logo

Çok Sosyal Çocuklar

Çok Sosyal Çocuklar

Çok Sosyal Çocuklar

Geçen haftaki yazımızda “Çok Sosyal Anneler” konusunu ele almıştık. Bu konuda çok sayıda elektronik posta aldım. Posta gönderenlerin büyük bir kısmı bu durumdan muzdaripmiş ve ben sadece bam teline dokunmuşum. Öyle örnek görsel ve yazılar göndermişler ki “az bile yazmışım” dedim. Bir önceki yazımı okumayanlar da yanlış anlamaması adına yazımın okunmasını öneririm. Yoksa ben annelerin sosyalliğine bir söz söylemiyorum.

Onlu yaşlarımda televizyon filmlerinde çokça hipnozu anlatan sahneler olurdu. Biz de bir ipin ucuna nesne takarak karşımızdakini hipnoz etmeye çalışırdık. Aslında köstekli saatimiz olsa daha güzel yapardık ancak ne yapalım yoktu. Çok eğlenirdik. Bunu bir oyun olarak kullanırdık. Yıllar geçtikçe çocukların bu hipnoz işini unuttuklarını zannetmiştim. Ne zaman çocuklar video kanallarındaki sayfaları açmaya başlayıp bunların da milyonlarla ölçülecek sayıda izlendiğini gördüm ki fikrim değişti. Aslında oyun devam ediyordu. Yaşları beş ila on beş arasındaki binlerce çocuk dünyaca tanınan bireyler olmaya çalışıyor. Video kanalları oluşturuyor. Bu kanallarda oyuncakları konuşturarak izleyici sayısını arttırmaya çalışıyor. Ve izleyici çocuklarda bu oyuncaklarla oynamak yerine oynayanları seyrediyor. Oyuncakları olmayanlar ise bu oyuncakları aldırmanın derdine düşüyor. Koca koca kadın ve adamlar çikolata kaplı büyük plastik yumurtaları açıp içinden çıkan oyuncak paketleri bir sinema filmi edasında açıp çocuklara tanıtıyor. Ne ilginç ki çocuklarda hipnoz olmuş şekilde seyrediyor.

Bu anlattığım videoları yapanlara “yutubır” diyorlar. Artık siz de İngilizce yazılışını öğrenirsiniz. Bu konuda uzun süredir bir şeyler yazmak istiyorum. Ancak çok tehlikeli boyutlara gelmeyeceğini düşündüğümden yazmıyordum. Bu konuda öngörüm maalesef beni yanılttı. Bizlerin dahi bu ilginç alanda kendimizi güvende hissetmezken çocukların hunharca bu alana itilmesi beni korkutuyor. Yine çocukluğumdan hatırladığım bir sahne önümden gitmiyor. Şöyle ki; Küçük İbo’ların, Küçük Ayşe’lerin televizyonlarda boy göstermesi ile birlikte çocuğunu elinden tutan ebeveynler kendisini Unkapanı’ndaki İMÇ’ye atıyor, çocuğunun şarkıcı olmasını istiyordu. Bu çocukların videolarını paylaşırken videonun arkasında annesini veya babasını gördüğünüzde şaşırmayın diye söylüyorum. Benimle aynı duyguları hissedeceğinize eminim.

Elbette bunların hepsinin altında yatan şeyin ne olduğunu biliyoruz. Bu konuda televizyonların ciddi görev yaptığını da biliyoruz. Hatta bu şekilde zengin olma hayalleri güden ebeveynlerin olduğunu da biliyoruz. Kolay para kazanma derdine düşmüş milyonların da olduğunu biliyoruz. Yoksa milyonlarca genç iki tane futbol takımının karşılaşmasından hangisinin kazanacağını tahmin edip iddia ederek neden para kazanmak istesin ki? Belki de o futbolu oynayarak alnının terinden altın elde edebilir. Ancak bu hastalığın üç yaşında görülmesinin sebebi ne olabilir?

Bir ara okuduğum bir romanda kendini dünyanın merkezine alan insanoğlunun neler yaşayabileceğini anlatacak bir ikili konuşma okumuştum. Okurken de otuzlu yaşlarındaki insanları iki veya üç yaşındaki çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminde kalabilme ihtimaline gülmüş, romancı ile dalga geçmiştim. Bu yutubırları ve ailelerini görünce romancının haklı olduğunu görmek ben de gereğinden fazla utanma duygusuna sebep oluyor. Yanılmış olduğumu bu çağın anne ve babalarının çocuklarını internet kahramanı yapma gayretleri göstermek zorunda mıydı?

“Merhaba arkadaşlar. Sizlerle bugün…” diye başlayan bir cümle duyduğumda irkiliyorum. İşimizin çocuklar olması nedeniyle onları oyun oynarken çokça gözlemliyorum. Arkadaşlarıyla evcilik oynayan çocukların bu cümleyi söylemesi ile aynı hastalığa maruz kaldığını görebiliyorum. Maalesef bulaşıcı olsa gerek diğer çocuklara da anında sirayet ediyor. Oyun sırası diğerine geldiğinde o da; “merhaba arkadaşlar”….  Söyleyiveriyor. Bu çocukların çok sosyal çocuklar olduklarını anlamakta gecikmiş olmam, olsa olsa benim hatam diyorum.

Sosyal gelişimin bu denli tek yönlü artmasını körükleyen biz ebeveynler müdahale etmek için ne olmasını bekliyoruz. Yoksa siz de eve misafir geldiğinde; “Merhaba arkadaşlar, bugün size önce yemek ikram edecek, sonra sohbet edeceğim” mi diyoruz?

Erdoğan Ergin

Etiketler: » » » » » » » » » » »
2793 Kez Görüntülendi.

Yorum yapabilmek için Giriş yapın.