logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-25

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-25

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-25

Türkistan’ın Seyyah Alimleri-2

Orta Çağ Avrupa’sında genelde Avrupalı âlimler kendi bölgelerinde veya manastırlarda kalmayı yeğlemişlerdi. Oysa Orta Asya’da durum böyle değildi. M.Ö. 300’den itibaren Orta Asya’ya Türkistan’a Hintli âlimler, Yahudi astrologlar, Maniheist bilginler ve daha sonra Nasturi keşişler gelmişlerdir. Orta Asyalılarda buna mukabele ederek bu gelen âlimlerin ülkelerini ziyarete gitmişlerdir. Bu gelgitler Orta Asya’da fikir hareketliliği ve fırsatlar ortaya çıkarmıştır. Bu seyahatlerin çok azı zorunluluktan idi. Oysa geneli, örneğin; matematikçi, gökbilimci, Harezmi çok genç yaşta yollara düşmüştü. İbni Sina da Buhara’dan çıktığında Samani Devleti yıkılmak üzereydi.

Araştırma arzusu ve saf merakta Orta Asya düşünürlerini seyahate teşvik ediyordu.

Ebu Zeyd el Belhi seyahat etmeyi gayet önemli olan haritalarını çizebilmek için bir araç olarak görüyordu. Büyük hadisçi Buhari de ömrünü yollarda geçirmişti. Keza Hazerfan Buruni de uzun yıllar seyahat etme ve Hindistan’daki araştırmaları için seyahat etmiştir. Tabii bu işin finans boyutunda Abbasiler döneminde Bermekiler daha sonra yine Türk olan vezir Beni Musa bu seyyah âlimlere her türlü yardımı yapmıştır.

Leipzip’deki bir Alman araştırmacı Heinrica Suter 20. Yüzyılda bir keşif yaparak Orta Çağ İslam dönemi yani Abbasiler döneminde 515 kadar matematikçi ve gök bilimcinin doğum yerlerini tespit etmiştir. Eserlerin Arapça olması hasebiyle önce tüm âlimler Arap sayılmış. Sonra Suter’in araştırması sonucunda çok büyük kısmı Türk ve Türkistanlı çok az bir kısmı ise İranlı çıkmıştır. Daha sonra bu araştırmayı yapan Suter’e Taşkentli araştırmacı olan Bakhrom Abdukhalimov’dan destek gelmiştir. Eseri Beytül Hikme’de dönemin en büyük 15 âliminin Arap değil Türk ve İranlı demiştir. Farabi de Orta Asyalı bir âlimdi kimi Türk der kimi İranlı der. Lakin tüm devletler Türk idi. Halkların ise nerede ise çoğu Türklerden idi. Türk olmalı ihtimali daha yüksek.

Bu çağa Arap Rönesansı desek bile, başı ve sonuna kadar ilmin ve bilimin iki ucu Türk unsurların elinde olmuştur. Ancak daha sonra Arap Kindi gibi çok büyük âlimler de çıkacaktır. Bu sürecin ardından bölgede başka Arap âlimler de yetişecektir.

Bağdat’taki felsefi hareketin kurucusu Cabir, bir Arap olsa da (721-815) Horasan bölgesinin başkenti Tus’da büyümüş ve tahsil görmüştür. Daha enteresan olanı eserlerinin tamamını Türkistan’da iken yazmıştır. Felsefenin, hayatın bütününü kapsar derken, Kimyada, Gök biliminde, Fizikte, Eczacılıkta ve Tıpta temel olacak çalışmalar yapmıştır. Bağdat’a Bermekiler tarafından davet edilmişti ve Cabir de eserlerinin çoğunu Bermekiler’e ithaf etmiştir. Böyle bir durum da vardır.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
974 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.