logo

Aklı Kullanmak Acı Vermez, Aklını Kullanmayanlar Acı Çeker

Aklı Kullanmak Acı Vermez, Aklını Kullanmayanlar Acı Çeker

Geçenlerde okuduğum bir fıkrada; “Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman ve Türk kafileler birlikte aynı uçakta yolculuk yaparlarken, kaptan pilot aniden hostesleri kokpite çağırmış ve demiş ki: ”Uçak düşmek üzere tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Çünkü şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek! ” demiş.

Tabi böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor olduğu aşikâr. Hosteslerden en akıllısı düşünmüş, taşınmış belki biraz da kaşınmış “Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları uygun bir dille sağlanır“ diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş: “Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japon’ların araştırma laboratuvarlarıyla kaplı, eğer hemen atlar oraya ulaşırsanız Japon teknolojisinin tüm sırlarını kaparsınız!”  demiş. Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve hemen hevesle atlamışlar.

Sonra, hostes İngilizlere yönelmiş: “Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli hemen sömürgeleştirebileceğiniz bir bölge üzerindeyiz, eğer hemen atlar oraya ulaşır el koyarsanız sonsuza dek sizin olur” demiş. Bütün İngilizler koşa koşa çıkışa gidip hemen hevesle atlamışlar. Sıra Fransızlara gelmiş.

Hostes: “Bayanlar baylar, afedersiniz rahatsız ediyorum, fakat rica etsem hemen uçaktan atlar mısınız? ” demiş. Fransızlar “tabi, mersi” deyip çıkışa gidip sırayla atlamışlar.

Hostes bu kez Almanlara yönelmiş: “Atlayın aşağı çabuk!” diye bağırmış. Alman kafile koşarak çıkışa gidip, “Heil! ” diyerek atlamışlar.

Ve sıra gelmiş Türklere…

Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş: “Siz var ya buradan hayatta atlayamazsınız!” Türkler sinirle çıkışa koşarak atlamış” diye bir fıkra okudum.

Bu fıkra üzüldüğümden kafama takıldı. Doğrusu zoruma da gitmedi değil. Dolduruşa, gaza ancak özgüveni olmayanlar ve cahiller gelirdi. Bu aşağılayıcı özellikler neden fıkrada Türklerin genel karekteristik özelliği gibi lanse edilmişti.

Gerçekten benim insanım, iddia yüzünden körü körüne, zarar görebileceğini bile sorgulamadan her şeyi yapar mıydı. Böyle yapanlar çoğunlukta mıydı ki bu yafta üstümüze yapışmıştı? Bu bir yetersizliktir, bönlüktür, budalalıktır, cahilliktir, özgüvensizliktir.

Böyle olanlar varsa bunlara bundan kurtulmak için aşağıdaki tavsiyeleri dikkatle okumalarını ve aynı dikkatle de özümseyerek uygulamalarını öneririm:

1) Aldatıldıklarını bildikleri halde pasif kalıp haklarını aramamazlık etmemeli.

2) Söyleneni bir defa söylendiğinde anlamaya çalışmalı,

3) Onun bunun dolduruşuna gelerek hareket etmemeli,

4) İmkân olduğunca aynı hatayı tekrarlamamaya çalışmalı,

5) Görünüşe aldanmamalı,

6) Felaket tellallarına kanıp, kendini olumsuza programlamamalı,

7) Yalnız midesini değil, aklını, gönlünü ve ruhunu da doyurmaya çalışmalı,

8) Uzun vadeli düşünmeye çalışmalı,

9) Sık sık pişmanlık yaşamamak için düşünerek hareket etmeli,

10) Her iki dünyasını da dengede tutmaya çalışmalı,

11) Bir şeyi veya kişiyi, göklere de çıkarmamalı, yere de batırmamalı,

12) Peşin fikirli veya aşırı inat olunmamalı,

13) Gururdan ve kibirden uzak durmalı,

14) Biri bir şey dediğinde göz kulak kapalı hemen dalmamalı,

15) Düşünüp sorgulamadan hiçbir şeyi kabul veya reddetmemeli,

16) Düşünüp akıl erdiremediğinde, aklına güvendiklerinin aklını kullanmalı,

17) Hayvanlardan farkımızın düşünmemiz olduğu ve dinen düşünmenin ve aklı kullanmanın farz olduğu, aklın kullanmakla eskimeyeceği, Yaradan’ın kitabımızda yüzden fazla yerde aklı kullanmayı bize kati bir şekilde öğütlendiği hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Aklı kullanmak acı vermez, fakat aklını kullanmayanlar acı çekebilir.

Özgüvensizliği en asgari düzeyde bir Türkiye dileklerimle…  

Esen kalın.

Abdullah HAKTANKAÇMAZ 

Etiketler: » »
1849 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.