Paşa Kolordunun sol kanadını boş bırakmış oluyorlardı. İşte bu sırada bu iki kolordu, manastır önünde bir meydan savaşı vermeye zorlanmış oluyordu. Sırplar boşluğu görmüş ve bu noktadan hücuma geçmişlerdi. Kara Sait Paşa’nın kolordusu da zor bir saldırıya uğramıştı. Selanik çevresinde savaşmakta olan Tahsin Paşa kolordusu da Yunanlılarla anlaşarak Selanik’i Yunanlılara bırakmıştı. Yunan ordusu böylece serbest kalınca manastırdaki kolordularının geri çekilme hattını kesmeye başlamıştı. Bu iki Kolordunun Yunan kıskacı içine girdiğini görünce, Kayalar civarında Komana Köyünde Soroviç Savaşı’na, emrimdeki 3. Süvari Bölüğü ile girmiştim. Karşımda üst sınıftan oluşan Yunan kıtaları bulunmaktaydı. Biz atlarımızdan inip zorunluluktan yaya olarak savaşa düşmanın topçusu, süvarisi ve piyadesi karşımızdaydı.

Yaptığımız savaş gerçekten bir çemberlemeyi önlemiş fakat bunun için epey kayıp vermiştik. Ben de kalçamdan yararlanarak Yunanlılara tutsak olmuştum. Sedye ile Fiorino İstasyonuna getirilerek trene bindirilmek üzereydim. Bu sırada ünlü özgürlük kahramanı Niyazi Bey de emrindeki çetelerle Komana bölgesine gelmiş fakat çarpışa çarpışa çekilmişti. Biraz sonra Yunan Başkomutanı Prens Konstantin ve onu Yaveri Süvari Yüzbaşısı Metaxas (eski başbakan) 100 kişilik bir Süvari kuvveti ile Fiorino istasyonuna gelmişti. Metaxas, Kayalar Köyü Komana Savaşında ölmüş yüzlerce Yunanlı görmüş, burunları, kulakları kesilmiş Yunan yaralılarla karşılaşmıştı. Son derece öfke ile bunları kim yaptı diye bağırıyordu!

Yunan erleri de yaralı olarak sedyede yatan beni gösterip “kumandanları burada yaralıdır diye cevap veriyorlardı. Metaxas benim yüzüme bakıp bütün kini ile “derhal bu subayı kurşuna diziniz, yaralı falan dinlemeyiniz diye” emir vermişti. Benim hiçbir şey söylemeye halim yoktu. Artık ölüm benim için kaçınılmaz olduğunu anlamıştım. Beni bir çukura götürdüler, sırtımdan elbiseyi çıkardılar ayağımda sadece pantolon kalmıştı. Yaramdan kan akıyor ve ayakta durmaya da kuvvetim kalmamıştı. Beni önümdeki çukura yarı bölüme kadar sokmuşlardı. O sırada bir Rum erinin, Yüzbaşı Metaxas’ın karşısında dikilerek ve selam durarak “yüzbaşı durun ateş emrini vermeyin bunları yaptıran bu subay değildir” özgürlükçü Niyazi’nin çeteleridir. Ben bu subayın emrinde bulundum. Yunan tutsaklarına özellikle iyi davranmıştır” dediğini duymuş ve biraz da Rumca anladığım için sözlerim benim için edildiğini anlamıştım. Yüzbaşı Metexas emrini geri almış, sonra yanıma gelerek elimi sıkarak tedavim için gereken neyse yapılacağını söylemişti. Daha sonra Selanik’e tedavi için gönderildim. Yanıma sağlık erim Beylerbeyi Şahap, Yunan Kızılhaç’ının yardımıyla orada yaralarımı sarmış ve biraz da rahatlatmıştı beni. Daha sonra trenle Selanik’e gönderildim. Savaş çok kötü bir şeydi, hele Balkan Savaşı bütün savaşların yüz karasıydı. Her tarafta yüzü gözü dağılmış insanlar, kolları bacakları kesilmiş, kırılmış askerler ve subaylar vardı. Her yerde çeteler ve kiminle ilişkisi olup olmadığı bilinmeyen gruplar vardı. Selanik’e hastaneye yatırıldım ve orada Sırp Cephesinden gelen Yaralı tüm subayları karşılamıştı. Diğer subaylarla cephedeki durumları konuşuyorduk. Karadağlıların bize yapmış oldukları ihanetler ve Arnavutların bize yapmış olduğu ihanetler hepimizi ziyadesiyle üzmüştü. Hepimiz yani tüm yaralı subaylar bir noktada birleşmiştik. Orduda siyaset Egemen oldukça, güçlü şanlı ordumuzun bu küçük düşmanlar karşısında bile hiçbir şey yapamayacağını anlamıştık.

