logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-11

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-11

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-11

Yoğun medeniyete devam ediyoruz…

Buharlaşmayı en aza indirmek amacıyla Türkler bu su kanallarını çok derin kazmışlardı. Böylece güneşin temas ettiği alan küçülmüş oluyordu. Ayrıca sızıntıları önlemek amacıyla kanalların içi ayarlanmıştır. Daha sonra bölgeye gelen Sovyet istilası sonrası Sovyet mühendisler bu iki tekniği kullanamadıkları için sonuç bir felaket olmuştu.

Oluşan nehircikler genelde ahenk içerisinde birbirine geçirilmiş, fırınlanmış kilden yapılma borular sayesinde yeraltına veriliyordu. Efrasiyab’ın iç kalesinde ana besleyici borular ise kurşundan yapılmıştı. Bir seyyah bu kurşun borular için “Dünyanın 8. Harikası” olarak nitelendirmektedir.

İkinci yöntem, suyu kentin yakınlarındaki bir yüksek alanda toplayıp “Kereze” ismi verilen toprağın dikkatle kazılması sonucu yerin altından geçirilmiş kanallar vasıtası ile meskûn mahallere ve tarım alanlarına vermekti. Bu sistem dâhilinde uzun yeraltı geçitlerinin kazılması gibi, ayrıca havalandırma ve ulaşım için belli yerlere baca inşa edilmesi söz konusuydu. Derinliği yüz metreye ulaşan bu kanalların kilometrelerce uzunlukta oldukları ve kentlerin altından geçirildikleri düşünülünce bu yöntemin bir mühendislik harikası olarak görülmesi içten bile değildir.

Her iki tip hidrolik sistemde de suyun ağır akışını ve belli aralıklarla yerleştirilmiş, özenli bir mühendisliğin sonucu olarak çeşitli kaldırma mekanizmalarının aksamadan çalışmasını sağlamak için ince ayarların bozulmaması gerekiyordu.

Kentlerdeki fırınlanmış kilden yapılmış yeraltı boruları umumi hamamlar ve evler için kullanılıyordu. Bu sistemleri tasarlamak, inşa etmek ve çalışır halde tutmak için gereken kabiliyet mevcut idi. Bunun için 12.asırda tek bir kentte Merv şehrinde çalışan (bu konu ile ilgili) 12.000 kişi vardı ki bunların 300’ü dalgıçtı. O dönemde Merv şehri dünyanın en büyük şehri idi Çin’in Hangzhou şehrinden bile büyüktü.

Bazı yazarlar bu şehirlere İslami kentler demektedir. Oysa bu kentler İslam öncesine aitti. Bu sulama sistemi hem hayatı kolaylaştırır. Hem disiplin eder. Hem hiyerarşi kurar. Hem de sosyalleşmeyi sağlıyordu.

Vaha medeniyeti zirai çeşitliliği yüksek kaliteyi, üretimi ve dolayısıyla zenginlik yaratmıştı. Ancak bu durum iki şeyin “su ve sulak arazi” yokluğuna rağmen başarılmıştı.

Yoğun medeniyete bugün en iyi örnek Japonya’dır. Eldeki kıt kaynakları en iyi şekilde kullanmak ve verimi artırmak bu yoğun medeniyetin adıdır.

Binlerce yıl önce bunu ilk başaran Türk milletidir.

Gelin bu konuya kafa yoralım!

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » »
1133 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.