logo

Avrupa Hedefinin Neresindeyiz

Avrupa Hedefinin Neresindeyiz

Avrupa Hedefinin Neresindeyiz

avrupa-hedefinin-neresindeyiz

Avrupa Birliği’ne dâhil olmak için yaptığımız ilk anlaşmanın üzerinden (Ankara Anlaşması) tam 53 yıl geçti. Yeni Cumhuriyet kurulduğunda artık mutlak hedef ve muasır dünya olarak kabul edilen Avrupa, Türkiye’nin yönünü de tayin edici olmuştu. İnişli çıkışlı yolculuğumuzda hem birliğin yapısından kaynaklanan sebepler ve kıtadaki gelişmeler hem de iç siyasette meydana gelen savrulmalar AB’ye dâhil olma serüvenimizi uzun yıllar sürüncemede bıraktı. Avrupa tarafı da Türkiye’deki muhataplar da bu dâhil olma yolculuğunu, konunun kapsamının dışına sık sık çıkararak, birbirlerine karşı pozisyon alma ve diğer siyasi alanlarda köşeye sıkıştırma yolunda kullandılar.

Kıbrıs’a müdahalede bulunduğumuz dönemlerde iyice ağırlaşan ikili ilişkiler, 1980 Askeri Darbesi’nde tamamen donduruldu. İç kamuoyu desteği de buna paralel biçimde bazen bütünüyle destekleyici ve coşkulu bazı devirlerde de hoşnutsuz ve tepkiliydi. Avrupa’da serbest dolaşım hakkı Türk insanı için ne denli cazip görünüyorsa,  ilgisi olsun olmasın, herhangi bir müzakerenin içinde sıkça Ermeni tezlerini, Kıbrıs olaylarını ve son yıllarda da PKK terörünü bir enstrüman gibi kullanmaya çalışmaları o ölçüde rahatsız ediyordu.   

2004 yılında, artık katılım müzakerelerinin başlamasına karar verilerek fasılların açılıp Türkiye’nin uyum süreçlerinin tamamlanmasıyla daha net bir resim ortaya çıktı. Yüzde 80’leri bulan kamuoyu desteğiyle, AB yolunda tam bir bahar havası hâkimdi. 1996’daki gümrük birliğinden beri alt yapısını yenilemiş, eski teknik ve makinelerini çağın üretim düzeyine getirmiş olan yatırımcımız ekonomide hızlı büyümenin getirdiği refah atmosferi içinde kayda değer oranda kendisini geliştirmişti.  

Son birkaç yıldır AB ilişkilerimiz, artık Dışişleri bakanlığının bir kolu olarak değil, adı sanı belli müstakil Avrupa Birliği Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde sağlanıyor.  Avrupa tarafı dönem başkanlarının da belirleyici olabildiği bir tempoyla müzakereleri sürdürüyor Bakanlık. Ülkemiz gibi 80 milyonu aşan nüfusuyla hazmedilmesi kolay olmayan bir ülkenin ortak olarak aralarına katılmaları, muhataplarımızda ciddi anlamda gerginlik yaratıyor. Süreçler tamamlanabilirse Avrupa Parlamentosu’nda ülkemizin Almanya’dan sonra en kalabalık temsille yerini alacağını düşündükçe birlik üyelerinin tedirginliğini anlamak zor olmuyor.

Bin yıldır birbirlerini tanıyan iki tarafın savaş meydanlarında başlayan münasebetleri, bugünlerde en gergin günlerini yaşıyor. Suriye üzerinden başlayan göçmen krizinde Türkiye, canını dişine takarak, 3 milyon mülteciyi ülkesinde misafir ediyor. Bir ölçüde Almanya’nın desteklerini dışarıda bırakırsak, Birlik üyeleri göç dalgasını, hepimizin ekranlardan izlediğimiz o rezil görüntülerle karşıladılar. İnsanlığın en yüksek değerlerini savunduklarını söyleyenler tarihin unutmayacağı merhametsiz sahnelerle zihinlerimize kazındılar. Kendi insanından başkasına layık görmediği merhamet ve yardımlaşma, muhtaç olana el uzatma gibi hiçbir asil duygunun semtlerine uğramadığını herkese ispatladılar. Göç dalgasıyla oluşan yüke omuz vermek bir yana, karadan ve denizden yarı aç yarı tok sınırlarına dayanan muhtaçlar için parmaklarını bile kıpırdatmayacaklarını gösterdiler.

