logo

Sorumluluk Bilinci

Sorumluluk Bilinci

Sorumluluk Bilinci

Toplumumuzda hızla yaygınlaşan sosyal hastalıkların tedavisi için önemli bir köşe başıdır sorumluluk bilinci. Yetişkinliklerin çocukları ile ilgili şikâyetlerini dinlerken hep bu durum karşıma çıkıyor. Bizleri yetiştiren büyüklerimizden çocuklara bir türlü aktaramadığımız bu bilinci, nasıl aktaracağımız konusunda da yeterli bilgiye sahip değiliz.

Tüm anne babaların ortak gayesi, çocuklarının büyüdüklerinde kendi ayaklarının üzerinde durabilen birer yetişkin olabilmeleri. Hiçbir annenin çocuğuna kötü bir gelecek hazırlamayacağını biliyoruz. Ancak çocuklarımızın geleceğe hazırlarken önceliklerimiz konusunda hata yapıyor olabilir miyiz? Bu konuda hiç kendimize sorular sorduk mu? Eskilerin deyimiyle “Kaş yaparken göz çıkarıyor” olabilir miyiz?

Çocuklarımızın sonsuz isteklerini karşılamak, onların her arzularını yerine getirmek, her istediği şeyi özgürce yapabilmesi sizce biraz mantıksız değil mi? Çocuklarımızın en küçük başarılarında aldığımız ödüller konusunda abartılı olabilir miyiz? Çocuklarımızın yaptığı yanlışları görmezden geliyor olmamız sizce doğru mu?  Çocuklarımıza başka çocukların da varlığını ve onlarında hakkı olduğunu hatırlatmamız gerekir mi? Bu soruların cevapları, bizim çocuklarımızın geleceği için ışık tutacaktır.

Elbette bizler çocukluğumuzda birçok sıkıntı yaşadık. Doğal olarak bu sıkıntıları çocuklarımızın yaşamasını istemiyoruz. Sahip olamadığımız her şeye onların sahip olmasını istiyoruz. Çocukken anne-babamızı eleştirdiğimiz konularda çocuklarımıza bir şey söyleyemez olduk. Sınırlı yaşantımız nedeniyle çocuklarımıza sınırsızlığı sunduğumuzu da kabul etmek zorunda kalıyoruz. Oysaki kuralsızlık, sınırsızlık ve sonsuz isteğin çocuklara katacağı hep sorun olarak karşımıza dönecektir.

Çocuklarımızın arkadaşları ile yaşadıkları tüm sorunları, kendisi başa çıkabilecekken onun yerine çözdüğümüz tüm problemleri biz çözersek çocuklarımıza yarar sağlamayız. Bugün sabah çok değer verdiğim bir arkadaşım bana küçük bir anısını anlattı. Aslında bu yazının doğmasına bu sebep oldu diyebilirim. Arkadaşımın oğlu Anadolu yakasında bir okul kazanmış. Tabi bu okulda okuyan başka bir arkadaşının çocuğu da varmış. O onuncu veya on birinci sınıfta okuyormuş. Bu kısmı tam hatırlayamıyorum. Bildiğim, o okulda daha önceki sene okuduğu. Arkadaşım bu evladımıza kendi çocuğunu emanet etmiş. Çocuklar beraber evden çıkmışlar. Zincirlikuyu metrobüs durağında Anadolu yakasına geçmek için inmişler. Ancak durak çok kalabalıkmış. Arkadaşımın çocuğu metrobüse binememiş, ancak arkadaşı binebilmiş. Orada kala kalmış. Hemen babasını aramış. Babasına nasıl gideceğini sormuş. Arkadaşım kendisinin okulun adını ve hangi ilçede olduğunu bildiğini, kendisinin rahatlıkla bulabileceğine inandığını söylemiş. Akşam görüşmek temennisi ile telefonu kapatmış. Çocuk karşılaştığı problemi o güne kadar edindiği problem çözme teknikleri ile çözmüş. Okuluna ulaşmış. Akşam da evine gelmiş. Oysa birçok ebeveyn bu durumu çocuğunun yaşamaması için tedbirin tedbirini alırdı. Ama arkadaşım çocuğunun yaşına, kendisine ve problem çözme becerisine güvenerek bu durumda onu problemi ile baş başa bırakmış.

Çocuklarımızın yaşadıkları problemleri hep ebeveynleri çözdüğünden yetişkin olduklarında sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Oysaki her yaşta çocuğun alması gereken sorumluluklar var. Bu sorumlulukları çocuklarımıza vermeliyiz.

Öncelikle evimizin kurallarını çocuklarımızla beraber koymakla başlamalıyız işe. Sonra çocuklarımıza tercihlerinin ya da seçimlerinin sonucuna katlanmayı öğretmeliyiz. Son olarak da başka insanların hakları olduğu ve bu haklara saygı göstermesi gerektiğini kazandırmalıyız. Ya da önce bu işe kendimizden başlamalıyız.

Ne dersiniz?

Erdoğan Ergin

Etiketler: »
2326 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.