Hastanede yaralı olarak geçirdiğimiz günlerden bir gün Bulgar Kralı Ferdinand’da bizi ziyarete gelmişti. Birkaç gün sonra da Sırp Kralı 1. Pier hastaları ve tutsakları görmeye gelmişti. Sırpların aklı Selanik’te idi. Yunan Kralı 1. Yorgi de ziyaretimize geldi. Son derece kibar ve usulünce nasıl olduğumuzu sordu. Bana, “nerede yaralandınız? Yüzbaşı Efendi” dedi. Ben de tercüman aracılığıyla “Kayalar Köyü Komana Savaşı’nda” dedim. Tam bu sırada Kralın yanına Giritli Nesimi Bey gelmişti. Onun tercümanlığı ile Krala 1. Yorgi’ye, “bu savaşta şayet Fiorino istasyonuna 100 süvarisi ile Yüzbaşı Metexas gelmeseydi, telgrafhaneyi ele geçirmese ve vagonlarda bulunan bize ait cephane ve silahlara el koymasaydı, biliniz ki Sırplar Selanik’i kesinlikle alırdı. Kral hazretlerine lütfen söyleyiniz ki Yüzbaşı Metaxas’ın kahramanca savaşı ancak bir meydan savaşı ile kazanılacak bir zaferdir” diyerek Haşmet Mapları’nın, Yüzbaşı Metaxas’ı bu nedenden ötürü ödüllendirilmelerini diledim. Sözlerim Rumcaya çevirince, Kral elimizi sıkarak, yüzümü okşayarak “isteğinizi yerine getireceğim” diyerek ayrılmıştı. Daha sonra Yüzbaşı Metexas, Binbaşılığa terfi etti. Selanik Merkez Kumandanlığına atandı. Ziyaretime gelir ve “dostluğunu asla unutmayacağım” diyerek teşekkür eder. Daha sonra General ve ardından da ünlü bir Başbakan oldu. Bizim dostluğumuz da böyle başlamıştı.

Savaşta da olsa kişisel dostluklar önemlidir. Uzun yıllar Rus coğrafyasında kurmuş olduğum kişisel ilişkiler, ticaret ötesinde iki toplumun birbirine bakışını değiştirmesine de katkı sağlamıştır.

Rusça konuşmak beni karşı toplum insanı önünde anlamlı kılmıştır. Sözümüz ve duruşumuz ile ilişkilerimize büyük katkı sağlamıştır. Bunu Moskova’da Mehmet Ali Birand’a verdiğim röportajda da anlatmıştım. O günden bugüne 30 yıl geçti. Bugün bir Rus’a bakış açısı var idiyse bunda büyük katkım olmuştur. Siyasiler her daim örülen bu sosyal dokular üzerinden kendilerine bir zemin bulurlar. Yoksa kendileri bir şey üretmemiştir. Rusların da bize bakış açısını, olumlu yönde etkilediğimi düşünüyorum. Aksi olsa idi 20 yıl gibi uzun bir süre samimi ve dostane ilişkiler süremezdik.

Hep derim, bir işadamı aynı zamanda bir kültür elçisi gibi olmalıdır.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » »
219 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.