logo

Teşkîlât-ı Mahsûsa 8.Bölüm

Teşkîlât-ı Mahsûsa 8.Bölüm

Selanik’te tahtan düşmüş hükümdar Sultan Abdülhamid ile baş başa kalabilmiş olan arkadaşım Süvari Binbaşı Debreli Zinnun sonradan çalıştığımız M.M. Grubu (şimdiki MİT), milli mücadele yıllarında onunla yaptığımız özel söyleşilerde padişahın iç ve dış politika hakkındaki düşüncelerini şöyle özetlemişti:

Abdülhamid bana yakınlık gösteriyor ve benim de görüşmekten de hoşnuttu. Bir gün dedi ki: Zinnun Bey, şimdi saltanattan uzak, günlük dedikodudan uzak, size düşüncelerimi söyleyeyim. Bizim ülkenin ekonomik sıkıntıları yüzyıldan beri devam etmektedir. Giriştiğimiz sonu gelmeyen savaşlar devletin hazinesini boşaltmış, ülke halkını da yoksullaştırmıştır. Ülkenin gelişmesi için Meşrutiyet yönetimini yeniden kurarken, Meclis-i Mebusan’ı tekrar açarken, köyler ve şehirlerimiz için şunları düşünüyordum. Bizim kalkınmamızda tarımın yanında, hayvancılığın büyük bir rolü olmalıdır. Bu ülke gerek küçükbaş ve büyükbaş gerekse kümes hayvanlarının yetişmesine gelişmesine uygundur. Bunun için köylümüzün hayvan yemini oluşturan ürünlerin tarımını büyük önem vermesi gerekiyor. Sonra hayvansal besinler olan süt, sütlü maddeler, yumurta üretimi zorunluluktur. Böylece ülkemizde Gürbüz bir kuşağın yetişmesine olanak sağlamış, dış ülkelere de bunları ihraç ederek esaslı bir gelir kaynağı etmiş oluruz. Ulusal servetimiz sayılan tütüncülükte rejimin yani kapitülasyonlarla verilen özel şirket haklarının karşısındaydım. Bizim önemli bir özelliğimiz meyve memleketi olmamızdır. Özellikle bağcılık sebzecilik ve konservecilik bu ülkeye gelecekte yararlı olacaktır. İşte ele alınacak önemli davalar. Köylerimizde bal arılarının petekleri de azdır. Hâlbuki bu ülke bu alanda iyi bir ürün elde edebilir. Diğer taraftan yabani zeytin ve fındık ağaçlarında aşılamak bu iki önemli gelir kaynağımızı geliştirmek gerekir.

Sulama davalarımız da önemlidir nehirlerimizi kanallarla birleştirmek ve Mısır’da Assuan’da olduğu gibi birtakım barajlar yapmamız gerekiyor. Fırat ile Dicle’yi, Seyhan ile Ceyhan’ı, Sakarya ile Kızılırmak’ın daha faydalı bir hale sokmak olasıdır. Bütün limanlarımızı bilhassa Karadeniz ve Akdeniz limanlarımızı baştanbaşa inşa etmek, Anadolu ve Rumeli Demir yollarını çoğaltmak çok gereklidir.

İnanmanızı isterim ki yüzbaşım, bütün saltanatım sürecinde hep bunları düşündüm. Bazı olanaklar da aradım. Fakat bu noktada en korktuğum şey yabancı sermayenin mevcut kapitülasyonları çok daha kabul edilmez bir duruma sokması olasılığıydı. Esasen düşmanlarımızın ekonomik baskısı altındayız. Borçlarımız çoktur. Yabancı sermaye ülkeye böylece daha içinden çıkılmaz bir duruma sokacaktır. Bir sömürge haline gelmekten korktum.

Şimdi bazı soruları da ben sorayım!

1- GAP niçin bitirilmiyor? Gerekli para 24 milyar dolar, oysa bunun on katından fazla dış borcu dışarıdan aldık.

Hani diyor ya bazı arkadaşlarımız, yollar köprüler, havaalanları yaptık diye. İyi de GAP için ne yaptık? Niye yapmadık?

2- Bu ülke tarımı son iktidar döneminde Cargill adlı uluslararası bir şirketin tüm isteği doğrultusunda bitirilmedi mi?

Saman ithal ediyoruz.

3- Hayvancılıkta özellikle 12 sene bakanlık yapmış bir kişi, bu sektöre neler yaptı, hiç soruldu mu? Hayır, ama sormalıyız! Soruyoruz!

Yukarıda Abdülhamid’in anlattığı üç kritik konu bu ülkeyi bağımsız kılmada birinci etkendir. Hani yolumuz Abdülhamid yolu idi.

Bu işler dizi yapmakla olmuyor. Önemli olan aynı ideale baş koymak gerekir.

Bu makaleyi yazdığım günün ertesi günü bir haber okudum. Buraya ilave edeceğim.

Rıfat Hisarcıklıoğlu, beyanat vermiş: “Dünyada tarım ve hayvancılık konusunda başarılı ülkeler, gelecekte dünya lideri olacaklar.”

Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » »
173 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.