logo

KENDİNİ YETİŞTİRMEK NASIL BİR ŞEYDİR?

Hüseyin Akın

Hüseyin Akın
huseyinakin@hasbahcegazetesi.com
KENDİNİ YETİŞTİRMEK NASIL BİR ŞEYDİR?

Merhabalar sevgili gençler ve daima genç kalanlar. Yine çok esaslı bir konuyla tekrar birlikteyiz. Diyeceksiniz ki daha öncekiler esaslı değil miydi? Elbette esaslı konuydu ama esasında esası var her şeyden evvel!

Bugün sizlerle kendini yetiştirmek üzere biraz dertleşmek istiyorum. Kendini yetiştirmek yani anladık birileri tarafından yetiştiriliyoruz; öğretmenlerimiz bizi yetiştiriyor, ailemiz bizi yetiştiriyor, toplum bizi yetiştiriyor, kitaplar bizi yetiştiriyor da insanın kendi kendini yetiştirmesi ne demektir?

Asıl olarak şunu düşünmemiz gerekli! Her ne kadar bir tedristen geçsek bile, okuldan geçsek bile neticede kendi hedeflerimiz çerçevesinde yetişiyoruz eğer bir hedefiniz yoksa. Eğer siz kendinize belli bir amaç bir elek oluşturmamışsanız ne kadar bir öğretmeniniz bir hocanız olsa bile yetiştiren neticede bir şeyler eksik kalacaktır. Yani tarih içerisine baktığımız zaman Dünya’ya iz bırakmış büyük işler yapmış olan insanların büyük bir kısmının bir başkası tarafından bir hoca, bir üstad tarafından yetiştirilenlerden ziyade kendi kendisini yetiştirmeye akdetmiş olan insanlar olduğunu görüyoruz.

Kendi kendini yetiştirmek, modern çağda da şuan dijital çağ içerisinde çok önem kazanan bir şeydir. Çünkü elinizdeki enstrümanlar ile elinizdeki dijital imkânlarla bir başkasına ihtiyaç hissetmeden kendi kendinizi çok rahat bir şekilde yetiştirirsiniz. Hani uzaktan eğitim dediğimiz şey bunun bir göstergesidir. Uzaktan ama görüntüsel, görsel, işitsel bir takım imkânları seferber etmekle bunları yapabiliriz. Şunu öncelikle söylemek istiyorum. Bir insanın kendi kendine yetiştirmesi için “ben kendi kendimi yetiştireceğim” demesi yeterli değil. Öncelikle birinci olarak hedefini seçmesi gerekiyor yani kendini nereye yetiştirmeye çalışıyorsun? Çünkü yetiştirmek, yetiştirilmesi gereken bir hedefi baz alır. Bunu esas alır. Ne istiyorsun da nereye yetişmek istiyorsun? Yetişmek istediğin şey 100 mt. koşusu mu yoksa maratonculuk gibi bir şey mi? Bir kere bunu çok iyi dikkate almak gerekiyor. Onu zihninde biçimlendirmek gerekiyor, onun rüyasını görmek gerekiyor, onun hayalini kurmak gerekiyor.

Bahane ve mazeretleri kesinlikle elinin tersi ile itmek gerekiyor. Yani sığınmamak gerekiyor bahane ve mazeretlere yani şundan dolayı bunun için şu oldu da bu gitti de vesairesi. Siz kendi kendinizi yetiştirecekseniz kendi koşullarınızı en iyi bilen kişi olmanız lazımdır. Bir insanın hiç yalan söyleyemeyeceği sadece kendisidir. Kendinize karşı bahane kendinize karşı bir takım mazeretler oluşturamazsınız. Çünkü siz bunun böyle olmadığını herkesten daha iyi biliyorsunuz. Bir başkasına karşı söyleyebilirsiniz bazı şeyleri ama kendi kendinize söylediğiniz zaman bu püskürtülecektir. Yani bir şekilde bunun böyle olmadığı içinizdeki bir gizli ses tarafından size söylenecektir.

Sevgili gençler, zamanın kendisini bizzat yani artık zaman ya da genel olarak zamanın bütününü kendi lehinize kullanmanız gerekiyor. Zamanı kendi lehine kullanmayan birisinin kendi kendini yetiştirmesi mümkün değildir. Çünkü avuçlarımızdan hızlı bir şekilde kayıp gitmektedir zaman. Yarın yaparım, ertesi gün yaparım, belki yaparım, şimdi dur hele tarzı olan bir yaklaşım tarzı da insanı avutmaktan öteye gitmeyecektir. Bu yüzden derim ki eğer kendi kendiniz yetiştirmek istiyorsanız, okul içinde okul oluşturmak istiyorsanız. Zamanı kendi lehinize kullanmaya çalışın. Zaman sizin aleyhinize işlemesin ve o iki günün birbirine eşit olmasın. Yarın olur diye kendinizi kandırmayın. Bugünün işini bugün içerisinde yapın. Bilin ki yarının da kendine göre bir takım sıkıntıları, mazeretleri olacaktır.

