logo

Tepe Tepe Kağıthane

Tepe Tepe Kağıthane

Tepe Tepe Kağıthane

İllerin siluetiyle ilçelerin dizaynı arasında sıkı bir korelasyon vardır. Nedim’den tutun da Yahya Kemal’e varıncaya kadar kimlerin zihnini çeldirip kalbini tersyüz etmedi ki bu dizayna açık siluet.

Hal böyle olunca elimizdeki zumlu merceği daha bir minimize edip Kağıthane’yi odaklamak, sonra baştan sona dolaşmak, kanaatimizce bizleri olduğu kadar sizleri de keyifli ve eğlenceli bir yolculuğa çıkaracaktır.

Dost meclis ve sohbetlerinde, İstanbul’un prototipi olmaya namzet ilk ve tek ilçenin burası olduğunu defalarca söylemişizdir. Bir kez de bu köşede tekrar etmiş olalım. Zira tepeler şehridir İstanbul. Topkapı Sarayı ile Koca Mustafa Paşa arasını mesken tutan, Çemberlitaş’ı aşıp Beyazıt’a varan, Fatih ve Yavuz’u Edirnekapı’ya taşıyan yedi tepe…

Kağıthane de böyle…

Üstelik tarihi, Efendisi’yle hemen aynı yaşta…

Üstüne üstlük tepe sayısı Efendi’sinden çok daha fazla…

Hem bu tepelerin pek çoğu birbirlerinden o kadar ayrıksı, pek azı birbirlerine o derece yakın ki… Bakalak kalmamak elde değil! Hatta bazıları tepe diye bilinir, çağrılır ise de; hakikatte tepe vasfını hepten yitirmiş ve hatta diğer yükseltilerin nazarında handiyse un ufak olup eriyip gitmiştir. O derece…

Çimen ile Şirin tepeler örneğin… Gümüşhane Caddesi ile Sultan Selim Mahallesi’nin başat görüntüleri altında siluetini kaybetmiş mahcup iki sevgili gibi mağrur ve fakat biteviye suskundurlar…

Çelik dişlerin ördüğü tepesel mahalle bu ikisine nazaran kut ve muttur. Zira onu örseleyecek ne bir güç, ne de kuşatıcı bir perde mevcuttur. Güllerin kızardığı tepe ile Harmana girenlerin tozsuz çıkamadığı tepe de bu gibi bir ayrıcalığa sahip olduğu için kendileri ile ne kadar övünseler, yeridir.

Vaktiyle uçarı tiplerle hafifmeşrep kızların almanaklarında epeyi çeltik tutan Seyrantepe, bugün golyat tipli stadyumdan velut Aslantepe karşısında daha ne süre dayanacak, bunu zaman gösterecek.

Ancak hiçbir şeyin eskisi olmayacağı kesin!

Bir tepemiz daha var ki; Kağıthane’nin omzuna çıkmış, oradan meydan okur gibi dik, dimdik bakar şehre. Eteklerine yığılan güneş, kendinden geçerken gerisinde nurumsu halelerden müteşekkil bir tepecik bırakır. İlk bakışta görenleri hayrete düşüren esrarengiz bu manzarada aslında Hasbahçe Gazetesinin tepecil yazgısı yatmaktadır.

Neyse kimsenin tepesini daha fazla attırmadan hiç olmazsa bir bayırdan bahsedelim ki sinir katsayımız dinsin, düzelsin. Çelik ve Gül’ü birbirine bağlayan kavuştak yani sürüsüne tepecik arasında ortalı bir bayır.

Yükseklik korkusu olanlar için kaçırılmayacak nadir bir yer…

Bizden yazması…

Osman KOCA

Etiketler: » » »
3915 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.