logo

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-39

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-39

TÜRKİSTAN’ın Kayıp Aydınlanması-39

İbn-i Sina

İbn-i Sina’nın eğitimindeki bir diğer etap olan mantığın, ilahiyatın ve fıkhın da olduğu felsefe üzerine sistemli çalışabilmesi için, babası o devrin âlimlerinden olan El Natili’yi evlerine getirdi ve ve artık bu ilimleri evde tahsil etmeye başladı.

Natili bilgili bir adamdı. Birinci asırda yaşamış olan botanikçi, eczacı ve tıp uzmanı olan yunan Dioscorides’in bir eserini Arapçaya çevirmişti. Zamanla İbn-i Sina, Natili’ye karşı çıkacaktır. Tabii burada çok önemli bir detay var. Natili de Şianın İsmailiye koluna mensup idi. İhvanı Safa’cı olması, diğer İsmailiyeci misyonerler gibiydi. Zaten babası da o mezhebe bağlıydı. Zaten babanın oğullarına verdiği isimlerden ne olduğu belliydi. Ancak Samani devletinin hoşgörü ortamı onların yükselmesine engel değildi.

Genç İbn-i Sina, uzun geceler boyunca İhvanı Safa’ya ait risaleleri; âlem ruhu, âlem aklı ve diğer konular hakkında sohbetleri dinliyordu. Kardeşi Ali de İsmaili olmuştu. Lakin İbn-i Sina olmamıştır. Ancak yine de bu mezhebe yakın durmuştur.

İbn-i Sina Batlamyus, Öklid ve Yunan bilim ve felsefesinin etkisinde kaldığı yazdığı eserlerden de anlaşılabilir. Natili’den sonra hocaları İsmail Bilge ve El-Kumri’dir. Zamanla hocaları onu bırakır. Çünkü talebe İbn-i Sina hocaları geçmiştir.

Zaman gelir Kumri, İbn-i Sina’ya müracaat eder. İbn-i Sina’nın bilinçaltıyla ilgili çalışmaları hakkında şöyle bir ifadesi vardır. Bazı soruların cevabının kendiliğinden geldiğini ya da uykuda iken geldiğini söylemiştir. Daha da önemlisi ibadetin sezgi sürecinde oldukça önemli olduğu tespitinde bulunmuştur. Onun için bazen daraldığında camiye koşar ve orada dua ederdi.

Baba daha sonra İbn-i Sina’yı 4 sene boyunca serbest bırakır ve çalışmalarını kendi başına yapmasını söyler. Buradan anlaşılıyor ki baba da bir bilgedir.

Aristo metafiziği üzerine yazdığı bir kitapla bu dönemde karşılaşmıştır. Ayrıca hukuki anlaşmazlıklarla ilgileniyor ve tıpla ilgili çalışmasına devam ediyordu. Çalışmadığı zaman kentin seçkinleri ile vakit geçiriyordu. Müziği çok severdi. Şiir ve kasideleri de oldukça fazlaydı. Ancak bugüne ulaşmamıştır. Şaraba düşkündü. Talebeleri ile yaptığı ziyafet gecelerinde şarap içerdi.

16 yaşına geldiğinde hastaları tedavi etmeye başlamıştı. Böylece kitaplardan öğrenemeyeceği bilgileri doğrudan elde etmiş oluyordu. Horasan ve Buhara’da tıp bilgisinin standardı çok yüksekti.

Razi’nin 30 ciltlik El-Havi adlı eseri (kebir ve tıp üzerine kapsamlı bir kitap) eserini yazmasından bile önce içinde 585 adet ilacın tarif edildiği Nişaburlu bir kimyacıya ait ilaçların özleri ve esasları adlı eser tüm Türkistan’da elden ele dolaşmaktaydı.

Onun için İbn-i Sina “Tıp zor bilimler arasında değildir” demiştir. Kısa zamanda ün kazanmıştı. O tarihte Emir NUH’un hastalığını tedavi ederek sarayında iltifatını kazanmıştır. Bu sayede sarayın kütüphanesini iki yıl kullanabilmiştir. Emirin arzusu üzerine eski Farsça ile yazılmış Zerdüştlük üzerine bir çeviri yapmıştır. Bu kitabın tıbbi malzemeler ile ilgili bölümünü Kanuna dâhil edecektir.

997 senesinde vuku bulan iki hâdise İbn-i Sina’nın hayatının bu döneminin sonu olacaktır. 1.si kütüphanenin yanması 2.cisi ise Emir Nuh’un vefatıdır. Bu iki olay kadim ve modern zamanların en asil başarılarını getiren eğitiminin sonu olmuştur.

Not: Yazısı dizisi devam edecek inşallah.

Necati YÜZÜAK

808 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.