logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-44

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-44

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-44

Ürgenç 4. Bölüm

Kardeşinin ölümünden sonra tahta Ebu Abbas Memun çıkar. Kardeşi gibi Abbas da iyi eğitimliydi. O da bu meclisin devamını istiyordu.

Biruni, Abbas için “bilgili, zeki ve devlet işlerinde istikrarlı” diye bahseder. Ancak naif ve devlete zarar veren bir politika izlediğini de söyler ve çok müsriftir. Hem halifeye hem Gazneli Mahmud’a karşı itaatkâr durmaya çalışır. Biruni, bu süreçte Ebu Abbas’a yakın durur. Bazen diplomatik elçisi olur. Ancak Gazneli yeniden kurulmaya çalışılan ilim meçlisindeki tüm bilginleri Gazne’ye göndermesini ister Abbas’tan. Aslında hedefi İbn-i Sina ve onun gibi büyük âlimlerdir. Haberi alan İbn-i Sina kaçar. Bir kervana katılır. Uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Hazar’ın kıyısındaki Cürcan şehrine ulaşır ve yeniden Kitabı Kanun’u yazmaya odaklanır. Biruni ve diğer âlimlerin bir kısmı Ürgenç’te kalmaya devam ederler. Abbas, birçok isimsiz bilgini Gazneli’ye gönderir. Ancak Mahmud ikna olmaz. Mesini adlı büyük bilginde kaçmış ancak seyahati esnasında Dehistan çölünde çıkan bir kum fırtınasında hayatını kaybetmiştir.

İbn-i Sina Kanunu, Nesli ile birlikte, odak noktası kişiye yönelik teşhis ve tedaviden tıbbi teşebbüsü, bir bütün olarak sistemleştirmeye koymuştu. Bu teşebbüsünde, örnek aldığı kişi Rey’de doğup, Merv’de tahsil görmüş olan Muhammed İbni Zekeriya El Razi’dir.

Razi’ye göre bilgiye ulaşmak için en iyi araç akıldı. Bu sebeple zihni inançta dâhil olmak üzere bütün irrasyonel tutkulardan arındırmak için “manevi fizik” öneriyordu.

Razi tamamıyla işine odaklanmış bir hekimdi. Suçiçeği ve kızamık hastalıkları üzerine yapmış olduğu çalışmalar klasikleşmiş ve sadece Avrupa’da 1475 ile 1866 seneleri arasında 40’dan fazla kez basılmıştır.

Binyıl önce nice bilginler yetiştirmiş Uluğ Türkistan’ın bugün ne kadar uzağında kalmışız. Üzülmemek elde değil. Umarım bir gün aslımıza özümüze ve aklımıza geri döneriz. Bunca çalışma ve yazımı belki bir gün çıra yakabilir miyim derdi ile yazmaktayım.

Razi aynı zamanda kendini deneylere vermiştir ve der ki! “Deneylenmediği ve denemediği müddetçe (tıpta) hiç bir şey gerçek sayılmaz”

Yıllardır hep söylerim. Ne olur böylesi büyük şehir hastaneleri kuracağınıza araştırma hastaneleri kurun.

Neyse. Raziye geri dönelim.

Razi bazen kendisini bile kobay olarak kullanmıştır.Buyurun bu çağda bile olmayan insani bir tavır. Bugün fakir halkların kobay kullanılıp yok edildiği güya modern çağdan bin sene önceki insani tutuma bakın.

Niye dertlendiğimi iyi anlayın lütfen. Türk milleti irfanı, insani ve imani duruşu ile mümtaz bir millettir. Başkaca bir örneği de yoktur.

Razi’nin ölümünden sonra talebeleri not yığınlarından “El Havi” bölümlerini buldu. 500 sene sonra 1486’da El Havi’nin sadece bir kısmı batılı okurlara ulaşabilmiştir. 20 ciltlik bu eserden sadece 12 cildi bugüne ulaşabilmiştir.

Bu eser, İbn-i Sina’nın bakış açısını genişletmiştir. Böylelikle 1012’de “Kitabı Kanun’u” yazmaya başlamış ve 10 sene içinde tamamlamıştır. Kitabı Kanun ile El Havi arasında ciddi benzerlikler vardır. Razi gibi İbn-i Sina’da belli başlı sorunlar ile ilgili ayrı eserler kaleme almıştır. Göz bilimi adlı eseri çok önemlidir ve ders kitabıdır. Ayrıca kalp sağlığına iyi geldiğini düşündüğü ilaçlar ile ilgili bir risale kaleme almıştı.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

Etiketler: » » » » » » » » » » » » »
865 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.