Okuyun ama okuyun ifadesini kendinizi yetiştirmek babında okuyun demek istiyorum. Çünkü okumak kişinin kendi kendisini ontolojik haline ontolojik gerçekliğine, hakikatine malzeme taşıması demektir. Yani sadece kitap okumak değil; doğayı okuyun, evreni, hayatı, insanı, durumları ve alabildiğine ufkunuzun idrak ettiği her şeyi okuyun. İdrak anlamında okuyun, bilinç anlamında okuyun ve ne anlama geldiği noktasında tahliller, sentezler, analizler yapacak şekilde okuyun. İşte o zaman aslında kitap okumanın, okulda resmi eğitimde okunan kitaptan çok daha farklı şey olduğu farkına varacaksınız. Bilgiyi kes kopyala yapıştır yaparak birisinden almayın. Bilgiyi kendinize uyarlayın yani bilginiz taklitçisi değil bilginin uygulayıcısı, yoğurucusu, rafine edicisi olun. Çünkü kendini yetiştirmek biraz da böyledir.

Herkes yürümenin ne olduğunu bilir ama sokakta yürümenin bir adabı olduğunu kendini yetiştenler ancak bilirler. Herkes yemek yeme ve beslenmenin ne olduğunu bilir ama yemek yeme adabının sofra adabının efendim çatal, kaşık, bıçak kullanma adabının bambaşka bir bilgiyi gerektirdiğini kişi daha iyi kendisi bilir. Şöyle baktığımız zaman Dünya Düşünce Tarihine ya da Edebiyat Tarihine otodidakt diye bir kavramın olduğunu görürüz. Otodidakt, kendi kendinin öğretmeni olmak demektir. Yani siz sizi yetiştireceksiniz. Ya bir sürü diplomalardan geçmiyor sevgili dostlarım. Bir sürü diplomalar, üst üste koyuyorsunuz, alt alta koyuyorsunuz, duvarlara yapıştırıyorsunuz tamam. Evet, onun da bir eşik atlatıcı durumu vardır ama mesela bir Leonardo da Vinci’nin hayatını şöyle bir araştırın. Çok şey bir örnektir. Yani Leonardo’nun ne kadar önemli bir ressam olduğunu her halde sizler en az benim kadar biliyorsunuzdur. Bir kere o “Mona Lisa” tablosu ve “son akşam yemeği” tablosunu dünyada bilmeyen yoktur; resimle ilgilensin, ilgilenmesin oldukça önemlidir. Ama Leonardo da Vinci’yi önemli kılan şey sadece resim değildir. Aynı zamanda botaniğe, matematiğe, fiziğe, kimyaya kadar yani bütün ilim dallarını bilmiş olmasıdır ki bir insanın ömrü kifayet etmez bu kadar ilmi öğrenmeye! Peki, niye önemli kılmıştır bu şahsiyeti bu kadar işte biz otodidakt anlamında önemli kılan nedir? Kendi emeği ile bir başkasına muhtaç olmadan resmi bir eğitimden geçmeden kendi kendisini bu alanlarda yetiştirmesinden dolayıdır ki Dünya’da bu anlamda çok müstesna bir yere sahiptir.

Bizim edebiyatımızda, sanatımızda da vardır. İslam Düşünce Tarihinde Cahız diye bir adam vardır. Cahız, aslında çirkin demek yani pörtlek gözlü anlamına geliyor. Ama bu adam kendisini öyle bir yetiştirmiş ki o kadar müstesna eserler ki 360 eseri olduğu söyleniyor. Çirkinliğinden dolayı yanına yaklaşamıyor insanlar. Cahız kendisi ile barışık diyor ki; “Ben kendi fiziğimi kendimden kazanmadığıma göre bundan dolayı aşağılık kompleksine girmeme gerek yok. Ben, benim eserim değilim. Ben kafayım, ben duyguyum. Ben ürettiklerimin hülasasıyım” diyerek asla aşağılık kompleksine kapılmamış ve ilim yolculuğunda hiçbir zaman geri kalmamıştır. Hatta 100 yaşına kadar yaşamış olmasına rağmen bu Cahız, kitapların altında kalarak öldüğü söyleniyor. 100 yaşında bir adam ve kütüphanesinin altında kitaplarının altında son nefesini veriyor düşünebiliyor musunuz? Ahmet Mithat Efendiye, Peyami Sefa’ya bakıyoruz bunlar da otodidakttır. Fransızca öğrenmişlerdir. O dönemin en zorlu aslında dili ve Fransızcayı öğrenmişler ve hakikaten esaslı bir şekilde öğrenmişlerdir. Namık Kemal edebiyat tahsili falan yapmış değildir ama kendi kendini yetiştirmek suretiyle bugün Türk Edebiyatının sayılı isimleri arasında yerini almıştır. Yılmaz Öztuna tarihçi. Resmi bir tarih eğitiminden geçmemiştir ama tarih alanında bir ekol yaratacak kadar derin bir bilgiye sahipti.

