logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-13

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-13

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-13

Ticaret

Türkistan’a M.S. 400.’lü yıllarda Hintli ve Suriye Şam’dan gelen tüccarlar yerleşirler. Bunlar Nesturi Hristiyanlarıdır.

Çok ilginç bir durum var! Çin ile hem ihracat hem de ithalat yapıyoruz lakin bu bölgeye hiç Çinli tüccar gelmiyor!

Needham’ın Çin Tarihi ile ilgili kitabında cilt 1, sayfa 195’de Çinlilerin kendi coğrafyaları ötesindeki bölgelere seyahat etmek ve iş yapmak gibi bir durumları hiç yok demiştir.

Bendeniz de yıllardır söylerim Çin devletinin lokal bir devlet olduğunu ve sınırları dışında iş veya siyaset yapamayacağını, çünkü böylesi bir işler için hiç mi hiç pratikleri yoktur. Bu durum 1.500 sene önce de aynı imiş. Bugün bir çıkış yaptılar (bu tamamen ailenin zorlamasıdır ve şartıdır) gerisin geriye hızlıca döndürüldüler.

Erken dönemlerden itibaren oluşan bu ticaret ve tüccar kitlesi, aynı zamanda o çağda yıldız olan Asya’da (bu tarihte Avrupa hiç yok) ne Çin’de ne Hindistan’da ne de Orta Doğu’da olmayan bir yapıyı kurarlar.

O dönem müthiş bir dönemdir.

Bankacılık ve finans merkezi olarak Kazakistan’daki Taraz kenti artık teraziler şehri diye anılıyordu. Hanlar, Kervansaraylar, Depolar ve hizmet sektörü ile Avrasya’nın uluslararası antreposu haline gelir.

M.Ö. 3. asırdan itibaren Türkler, Hindistan, Irak, Suriye ve Akdeniz sahillerine sürekli seyahat ediyor ve coğrafyayı tanıyorlardı ve de uzmanlaşmışlardı. Bu bölgeye zaman içinde Faslı tüccarlar da gelmiştir.

Asırlar boyu süren bu ticaret sonrası zengin bir tüccar sınıfı ortaya çıkmıştı. Çok yüksek vergiler ödeyerek devrin iktidarını hem mutlu ediyor hem de kendilerine büyük bir nüfuz kazandırıyorlardı.

Bölgeye gelen Arap istilasından evvel asırlar boyu süren bu ticaretin bir diğer neticesi de mahalli üreticileri harekete geçirmek olmuştu. Her bir kentte ihracata dayalı ticarete ürün sağlayan özel sanayiler oluşmuştu. Böylece zengin kömür ve demir madenlerine kolayca ulaşabilecek konumda olan Fergana Vadisindeki kentler, Orta Doğu ve Hindistan’a yüksek kârla satılabilen çelik bıçaklar üretir hale gelmişti. Metal işinin yapıldığı Ahsikent, Pap, Merv ve diğer merkezlerde kullanılan teknik ve 1.600 dereceye kadar ısıya dayanacak potalar gerektiriyordu.

Türkistan’ın bu bölgesindeki insanlar, bu bölgeye has kil hakkında detaylı bilgiye sahip olmaları hasebiyle böylesi kaplar ve potalar üretebiliyorlardı. Bu gelişen teknik sayesinde pota döküm çeliği önce Şam’a oradan da batıya ulaşmaktaydı.

Fransız Arkeologlar Benod Mille ve David Bourgait’in Pakistan’ın kuzeyinde Orta Asya ile birleşen bir bölgesinde izine rastladıkları “kayıp mum” tekniğinin, Orta Asyalı demir çelik ustalarının uzmanlık alanı olduğunu itiraf ederler.

“Bilinen insanlık tarihi itibarı ile demiri ve türevleri olan madenleri işleyip insanlık âleminin hizmetine sunan Türklerdir.”

Mısırdan MERV ve diğer merkezlere cam üfleme tekniği getiren Yahudi zanaatkârlar. M.S. 4. asırdan itibaren Çin’e, Belh şehrinde ürettiklerini satar hale gelmişlerdir.

Buyurun adalet, buyurun demokrasi, buyurun insan hakları.

Bizler, dünyaya neler sunmuşuz neler.

Bugünkü zengin milletler, neler sunmuş?

Varın siz düşünün.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » »
2986 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.