logo

Kıskanç Adam

Kıskanç Adam

Hızla tüketim yokuşundan inen freni boşalmış aklıyla laftan yana zengin gibi dursa da ömrünü bir hırs uğruna kurban eden Ümeyye, sen ne büyük fırsatı teptin be adam. “Teptin diyorum” zira sen zaten tepmeye uygun hareket eden canlı misalisin. He şunu da ekleyeyim. Devrinin en okumuş, yazmış, yutmuş hatta hani derler ya “yalamış” adamlarındanmışsın. Hem de Taifliymişsin.

Taif de garip bir kent yahu!

Sen gel, peygamberi şehre sokma. Kov, O’da Medine’ye hicret etsin. Sonra bütün ümmet Medine’ye koşsun, Taif’e kimse uğramasın. Çok büyük kısmeti teptin sen Taif. Taifli Ümeyye’de huyunu, suyunu, aklını fikrini doğduğu kentten almış herhalde.

Ümeyye diyip geçmeyin, Cahiliyye devrinin en ilmi adamlarından biri. Öyle böyle değil. Zaten Cahiliyye devrinin insanını da bilgi cahili, dağlı, hiçbir şeyden anlamaz gibi algılamakta ayrı bir cahiliyye örneği. Söz meclisten dışarı. Bin mısra şiiri kekelemeden, unutmadan, harfi harfine ezberine alabilen akıl; cahil akıl olabilir mi? O mevzu başka yazının konusu olsun. Ben Ümeyye’den bahsedeyim. Ümeyye iki dil biliyor. Nasıl diyeyim “Hani İngilizce ve Fransızca süper” yani o dönemde İbranice ve Süryaniceyi; Arapça gibi konuşuyor. Dil bilgisinin yanında din bilgisi de müthiş. Tevrat’ı ve İncil’i asıl dillerinden okuyor, anlıyor ve birçok dini kurala inanıyor. “Ben İbrahim’in dinindenim” diyor ve piyasa da geziyor, şan şöhret o biçim. Herkes ona hasta, o da kendine hastaydı.

Allah’ın tek ve yaratan olduğunu, melekleri, Cebrail’i, Mikail’i, hesap gününü, öldükten sonra dirilmeyi, ahireti, cenneti, cehennemi, peygamberleri bilir; haramı helali gözetirdi. Müthiş değil mi?

Entelektüel bir adam. Evli barklı, çoluk çocuk sahibi, meclise geldi mi hürmet gösterilen, konuştuğu dinlenen, sevilen sayılan bir adam. Modern zamanın ifade şekliyle “güç zehirlenmesi” ile yüzleşmek üzereydi.

Üretim çok önemli. Ülkeler üretti mi zenginleşir de bir kişi üretti mi zenginleşmez mi?

Ümeyye ne üretken bir adamdı bir bilseniz. Şiirleri günümüze kadar geldi. Onun için sıfatlar eksik kalırdı. Şöhretli bir şair, aydın, sanatçı…

Narsist Ümeyye’nin başına kaynar suların döküldüğü gün gelir çatar. Hani “Güzelliğine güvenme, bir sivilce yeter” derler ya. Tam yerine oturmuş. Hiç kalkmayacak gibi duruyor oracıkta.

Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamber olduğunu duyunca “Ah duymaz olaydım!” tripleriyle çölde peygamberliğini yitirmiş mecnuna döner. Zaten kendini o kadar inandırmıştır ki “Gelecek olan peygamber kim olabilir?” sorusuna “Ben olurum” diye cevap vermeye. Bir başkasının hele de Mekkeli bir yetimin peygamber olduğunu duyması yetmişti ona kinlenmeye.

Ne mi yaptı Ümeyye? Kıskançlıkta zirve yaptı. Bedir Müslümanların var olma-yok olma savaşıydı. Ümeyye kendinden bekleneni yaptı ve iki oğlunu da gözünü kırpmadan savaşa gönderdi ve ikisinin de leşini geri aldı. “Aduvullah” yani Allah düşmanı olarak yaşadı ve öldü. Müslümanları yeren, aşağılayan şiirler yazdı durdu. Şiirlerinin bir kısmı ilk 300 yılı geçemese de ona nispet edilen bir divan halinde toplandığı bilinmektedir. Dini şiirlerinin yanında; Arap geleneğinin kendine özgü yaşam şartlarını anlatan uzun kasideleri vardı.

Taberi Tefsiri’nde ve bazı tefsirlerde Araf Suresinin 175-176. Ayetlerinde geçen “dilini sarkıtan köpek” ifadesinin Ümeyye hakkında nazil olduğunu söylerler.

Ümeyye Bin Ebi’s-Salt’a “Niye Muhammed’e tabi olmuyorsun?” diye sorduklarında verdiği cevap : “Sakif kadınlarının Abdi Menaf Oğulları’ndan bir delikanlıya tabii olduğumu duymalarından utanırım”

Aydın ve entelektüel donanımlı cahillik, her devirde var.

AMAN uzak duralım. 

Serdar Çil

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2201 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.