Türkiye şart koşmadığı halde dev göçmen dalgası için ekonomik yardımda bulunmayı taahhüt ettikten sonra, ödemeyi kendilerince bazı şartlara bağlamak istemeleri, yükün ağırını sırtlanmış ülkemize yapılan son derece küstah, yakışıksız muamelelerdi. Aslında için için hep bildiğimiz Batı’nın bu çirkin yüzünü böylesine gaddar yönleriyle görmek, mazluma el uzatma kültüründen gelen insanımız için büyük bir hayal kırıklığıydı.

Batı artık daha rahat teşhis ettiğimiz o kirli yüzünü, 15 Temmuz sürecinden sonra sık sık gösterir oldu. Ülkesini kaos içinde bırakan bütün FETÖ’cüler Brüksel merkez olmak üzere, özellikle Almanya ve Hollanda’da hayatlarını sürdürüyorlar. Her gün ekranlarda örgüt mensupları sivil hayatın içinde hiçbir tedbir görmeden yaşayıp gidiyorlar. Adalet Bakanlığımız delilleri toplayıp dosyalar halinde bu ülkelere yollayarak söz konusu kişilerin fiillerini sayıp döküyor. Suçlamalar karşısında muhataplardan hep aynı geçiştirmeci cevapları duyuyoruz.

Ülke insanı, bir parçası olma yolunda 50 yılı aşkın zamandır gösterdiği çabanın karşılığında kimlerle muhatap olacağını daha yakından görüyor bu günlerde. Darbe teşebbüsü akşamı hep suskun, ürkek, renk belli etmek istemeyen sonuca göre kartını oynayacak ülkelerin bu ilkesiz ve yüreksiz tavırları halkımızı AB ortaklığından iyice soğuttu. Kamuoyu anketleri son günlerde AB desteğinin en dibe demirlediğini gösteriyor.  Evlatlarını kaybeden, tankları, uçakları hain bir şebeke tarafından rehin alınan her milletin göstereceği tepkileri anlamaya çalışmak yerine, tehditkâr bir edayla sık sık insan hakları, temel hürriyetler vurgusu yapıyorlar.

Gönüllüsü gibi göründüğümüz tüm zamanlarda muhataplarımız, AB yolunu bize karşı bir silaha dönüştürdüler. Türkiye daha ne kadar süreceği belli olmayan birliğin peşine, ne pahasına olursa olsun düşecek aciz bir ülke değil. AB’yi ve değerlerini yücelterek kendilerini erişilmez dağ başlarında görenler BREXİT sonrası derin bir sarsılma yaşıyorlar. Bunca yılın hülyası, umuduyla bir araya gelen koca bir kurum, tam randımanlı çalışmaya başlamadan çözülmeye, yavaş yavaş yaldızı dökülmeye başladı.

Avusturya seçimleri üzerinden başlayan, Fransa’da Le Pen’in ayak sesleriyle devam edecek gibi gözüken aşırı sağların yükselişi, Avrupa’nın bundan sonra tecrübe edecekleri hakkında bizi de bilgilendiriyor. Aslında hiç unutmadığı ayrıştırıcı, ırkçı kodlarını yeniden giyinen Avrupa, Müslüman-Türk kimliğine ne kadar tahammül edebilir?

Elbette ki ŞANGAY 5’lisi gibi ittifaklarda yer almak AB’nin alternatifi olamaz. Türkiye yönünü Doğu’ya çevirerek Batı’ya tamamen sırtını dönecek bir ülke de değildir. Fakat Kafkas, Ortadoğu, Akdeniz ve tabiki Asya kuşağının her biriyle coğrafi ilişkisi bulunan alternatif zengini Türkiye, diğer ticari imkânlardan kendini mahrum ederek Avrupa kapısını tek çıkış yolu olarak görmeye devam etmemelidir.

Ahmet Çağan

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » » »
1712 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.