logo

Hakikat ve Evrene Dair Sorular ve İnanç-2

Hakikat ve Evrene Dair Sorular ve İnanç-2

Hakikat ve Evrene Dair Sorular ve İnanç-2

Nihayetinde sahip olduğumuz veya içinde bulunduğumuz mikro/makro karmaşık (bir veya çok) sistemin mümkün olabilmesi için topluca gözlemlenebilir olması lazım.

O halde en muazzam ve kadir-i mutlak gözetleyici ve gözlemleyici olan yüce yaratıcı, bölgesel/lokal düzeydeki insanın/insanların gözetlemelerini ve gözlemciliğini istediği takdirde sanatsal boyut çeşniliğiyle/çeşitliliğiyle aynı zamanda sınırsız veya sayısız varyasyonlarıyla meydana getirebilir.

İstemesiyle (hayal etmesi/ol demesi) Allah bu varlık olma imkânını meydana getiriyor.

O nedenle biz mümkün âlemin varlıklarıyız.

Bizden yukarıya doğru gidersek eğer bu durumda varlığın bilgi olduğu, ontolojinin epistemolojiye indirgenebileceği, bilginin de, olmasını isteyen, hayal ve murâd eden bir yaratıcının dest-i kudreti ile inşâ edildiğinin önemli bir hakikatine kapı aralarız.

Belirsiz ama mümkün âlem için iradesiz irade, bilinçsiz bilinç, kararsız karar, hayalsiz belirlenim olamıyor.

Hayal buya!
Ama ne kadar gerçek!

Ne de olsa şimdi geçmişin hayali değil miyiz?

İnsan beyni bir reseptör gibidir. Televizyonda haber sunan kişiyi TV kutusu içinde aramayız. Ancak “gerçeklik algımızın” verili alanı velevki yanılsama ve zan içerme ihtimaline sahip olsa bile bizim (bilinç düzeyinde bile) evvela kozmik düzeyde kararlaştırılarak gerçekleştirilmiş ve gözlemlenebilir olmamız gerekiyor. Aksi halde iradesiz irademiz, bilinçsiz bilincimiz olamaz.

Sonuçta yaratanın zorunlu varlık oluşu bizi ve algılarımızı mümkün kılıyor. Bizim algı alanımıza girenin verili objelerin gerçek olmaması ihtimali algılayabilir olma gerçekliğimizi ortadan kaldırmıyor. Algılamanın kendisinin verili olmaya açık hale gelmesi ise düğmemize yaşam startı verme iradesini/isteğini ortaya koyan Yaratan tarafından basılmasıyla mümkün hale geliyor.

Mikro kosmosu var edebilecek istidattaki insan bilincinin makro kosmos ile olan uyumu, hayal edebilir oluşu ve anlama kaygısı hepsi bilgiye ulaşmak, bilgi üretebilmek ve bilim yapabilmek için başat koşullardır. Kişinin kendi bilinciyle inşa ettiği bir mikro kosmos realitesi dururken makro kosmosun bilinçsiz inşâ olduğunu iddia etmesi insanı sorun çözmekten aciz bırakan ciddi bir problemdir.

Dolayısıyla henüz verili olmayan bilincin matematiksel düşünme yetisi, bu bilincin kendisinin üyesi/parçası olduğu makro yapıda da aynı istidadın daha kuvvetlice bulunduğunun işareti/göstergesi olabilir. (Esmâu’l Hüsnâ)

Bizlerin verili alanın göstergelerinin yanılsama olup olmaması çok da önemli değil zaten. Yanılsama olsun olmasın bu verili alanın göstergelerinde mazruf bulunan işareti (tevhidi yansımalar) idrak edebilmektir esas olan…

Son söz: İnsanoğlunun modern dönemlerde merakını celbeden mühim bir soru: Beyin nakli gerçekleştirilebilir mi?

Araçsal bir yapıdadır insan. Parçalardan bütüne doğru giden bir tekâmüle endeksli olsa da fiziksel açıdan insanın varlığını zorunlu hale getirebilecek bilinen bir formülde yoktur. Muazzam bir sıçrama ile var edilmiş her bir insan ayrı ayrı atılmış imza gibidir. Dolayısıyla beyin naklinde sorunlar çıkabilir. Çünkü beynin ilettiği bilincin kalibrasyon ölçümü her bireye özgü hassas çizgilerle belirlenmiştir. Parmak izi gibi bu çizgiler kişiye mahsus da olabilir. Bu matematiksel veya metafiziksel çizgilerin ayarlarını zannedersem (metafizikten arındırılmış tıp) cerrahi şu aşamada ölçümleyemez, ölçümleyebilse bile motosiklete lokomotif sistemini monte etmek pek bir işe yaramayacaktır. Zannımca insanı andıran yapay zekâlı otomatları üretmek beyin nakli ile bütünsel kimliğin yakalanabilmesine kıyasla daha kolaydır.

Allah’u Alem.

Yakup Bayakır 

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1393 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.