logo

28 ŞUBAT GÜNLERİNDEN BAHAR KALKANI HAREKÂTINA

28 ŞUBAT GÜNLERİNDEN BAHAR KALKANI HAREKÂTINA

Bu haftaki yazımızda 28 Şubat’ı kaleme alalım diyordum. Hukukun rafa kaldırıldığı, vesayetin tank paletleri ile sokağa indiği, iş adamlarının fişlenerek sermayenin etiketlendiği, başörtüsü üzerinden toplumun inanç ve değerlerine  “bin yıl sürecek” sloganı ile savaş açıldığı günlerden söz edecektim. Memuriyetten ilişiği kesilen binlerce başörtülü çalışanın geldiğimiz noktada hangi kayıp haklarının telafi edildiğini, o gün devlet kapsından kovulanların bugün için iadeyi itibar bağlamında haklarının ne kadarının verildiğini tartışmaya açacaktım.

28 Şubat mağdurlarına verilecek iadeyi itibarın, manen kaybedilen hiçbir şeyi geri getirmeyeceğini biliyordum. Üniversite kapılarından kovulan genç kızların hayalini, millete hizmet için yüreği çarpan başörtülü çalışanların heyecanını, katsayı zulmü yüzünden kaybedilen bölümlerde okuyabilmeyi geri getiremezdi hiçbir yasal düzenleme. KHK ile FETÖ soruşturması kapsamında memuriyetten uzaklaştırılan kamu çalışanlarına -ki iade ediliyorsa elbette tüm hakları verilmelidir- verilen ekonomik hakların ne kadarının 28 Şubat mağduru olup da hasbelkader göreve dönen memurlara verildi diye sorgulamak idi niyetim.

Lakin her dört yılda bir karşılaşabildiğimiz 29 Şubat tarihi kimi sitelerde “darbe olabilir!” söylentisi ile adres gösterildiği günlerde İdlip’te Rus destekli Suriye rejimi ateşiyle şehit olan 33 Mehmetçik’in intikamını almak üzere yapılan -1997 yılı MGK toplantılarının aksine- 6 saati aşkın Milli Güvenlik toplantısı sonrası 27 Şubat tarihinde başlatılan “Bahar Kalkanı Harekâtı” bize bir şeyi hatırlattı ve yazdıklarımızı da yazacaklarımızı da tehir edelim dedik.

Dün, namlusunu milletine çeviren bir TSK vardı ve milletin iradesiyle milletin seçtiklerine balans ayarı veren; bugün ise milletin iradesinin tecellisi Cumhurbaşkanı’nın emriyle şehitlerin intikamını almak için Zalim Esed’e ölüm yağdıran bir TSK var. Dün, “Hâkimiyet kayıtsız şartsız Milletindir!”  sözünün yansıdığı Meclis’i ve hükumeti yok sayarak, devletin sahibi benim diyen bir anlayış vardı; bugün ise milletin iradesine bağlı, başkomutanının emrinde hareket eden bir irade var. Dün irtica bahanesiyle millete ve milletin değerlerine- anayasaya atıfta bulunarak-  “İç Tehdit” icat ederek müdahalede bulunan bir komuta kademesi vardı ;bugün ise ülkemizi tehdit eden dış tehditleri sınırlarımıza tasallut eden taşeronların heveslerini siyasetin iradesi ile eşgüdümlü bir cesaretle yerle yeksan eden bir Mehmetçik var hamdolsun!..

Bugün şehitliği yegâne makam bilen bir inançla, sınırların ötesine taşan tarihten gelen bir sorumlulukla hareket eden anlayışın ortaya koyduğu Bahar Kalkanı Harekâtı sadece Suriye’deki mazlumlara ümit olmayacaktır. Libya’da meşru hükumete isyan eden darbeci Hafter üzerinden emperyal hayaller peşinde koşanlara da bir cevap olacaktır. Libya hükumeti, İdlip örneği üzerinden görmüştür ki, Türkiye’nin gücüne ve siyasi iradesine güvenmekle doğru karar verilmiştir.

Bin yıl sürecek denilerek milletin değerleri ile kavgalı,  laiklik ve irtica ile savaş soslu vesayetçi anlayıştan, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine karşı topyekun milletin verdiği direnişin meyvelerini topluyoruz hamdolsun.

Bugün tüm farklı görüşlerimizi ve eleştirmekte haklı olduğumuzu düşündüğümüz kanaatlerimizi bir kenara bırakarak topyekun; mazluma nefes aldıracak, ileride başımıza musallat edilecek terör belasını kaynağında çökertecek iradenin yanında saf tutmalıyız.

“İdlip’te ne işimiz var?” diyen aklı tutuk politikacılara şehadeti öncesi cevap veren Mehmetçik’in imanına, “İlk defa tepemizde uçan uçaklardan korkuyla kaçmıyoruz!” diyen mazlumların duasına sahip çıkmalıyız.

İdris ŞEKERCİ
EBS İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı

Etiketler: » » » » » » » » » » » »
1117 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.