Değerli dostlar son söz olarak şunları söylemek istiyorum; Kitabım yok, öğretmenim yok. Şu şu şu dersliklerden geçmedim şeklindeki anlayışlar çok kısır anlayışlardır ve basit bir ufka sahip ve kendini yenileme ve yineleme anlamında bir dünyası olmayan insanların genelde sığınaklarıdır.

Oysa kendi yetiştiren insanlar hiçbir zaman barikat dinlemezler, hiçbir zaman engel tanımazlar, hiçbir zaman hayırı bilmezler.

Derim ki siz de otodidakt olmaya var mısınız?

Varsanız kolları sıvayın ve başlayın; hedefinizi ortaya koymaya, bahanelerden arınıp şikâyetleri bir tarafa bırakmaya ve kitaplara yürümeye.

İyi günler diliyorum.

Hüseyin AKIN

Etiketler: » » »
523 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI

  • Şehidin Makberi Göklerdir

    26 Mart 2024 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Kağıthane, Köşe Yazıları, Siyaset, Tüm Manşetler

    Tevrat Hz. Musa'ya, İncil ise Hz İsa’ya indirilmiş ilahi kitaplardır fakat yıllar içerisinde Musa'nın ve İsa'nın dinleri bozulmuş, kitapları deformasyona uğratılmıştır. Yani iki kitapta insan eliyle değiştirilmiştir. Şu an piyasada yüzlerce farklı çeşit İncil ve Tevrat var ve her birinin içeriği diğerinden farklıdır. Hiç bir ilahi kitapta, insanı da geçtim, hiç bir canlının, hele de bir masumun öldürülmesi emredilmez, tavsiye edilmez. Kur'anı Kerim bunun için var ve kıyamete kadar İslâm dini ve Kur'an-ı Kerim teminat altındadır ve nihai ...
  • Haksız Hukukun Kanlı Elleri

    13 Aralık 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Tüm Manşetler

    Zulüm ile kendi "haksız hukukunu" sağlamaya çalışan İsrail, hem kendi halkına, hem Dünya'ya ne kadar rezil, ne kadar acımasız hatta nasıl gaddar ve kalleş olduğunu her fırsatta gösterdi utanmadan. Sanmasınlar ki zalimlik ile âbâd olurlar! Neyi kurtarmaya çalışıyorlarsa bilsinler ki ilk önce ondan olurlar. Ve elbet mazlumun sahibi Allahtır. Bir gün kimin kimde ne hakkı varsa Allah (c.c.) herkesin hakkını iade edecektir. Gerek bu dünyada gerek ahirette. Hainlik ve gaddarlık ile zafer kazanılmaz bunu er geç anlayacaklar ya ahirette y...
  • Bir Yerlerde Birilerine Hep Yazık Oluyor

    08 Ekim 2023 Din ve Yaşam, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Tüm Manşetler

    İnsanın her şeyi, layıkıyla hak ettiğini yaşadığı bir hayat yok.Bir yerlerde birilerine hep yazık oluyor.Bir yerlerde hep birilerinin hakkı çiğneniyor.Bir yerlerde hep birileri istemediği şeylere mecburen katlanıyor.Yaşamak güzel ama birileri bunu hep zorlaştırıyor, kendilerine de bize de! Olan olur üzülürsünüz, içiniz burkulur ama anlamazlar hislerinizi, anlamazlar gerçekleri.Boşuna anlatmakla heba etmeyin kendinizi. Aynı yere aynı pencereden bakmak, aynı şekilde görmek demek değildir. Gözle görülen aynıdır da gönüllerin gördüğü bamba...
  • Kabahat altın taç olsa, kimse alıp takmaz başına

    10 Temmuz 2023 Din ve Yaşam, Eğitim, Genel, Gündem, Köşe Yazıları, Kültür Sanat, Sivil Toplum, Tüm Manşetler

    İçimde kocaman bir ağlamak var,Kimse gerçekleri görmüyor, duymuyor.Çok görüntü var!Dışı iyi gibi görünüyor ama içi öyle değil.Çok kelâm ediliyor, bakınca bir sürü laf sözAma kulak verince bakıyorsun ki,Ne sözü söz ne gözü göz. Çok suret var,Lakin her gördüğün yüzü insan mı sanıyorsun?Sureti öyledir ama sireti başkadır.Sen, o öyledir zannedersin,Bu böyledir, yerli yerincedir dersinAma bir bakarsın ne görünen göründüğü gibidir,Ne de beklediğin öyledir. Bilirsin;İyilikten iyisi, kötülükten kötüsü yokAma bakarsın;İnsan gibi insan olmaları iç...