logo

ANAYURTTAN ANADOLU’YA

ANAYURTTAN ANADOLU’YA

ANAYURTTAN ANADOLU’YA

Üzerinde yaşadığımız Anadolu Coğrafyasının, Türkiye olarak anılmasını sağlayan, Bizans’ın paslı kilidini kırıp Anadolu’nun kapılarını bizlere açan Büyük Türk Hakanı Sultan Alparslan’ı doğumunun 990. yıl dönümünde rahmet ve saygıyla anıyor, genç kuşaklarımıza ilham kaynağı olması ümidiyle o mübarek zatın hasletlerini kısa da olsa nakletmek zaruretini duyuyorum.

Evet, 990 yıl önce Horasan kutlu bir doğuma gebeydi. Hep evliyaları, Alpleri, erenleri yetiştiren Horasan, geleceğin Eb’ul Fethini dünyaya getirdi. Asıl adı Muhammed Bin Davut Çağrı olan, Alparslan 20 Ocak 1029’da Horasan’da doğdu. Tahsiline küçük yaşlarda başlayan Alparslan zamanın âlimleri tarafından Cihan Sultanlığına hazırlanmaktaydı. Alparslan küçük yaşlardan itibaren babası Çağrı Beyin yanında haksızlık ve zulüm yapanlara karşı Hakk’ı savunmuş, geleceğin Sultan’ül Adil’i olma yolunda dev adımları atmıştır. Babası Çağrı Beyin 16 Temmuz 1060 yılında ölümü ile Horasan valiliğine atandı. 4 Eylül 1063’te Sultan Tuğrul Beyin ölümü ile tahta Alparslan’ın ağabeyi Süleyman geçtiyse de Türkmen beyleri buna itiraz ederek Alparslan’ı Sultan olarak tanıdılar. 27 Nisan 1064’te büyük bir törenle Selçuklu tahtına oturan Sultan Alparslan ağabeyi Süleyman’ı destekleyen Vezir Kündiri’yi azlederek ünlü devlet adamı Nizamül Mülkü vezirliğe getirdi. Türkmen beylerini bir çatı altında toplayan Sultan Alparslan, iç isyanları da bastırdıktan sonra yönünü Anadolu’ya çevirdi.

Sultan Alparslan’ın 1064 yılı sonlarında Gürcistan’ı, 1067’de de Kars ve Ani kalelerini fethi Bizans’ın Malazgirt’teki paslı kilidinde yankılandı. Oğuz Türkmenlerinin Anadolu kapılarındaki ayak seslerini mağrur imparator Romen Diyojen’i harekete geçirdi. 200 bin kişilik ordusunun başında, Türkleri Orta Asya bozkırlarına sürmenin hayallerini kuran imparator Sultan Alparslan’ın barış teklifini de alaylı bir şekilde geri çevirerek Malazgirt Ovasına geldi. Bu haberi Halep’te alan Sultan Musul üzerinden Ahlât’a oradan da 50 bin kişilik ordusuyla Malazirt’e geldi.

Evet, Hilalin haça, imanın küfre üstün geldiği Malazgirt meydanındayız.
Aylardan Ağustos günlerden Cuma, Sultan Alparslan Malazgirt ovasında düşmanın kalabalık oluşundan endişelenen askerlerine şöyle sesleniyordu: “İşte ben kefenlik elbisemi giydim, şehit düşersem böylece gömünüz. Yarabbi seni kendime vekil yapıyor azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda savaşıyorum. Allahım niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret. Burada Allah’tan başka Sultan yoktur. Emir ve kader tamamıyla O’nun elindedir. Bu sebeple benimle birlikte savaşmakta ve savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz.”

Ufukların Sultanı Sultan Alparslan bu nutkuyla kahraman ordusuna yeni bir ufuk açıyordu. Ortaçağ karanlığını yaşayan Anadolu’yu bu ufkuyla aydınlatıyordu. Allah’ın yüce ismiyle Malazgirt Ovası’nı inleten Türkmen ordusu muzaffer olmuş, mağrur Bizans imparatoru esir alınmış ve 200 bin kişilik muazzam Bizans ordusundan eser kalmamıştı. Esir imparatoru serbest bırakan Alparslan zaferinin zekâtını dahi vermiştir. Anadolu’ya huzur, istikrar, barış ve medeniyet getirmiştir.

Alparslan Malazgirt’te anahtardır; Bizans’ın kilidini kıran
Alparslan Yıldırımdır; Niğbolu’ da Haçlı güruhunun üstüne düşen
Alparslan Fatihtir; Bizans’ın yıkılmaz surlarını yerle bir eden
Alparslan Yavuzdur; Çaldıran’da Acem Şahını perişan eden
Alparslan Muhteşem Süleyman’dır; Mohaç’ta Macar ordusunu kasırga gibi savuran
Alparslan babadır; anası Anadolu olan Türk Milleti için
Alparslan şehittir; Berzem Kalesi’nde
Alparslan milattır; Türkiye Tarihinde
Alparslan köprüdür; Anayurttan Anadolu’ya…

O halis bir Türk, temiz bir Müslüman, büyük bir kumandan ve yetenekli bir devlet başkanıdır.

Türkün devlet baba sistemini, İslam inancıyla mezcederek ülkesi içinde yaşayan dili, dini milliyeti ayrı çeşitli insan topluluklarını yaşatmıştır.

Allah ondan razı olsun.

Kabrin nur içinde, mekânın cennet olsun.

Mehmet Özkaraman

Etiketler: » » » » » » » » » » »
4033 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.