logo

Samimi Ol Canımı Ye

Samimi Ol Canımı Ye

Samimi Ol Canımı Ye

samimi-ol-canimi-ye

Bazen bazı cümleler gelir takılır bize. Ne atasözüdür ne anasözü ne de vecizlik aidiyeti vardır. İlk bakışta içinde argovari bir duruş sergileyen bir yapısı varmış gibi de dursa hani lise sıralarında yediği kazığı unutmaya razı sınıfın ağabeyinin kucaklayıcı bir tavrıymış gibi algılanan ergen jargonu “Samimi ol, canımı ye” cümlesi hızla toplumun bütün katmanlarına yayılmalı. Cümlenin her yanından samimiyet akıyor. En az iki kişi arasında güvene dayalı ve ortaya “can” ın koyulduğu bir dengeleme unsuru.

Öze değil göze merak sardı mı insan problem zirveye ulaşmış demektir. Oysa birbirine ne kadar yakın duruyorlar gözle baktığımızda. Anlam olarak birbirine uzak kafiye olarak birbirine ne kadar da akraba kelimeler. Öze merak samimiyeti, emeği, doğruluğu ve varılacak hedef için seferi öncüllerken göze merak başta gösterişi sonra şöhreti ve eğrilmeyi ve beraberinde mutlak zaferi elde etmeyi amaçlar.

Şurası bir gerçektir ki; kimse kimsenin özünü bilemez, yaşananlar bir şeylerin ipucunu bize verebilir, kanaat besletebilir, fikir yürüttürebilir ancak en başına ulaşmak istediğinizde kalplerin özünü bilmek mümkün değildir. İki bakış açısını birbirinden ayıran temel nokta kavramların dini terminolojisine bakıldığında belki eklenecek çok kavram olsa da ihlâs ve takva zıttı ise nifak ve dünyevileşme olarak karşımıza çıkar.

Kendi ayıbını yok etmeye çalışarak başlamak yerine eline geçen her fırsatta başkalarının hataları ve ayıplarını teşhir etmek üzere kurulu kişi ve toplulukların hastalıklı ruh halinden samimiyet beklenebilir mi?

“Ben yaptım, ben dedim, ben olmazsam siz bitersiniz, size ben bakıyorum, ben veriyorum ekmeğinizi, sadece benim söylediklerim doğru” diyen kişi ve yapıların ego fışkırmalarının ana nedeni; sebebi ziyaretimin amacı, kendimi ve bana tabi olanları ön plana çıkarıp etraftakilerin sıfır olduğunu belirtme ve pejoratif bir mantık baskısını hepinize yutturma çabası olduğunu ispat etme derdine düşenlerden samimiyet beklenebilir mi?

Değerli dostlar içte haset varsa özde samimiyet doğum yapamıyor maalesef. Bir bakmışsınız ki haset evrilmiş kine dönüşmüş. Gösteriş merakı gözleyiş ile birlikte bir bakmışsınız şöhreti peydahlamış. Yaptıklarının merkezine bilinme övülme merceğini dayadı mı insan o mercekten bakılınca çok büyük zannediyor kendini.

Nasıl bir sanatçı sanatını icra ettikten sonra alkışlanmayı bekliyorsa -ki her sanatçı için geçerli olmayabilir bu tez- bilinmeci ve ne olursa olsun yayılmacı akıl da faydası dokunduklarının devamlı teşekkürlerini ve etraftakilerin alkışlamalarının hazzıyla yaşar.

İhlâsla yapılan ile nifak ve riya merkezinde yapılan arasındaki farkın karşılığının alındığı yer bu âlem ile öteki âlem arasındaki not veriş farkını da ortaya koyacaktır.

Cemaat, tarikat, ideoloji, mezhep gibi içinde birçok insanı barındıran kavramların özünde samimiyet ve akıl hareketliliği olursa öze iniş çok daha kolay olacaktır.

Göze, gösterişe ve şöhrete âşık bir anlayış hâkim olursa işte o zaman ne toplumda net bir karşılığı ne de insanlar arasında birleştiriciliği mümkün olacaktır.

Birbirinden soğuk, uzak ve kin besleyen ayıp aramakla görevli topluluklar devamlı nifak yaymaya ve kandırılmaya hazır kıtalara dönüşmeye devam edecektir.

“Samimi ol, canımı ye” samimiyetine ulaşmamız umuduyla. 

Serdar Çil

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
2166 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.